Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
"Hayatınızın bazı anlarında o kadar mutlu olursunuz ki bulutların üzerinde hissedersiniz kendinizi. O bulutların üzerinden tepetaklak, düşmek üzere olduğunuzu fark etmezsiniz bile. Mutluluktan gözünüz hiçbir şeyi görmez. Oysa küçükken anneniz uyarmıştır mutlaka, çok güldün bak ağlayacaksın, diye."
Koğuş arkadaşı Hasan'a hayat
Selamlar. Bugün sizlere şahane bir kitaptan bahsedeceğim. İtiraf etmeliyim ki kitabı, adından dolayı aldım (eşimin adı Kenan da), ama iyiki almışım çok sevdim kitabı. Bu kitabın bir anlamı daha var benim için. Kitaptaki sevdalılar Palandöken’de tanışıyorlar sanırım yada orda başlıyor aşkları. Bizde eşimle Erzurum da tanıştık kısacası benim için içiyle dışıyla her şeyiyle özel bir kitap.
Kitabın içeriğinden bahsedecek olursak, roman olarak geçiyor türü ama bana daha çok deneme gibi yada felsefik, varoluşsal sorgulama gibi geldi. Yar aşkının aslında yaradan aşkına bağlayan bir köprü görevi gördüğünü çokça hissettim bu kitapta. Çokça kendi duygularımı okudum. O kadar çok altını çizdim ki kitabın, bırakacağım alıntılardan da anlarsınız zaten. Tavsiyemdir, kitaplarla ve sevgiyle kalın
Kitap, Tanpınar'ın Türkiye'nin beş farklı şehrini - Ankara, Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul'u - kendi benzersiz bakış açısıyla ele alıyor ve bu şehirlerin tarihi, kültürel ve edebi önemini vurguluyor.
Ankara bölümünde, Tanpınar şehrin millî mücadeledeki rolünü ve tarihi önemini anlatıyor. Ankara'nın, Türk milletinin kendi
·
Puan vermedi
Coğrafya kader ise,
Doğu nedir?
Erzurum nedir?
Yazı mıdır?
İnsan bu yazıdan, bu mutlaktan nasıl kurtulabilir?
Nasıl çıkabilir bu kendi zindanından?
Ümran da yaşam bu kadar mı zor imiş?
Şeriati'nin de değindiği gibi "tarih, toplum, tabiat ve insanın kendi zindanı"( tttk).
Bu zindanları yıkıp geçmek nasıl fiziki zindanlardan daha da zor olur?
Amerikalı Türkiye ve Ortadoğu uzmanı olan tarihçi Justin McCarthy’nin daha önce Ölüm ve Sürgün isimli kitabını okumuştum. Ölüm ve Sürgün kitabı, Türklerin, Rus ilerleyişi karşısında Balkanlar ve Kafkaslardan geçilmesini ve bu süreçte uğradığı soykırım ve sürgünleri konu almaktaydı. Yazar yaşadığı ABD’de, Türklerin soykırım yapmadığına dair
Türkler ve Ermeniler (Osmanlı İmparatorluğu'nda Milliyetçilik ve Çatışma)Justin McCarthy · Türk Tarih Kurumu Yayınları · 20205 okunma
Mehmet Rauf'u ilk defa okuyorum. Polisiye kitaplara hep bir merakım olmuştur,bu kitapla da yolum öyle kesişti. Yorumlarına bakıp almıştım ve haklılarmış gerçekten. Böyle akıcılık beklemiyordum. Dedim 2 günde bitiririm,çok kısa kitap ama klasik diye belki sıkılırım o yüzden 2 güne yayarım diye düşünürken 2 saatte bitti :D ben de şaşkınım.
Konusuna gelelim Erzurum başhekimi Şakir Feyzi Bey bir gün Hacı Kadın dediği,ninesi yerine koyduğu hastasının ona önemli bir görev vermesiyle görevini bırakıp İstanbul'a gider. Görev İstanbul'da Hadiye Hanım adında bir kadını bulmak ve babasının ona bıraktığı mirası kadına teslim etmektir. Miras 15 yıldır el dokunulmadan durduğu için daha da kıymetlenmiştir bu sebeple bu mirası arayan sadece Hadiye Hanım ve Şakir bey değildir. Hadiye Hanımı kaçırıp zorla evlenmeye mecbur bırakan Raci de mirasın peşindedir. Şakir İstanbul'a gidince tehlikeler baş gösterir ve olaylar gelişir.
Bu kitap tam bir polisiye kitabı değildi ama polisiyeyi hissettiriyordu. Günümüz polisiye kitapları gibi sürekli bir gizem,bir gerilim,bir vaka yoktu yani o bakımdan diyorum. Karakterin olayları tahlili,ona göre davranması,kurnazlığı polisiyeyi hissettiriyordu. Mehmet Rauf bir şeyler denemiş ve başarılı da olmuş.
Dilinin sade olması anlaşılırlığını artırdığı için rahatlıkla okunuyordu. Karakterin polisiye kitaplar okuyup oradaki karakterler gibi düşünüp hareket etmesini sevdim. Kısacası kitabı beğendim. Akıcıydı. Öyle ki biter bitmez ikincisine başladım. :) bu tarza merakı olanlar,sevenler,okuyanlara çok rahatlıkla tavsiye ederim. İlk defa okuyacak olanlar da rahatlıkla okuyabilir.
Tanpınar kitabında belli bir dönem yaşadığı veya tarihsel süreç içinde önemli bir konumu olan beş şehri (Ankara, Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul) anlatmaktadır. Şehirlerin kültürel tarihini, mimari yapılarını, musikisini ve doğayla olan ilişkilerini kendine has üslubuyla anlatır.
Mimari eserlerin bulundukları konumla uyumuna ve her detayın kültürle yoğrularak yapıldığını anlatır. Musikiyi anlatırken bir yandan açıp dinlemek istersiniz aynı zamanda. Şehirlerin tarihini giriş paragraflarında okurken sahneler gözlerinizin önünden film şeridi gibi geçer. Her şehrin kendine has bir dokusunun olduğunu ve adı geçince çağrışımı olduğunu söyler.
Bir medeniyetin tamamen formunu değiştirmesi ve yeni bir yol tutması için beş yüz yıl geçmesi gerektiğini söyleyen Tanpınar'a göre yaşadığı zaman dilimibu sürenin dolduğu vakittir. Kitapta anlattığı şehirleri farklı zaman dilimlerinde görmüş olması sebebiyle kendisi de değişimin bizzat şahididir.
Şehirlerin tarihlerini anlatırken ağızlarda güzel bir tat bırakır edebi cümleleri. Bir özlem duygu gibi gelir insana ama o zaman diliminde yaşamak gibi bir gayesi de yoktur. Bütün bu tarihsel sürece şimdi burada olduğu ve üzerinden bu kadar zaman geçtiği icin anlam verebildiğini söyler. Bu anlam sayesinde maziye şuurlu bakıp yarının dünyasında, medeniyetinde "var olmak" gerektiğini söyler.
61 syf.
·
Puan vermedi
Kitap,Puşkin'in Rusya'dan başlayıp Anadolu'ya kadar gelen serüvenini ,yolda yaşadıklarını objektif bir dille anlatıyor.Gezginin yolda yaşadığı Rusya-Osmanlı savaşı/çatışması da okuyucuya Puşkin'in dilinden aktarılıyor.Kısa bir günlük tadında ve çerez niyetine okunmalı.Başarılı bir eser.
Merhabalar değerli kitapseverler bugün sizlere Zekeriya Çetin kaleminden Uzun Zaman Önce adlı kitabı tanıtmak istiyorum.Selim aslen Erzurumlu ama geniş ailede kan davası çıkınca Erzurum'dan Selim annesi,babası ve kız kardeşleri ile Eskişehir'e göç ediyorlar. Selim bir tarikat üyesinin tek erkek evladıydı. Selim babasının bağlı olduğu tarikatın kurslarında ders görüyordu ama bir yandan da sürekli habire babası tarafından hortumla dayak yiyip fiziksel şiddete maruz kalıyordu.Selim liseyi bitirdikten sonra üniversiteyi kazanıyor ama babası itiraz etse de okumak için İstanbul'a gidiyor. Selim on sekiz yaşında iken kendisinden bir yaş küçük olan Perihan ile evleniyor. Selim hem okuyup bir yandan da çalışıyor. Selim ve Perihan çiftinin evliliklerinin ikinci yılında kızları Duygu dünyaya geliyor. Kendi yağında kavrulmaya çalışan bu ailede Selim daha sonra kendisine babasının desteği ile bir galeri dükkanı açıp ailesi ile bir villaya yerleşiyorlar.Selim ve Perihan çiftinin ikinci kızları Dilek de dünyaya geliyor. Herşey yolunda giderken Selim'in karşısına araba almak için gelen Gizem çıkıyor ve Selim kendini Gizem'e kaptırıyor. Kitabımızın devamında ailesini bırakıp Gizem ile yaşamını sürdürmeye devam eden Selim'in ve Gizem'in inişli çıkışlı hayatlarında neler yaşadıklarını okuyoruz.Kitabımızın son sayfalarında ise Selim'in sevdiklerine yazdığı mektuplar yer alıyor. Severek ve bir o kadar da etkilenerek okuduğum bir kitap oldu. Yazarımızın kalemine sağlık okuyucusu bol olsun.