Ben Nasıl Öldüm, adlı eser iki bölümden oluşuyor. Her iki bölüm, hayatın yıprattığı iki kişiyi kaleme alıyor.
İlk bölümde, bilinmez bir nedenden dolayı her şeyi bırakıp giden kahramanın kaleminden geriye kalanları okuyoruz. Bu kahraman; anı defteri olarak kağıda aktardıklarını, aslında geçmişini temize çekmek için yapıyor. Sona geldikçe, kendi geçmişin yad etmekten yorulan yazar bir yerde tükeniyor. Tabii o sırada, yazılmayan ve başına gelen bir olaydan dolayı her şeyi bırakıp gidiyor.
İkinci bölümde ise başka bir kahraman var. Bu kahraman, ailesinin prangalarından kurtulmak için, yeni bir başlangıç yapıyor. Aldığı evde bulduğu defter, ilk kahramana ait. Ondan geriye kalanları okurken, ortak yanlarını fark ediyor.
İkisi de; hayattan yorulmuş, toplumun gerçekçi olmayan tarafından bunalmış kişiler. Biri her şeyi bırakıp belki kendinden bile kaçarken, diğeri ailesinden kaçıyor.
Eser, ilerledikçe güzelleşti benim için. İlk sayfalardan anlam kazanamayan her olay, ilerledikçe anlamlaştı. Yazar, yalın dili ile aktardığı olaylarda, hayatın hüzünlü tarafını gözler önüne seriyor. Ayrıca, yer yer varoluşsal sorular soran yazar, sosyal toplumun da yarattığı bazı durumları irdeliyor. Mesela, bu kadar yalanın olması dünyayı yaşanması zor bir hale getiriyor, düşüncesini kalemiyle aktarıyor.
Sonu ile oldukça üzen bir eserdi beni. Ve şunu fark ettim; hepimiz bir yere bağlıyız aslında, farkında olmasak dahi. Ve ne kadar çabalarsak çabalayalım, ardımızda yarım kalmış bir şeyler mutlaka var olacak, biz yok olduğumuz vakit.
Yazarın kalemi daim, okuyucusu bol olsun.