Hakikat keşfedebildiğimiz bir şey değil, yapıp durduğumuz bir icattır ve evrensel dediğimiz şey, büyük bir çeşitlilik içinden işimize gelen bir akıl modelini tüm dünyaya giydirmektir.
Dünyada simdi onunla yan yana bulunmamamız kadar mantıksız ve lüzumsuz ne vardır acaba? Hayat bir tesadüfler silsilesi imiş, âlâ! Fakat tesadüfün de kendine göre bir mantığı olmalı değil mi ya?"
Onlar da bu oda gibi, bütün evleri gibi henüz nereye ait olduklarını bulamamışlardi. Onların içinde de besmele levhasıyla Sonya plağı yan yana duruyordu.
" Hayata, realiteye, menfaatlerine döndüğün zaman içinde ne şeytan kalacak ne peygamber. Vücudunun ve ruhunun ne kadar basit bir makine olduğunu öğren, istediklerini tayin et ve bunlara doğru azimle ilerlemeye başla... Göreceksin!"
En akıllımızın kafası bile bizden evvelkilerin depo ettiği bir sürü bilgi ve tecrübenin ambarı olmaktan ileri geçemez. Yaratmak istediğimiz şey de bu mevcut malların şeklini değiştirerek piyasaya sürmekten ibaret.
"Ne olacak bu işin sonu?" diye kendi kendimize soruyoruz hepimiz de. "Daha ne kadar bu yüke ve eziyete katlanacağız?" İmparatorluk sarayı göçebeleri cezbetmiş ama onları tekrar nasıl kovacağını bilmiyor. Sarayın kapısı kapalı tutuluyor; önceleri hep törensel bir şekilde bir içeri bir dışarı uygun adım yürüyen nöbetçi, şimdi demir kafesin ardından yüzünü bile göstermiyor. Vatanın kurtuluşu biz zanaatkârlara ve esnafa emanet edilmiş, oysa biz böyle bir görev için büyümedik, buna ehil olduğumuz için de hiç övünmedik. Bu bir yanlış anlaşılma ve tam da bu yüzden mahvolacağız.
Belki de modern insan eski anlamdaki arkadaşlığı mümkün kılmak için çok fazla şey gizlemek zorundadır; belki kişilikler de ilk yıllar dışında, tahmin ve üretici hayalin temel önemde olduğu karşılıklı eksiksiz anlayış için fazla bireyci hale gelmiştir. Bu nedenle, modern duygu türü çok farkli arkadaşlıklara; yani tek seferde kişiliğin sadece bir yönüne dayanan ve kişiliğin geri kalanının rol almadığı ilişkilere yönelir.
Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleryen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum...