Egomuza çok kapılırsak, fazlasıyla müşkülpesent, mükemmeliyetçi olursak, gereksiz yere kurban edilirsek ya da kör bir tutkuyla sürüklenir veya -kendimiz, toplum, ailemiz, kültür, dünya konusunda- doyumsuz birine dönüşürsek ve bu konuda hiçbir şey söylemez ve yapmazsak, başkaları için hiç bitmeyen bir kaynakmışız gibi davranırsak, kendimize yardım etmek için yapabileceğimiz her şeyi yapmazsak, ruh derisini kaybederiz. Ah, dünyada ne kadar kadın varsa, ruh derisini kaybetmenin de o kadar çok yolu vardır!
Herkes kendini başkasına bağlayabilirse de çocuklarını bağlayamaz. Çünkü onlar insan ve özgür olarak doğarlar; özgürlükleri kendilerinindir; hiç kimsenin onu kullanmaya hakkı yoktur. İyiyi kötüden ayıracak çağa gelmeden önce baba çocukları korumak, rahatlarını sağlamak için onların adına bir takım koşullar koyabilir, ama onları kayıtsız şartsız, geri dönülmezcesine başkasına veremez. Çünkü böyle bir bağış doğanın amaçlarına aykırı olduğu gibi babalık haklarını da aşar. Öyleyse keyfe bağlı bir yönetimin yasal bir yönetim olabilmesi için halkın onu kabul etmeye ya da etmemeye yetkisi olmalıdır. Ancak o zaman yönetim keyfe bağlı olmaktan çıkar.