Kadın belli etmeden arkasını döndü.
Evin tek oğlağı, orta direğin yanında oynaşıyordu. Köşede de bir keçi bağlıydı. Hilim hilim fistanlı dört çocuk bir araya gelmişler, biribirine sokulmuşlar, öylecene duruyorlardı.
Yalnız en küçüğü, çıplak denecek kadar yırtık fistanlı oğlan
oralı değil, kocaman kocaman sümüğünü çekiyor, oğlağı tutuyor, kendi kendine gülüyor, oynuyordu.
Memed: "Gideriz," diyordu. "Çukurovaya varırız, çok
para kazanırız evelallah ... Amma ben size para gönderineeye
kadar sizin haliniz neye varır? Ne yersiniz?"
"Beyzbol sopasıyla kovalamasını biliyorsan korumasını da bileceksin."
"Kovalamasını biliyorsak korumasını da biliriz evelallah." Omuzlarımı dikleştirerek kabadayılar gibi davranmaya başladım. "Adanalıyız oğlum biz. Yeri gelince söver, yeri gelince severiz."
"Öyle mi Çeyrek Mafya?" Kaşlarını yukarı kaldırdığında yüzünde muzır bir ifade vardı. "Sevsene beni." Aramızdaki mesafeyi çok hızlı kapattı.
Belimden yakalayarak beni göğsüne çektiğinde kemiklerime kadar titredim. Gözlerimin içine haylazca bakıyordu. "Senin tarafından acayip sevilmek istiyorum." Mavilerinde tutkunun yıldırımları çakarken benimle hemen burada sevişebilirdi. Bunu yapacak kadar dengesizdi.
-Büyüsün evelallah, sizin gibi orospulara ihtiyacı kalmaz. Babasına çekecek aslanım. Elini sallıyacak, elli tane kız önüne yatıcak benim oğlumun.
- Aman inşallah erkekliği babasına çekmez!
diyerek kahkahasını sürdürdü Melek Abla.