Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Ne demek istiyorsun, Winston?" "Tarif ettiğiniz gibi bir dünya yaratamazsınız. Bu bir hayal. İmkânsız." "Neden?" "Korku, nefret ve zulüm üzerine bir uygarlık kurmak mümkün değildir. Varlığını asla devam ettiremez." "Neden olmasın?" "Yaşam gücü olmaz. Parçalara ayrılır. Kendi kendini yok eder." "Saçmalık. Nefretin, sevgiden daha tüketici olduğu izlenimindesin. Ama neden öyle olsun? Ve öyle olsa bile ne fark ederdi ki? Farz et ki kendimizi daha hızlı tüketmeyi seçtik. Farz et ki yaşam tarzını öyle hızlandırdık ki insanlar otuz yaşında ihtiyarlamış oldular. Yine de ne fark eder ki? Bireyin ölümünün, ölüm sayılmadığını anlayamıyor musun? Parti ölümsüzdür."
Sayfa 293 - Olympia YayınlarıKitabı okuyor
Yaşamımız boyunca bize problem çıkaran, hayatımızı zorlaş­ tırıp tadımızı kaçıran kişilerle karşılaşmamız kaçınılmazdır. Bunların bazıları liderler ya da patronlardır, bazıları ise meslek­ taşlarımız ve arkadaşlarımız. Bu insanlar saldırgan ya da pasif agresif davranabilirler ve genellikle duygularımızın üzerinde oy­ namakta ustadırlar. Çoğunlukla çekici, özgüvenli, hevesli ve par­ lak fikirlerle doluymuş gibi görünürler, ister istemez onların bü­ yüsüne kapılırız. Özgüvenlerinin mantıkdışı ve fikirlerinin yanlış olduğunu anladığımızda ise artık çok geçtir. Meslektaşlarımız arasında, gizli kıskançlıkları yüzünden işimizi ya da mesleğimizi baltalayanlar, bizi aşağıya çekmek için heyecan duyanlar olabilir. Ya da bazen karşımızdakinin bizi sıçrama tahtası gibi kullanıp yalnızca kendisini düşünen biri olduğunu fark edip üzülürüz
Reklam
Üniveriste mezunu ile kendi kendini yetiştirmiş kişi arasındaki fark, bilgi düzeyinden çok, dirim gücü ve kendine güven düzeyinin yüksekliğinde ortaya çıkar.
Evet hayat dediğimiz şey, "farkında olan insan için çekilmez bir zindandır. Çekilip bir yerden bakıyorsun "bu insanlar nereye gidiyor?" Uğraştıkları iş gerçekten bu kadar değerli mi? Yani şunu diyorum bu dünya için bu kadar uğraş değer mi? Eğer yaptıklarımız rızayı ilahi için değil ise niçin? İnsanoğlu ne zaman fark edecek, sevmeyi ne zaman? Ve Tanrım ben söyledim fakat inan-mıyorlar memurlara ve sigortalılara ölümsüzlük verdiğini sanıyorlar... bizler ise sevmeyi yeniden, şerefi yeniden, şahsiyeti yeniden hatırlamak için yazıyoruz. Bir de torpilli şiirlere yer vermiyoruz... Kendinize iyi bakın. Selametle.
" Tıpkı hastalıklar gibi düşünce ve duyguların da bir kuluçka dönemi var. Ve kuluçka döneminde bu duygu ve düşüncelere göre hareket edip davransak bile aslında bu düşünce ve duyguların varlığından haberdar olmuyoruz. Ve bu duygu ve düşünceleri bilinçaltımızdan gün yüzüne çıkaracak bir olayla karşılaşmazsak, asla duygularımızın etkisi altında kalmadığımızı iddia etsek bile hayatımızın geri kalanı boyunca onlar tarafından yönetiliyoruz. Duygu ve düşüncelerimize ters düşse de çeşitli davranışlarda haklı olduğumuzu ispatlamaya çalışıyoruz ama dışarıdan bir göz bu çelişkiyi kokaca fark edebiliyor. Bazen bu çelişkileri kendimiz fark edince çok şaşırıyoruz. Bazen ise hiç farkına varmadığımız için muazzam acılar çekiyoruz. "
Sayfa 34 - JaguarKitabı okuyor
Tütünümü anahtarimi aldım,evden tam çıkıyorum,bir şeyin eksik olduğunu,eksik olanın ruhum olduğunu fark ettim. Önemsemedim. Yol,bana uygun bir ruh önerebilirdi...
Reklam
“De Moivre seninle aynı fikirde değildi. O, fiziksel verileri kullanarak sözde tahmin edilemez olan şeyleri tahmin ediyordu hep. Öleceği günü de öngördü.” “Bunu nasıl yaptı?” “Hayatının son birkaç ayında De Moivre her gece on beş dakika fazladan uyuduğunu fark etti. Bir determinist olduğu için o veriyi doğal sonucuna kadar hesapladı. Eğer uykusu her gece on beş dakika uzarsa o zaman yirmi dört saat uyuyacağı gece ölecekti. Bu günü de 27 Kasım 1754 olarak belirledi. Ve o gün, aynen hesapladığı gibi öldü.”
İnsan,doğası gereği iyi midir?
Kötülüğü belki de doğuştan gelmiyordu. Büyüdükçe etrafını sadece kinden oluşan bir duvarın çevrelediğini fark etmişti. Bu durumu kabullenip genel kötülük eğilimini benimsemiş, kendisini yaralayan kötülük silahını eline almıştı.
Sadece dindarlık yetmiyor işte
Başka şeyler düşlüyorduk geleceğe ilişkin olarak. Başka kaynaklardan besleniyorduk. Başımı örttükten sonra dindar bir adamla hayatımı devam ettirmek gibi asgari bir beklentiyle evlenmiştim. Bir süre sonra bunun yeterli olmadığını fark ettim. Oldukça uysal, dindar, duyarlılık sahibi bir adam olan eşimin dünyası benim kelimelerime karşılık gelmeyen duygularla örülüydü.
Baktığına herkes bakar ama senin onda gördüğünü herkes görmez. Herkes aşık olabilir ama hiç kimse senin gibi sevemez. Tek fark sensin, seni özel kılan da sevdiğin değil sevgin.
Reklam
İnsan, hikâyesi ile fark edilir ve başkasıyla karıştırılmayacak bir benlik kazanır.
Sayfa 73 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
''Ama, bilmeden ya da fark etmeden kırdığımız, gücendirdiğimiz kimseler, bu işteki suçsuzluğumuzu pek öyle hesaba katmazlar, öç almak isterler, üstelik bunun yolunu da bilirler.''
Sayfa 49 - Cumhuriyet Yayınları
Dünyada Sorbonne’daki tartışmalardan, Homeros’un mısralarından başka şeyler olduğunu; insanın sevgiye ihtiyaç duyduğunu, şefkatsiz ve aşksız bir yaşamın boş, yaygaracı ve yürek parçalayıcı bir çark düzeni olduğunu fark etti.
Dışarıdan güzel görünmekle o kadar meşguldüm ki içeride ne kadar çirkin olduğumu fark etmemiştim. Mükemmel olmaya ihtiyacım yoktu. Tek yapmam gereken nazik olmaktı.
Sayfa 265 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
ey tanrım! sabah uyandığında öpebileceği güzel bir eşi ve tatlı çocukları, gidebileceği iyi bir işi, muhafaza edilecek bir fazileti olan kişi için hava güzelmiş, kötüymüş, ne fark eder?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.