Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Fİ ve Çi'den sonra merakla beklediğim ve beklediğime kesinlikle değen bir kitap oldu. Öncelikle belirtmeliyim ki kitabı en iyi tüm seriyi sırayla okuyarak anlayabilirsiniz. Fi de karakterlerle tanışıyorsunuz, Çi de olay örgüsü ve farkındalık yaratılmak istenen konulara giriş yapıyorsunuz ve asıl anlatılmak istenen bomba Pİ ile geliyor. Karakterler de olaylar da size tanıdık gelecek. Çünkü kitap bize bizi anlatıyor, biz olmayı, farkındalık göstermeyi anlatıyor. Topluma ayna tutuyor. Bazen gördüklerinize dayanamıyorsunuz. Yazarın gerçekten farklı bir tarzı var. Ve yazar gelecek kitabından alıntı yaparak da okuyucularına süpriz yapmış. Yazara ilham veren şarkılar paylaşılmış bu da hoş olmuş. Kitabı bu müzikler eşliğinde okumak da çok farklı bir duyguydu. Çarpıcı, etkileyici ve hiç bitmesin diyeceğim ve tekrar okumak istediğim bir kitap oldu. Bu kitabı belli bir kategoriye sokamıyorum, sadece kişisel gelişim, sosyoloji yada felsefe kitabı diye tanımlayamıyorum.
Bir eğitimci, psikolog ya da pedagogun kitabını okumaya bekliyorsanız sizin için yazarın kitabı sürpriz olacak. Yazat profesyonel bir danışman, arabulucu ve eğitmen; temel çalışma sahası ise iş dünyası. İş dünyasından edindiği tecrübelerin ve problem çözme tekniklerinin ilkesel olarak ebeveyn-çocuk ilişkisine de uyarlanabileceğini iddia ile bu ilişki için olay bazlı öneriler yerine genel ilkeler ortaya koyuyor. Kitabın ilk baskısı 1992'de yapılmış, içerisinde internet/tablet ya da cep telefonu bağımlılığı yerine sadece TV bağımlılığından bahsediyor olsa da ilkesel yaklaşımı kitabı güncel tutuyor. Birbirinin benzeri kişisel gelişim kitaplarından sıkılmışlara farklı bir alternatif.
Öncelikle sözlerime, değinmeye gerek görmediğim ama gene de söyleme isteğini içimden atamadığım o bilindik bilgiden bahsetmeden geçmeyeceğim. Halide Edib tanımamız gereken insanlardan. Kitabın Halide Edib Adıvar'ın hayatını konu aldığını söylemeye lüzum olmadığını varsayıyorum. Derin, köklü bir araştırma, yaşama ve birikintiyle kaleme alınan bu
Klasik haline gelmiş bir kişisel gelişim kitabı ancak kitabı bayağı geç farkedip okudum.Evren insan ilişkisine günlük yaşamda karşılaştığımız sorunlar üzerinden farklı bir bakış yansıtmış.Ben de pek bir beğeni uyandıran bir kitap olmadı ama türün meraklıları için eğlenceli bir metin.
Kitap çok güzel, gerçekten çok güzel. Dolu mu dolu bir kitap, her sayfası her cümlesi birbirinden güzel içeriğe ve anlama sahip. Kitap martıları ve yaşamlarını konu alıyor gibi görünse de martıların temsiliyle insanlar anlatılıyor aslında.
Martı bir kişisel gelişim ve felsefe kitabı olarak da kabul edilebilir çünkü içerisinde özgürlük, sürü psikolojisi, hırslar ve özümüzü kaybedişimiz öyle güzel yer alıyor ve anlatılıyor ki roman deyip geçmek kesinlikle haksızlık olur.
Belki de özgürlüğü anlatan en güzel hikayelerden biri bu, özgürlüğün yitirilişi, önemi, kendimizi küçük şeyler uğruna kısıtlayarak asıl önemli olan şeyleri nasıl kaçırdığımız anlatılıyor. Zincirlerin zihnimizde olduğunu, özgürlüğümüzü engelleyen şeyin inançlarımız olduğu anlatılıyor. Kısacası Martı sizi, hayatınıza farklı bir bakış açısıyla bakabileceğiniz mükemmel bir yolculuğa çıkarıyor.
Daha fazlası için; yorumatolyesi.blogspot.com/2015/11/mart-jo...
Kitabı okuyunca dünyayı elime geçireceğimi hissettim biranda.
Belki yazar bizim için bir yol haritası çizmiş diyebiliriz ama bunu çok abartılı bir şekilde vermiş ve inandırıcılığı düşük kalmış.
Kitabı okuduktan sonra Cem Yılmaz'ın kuantum skeci aklıma geldi ve Cem Yılmaz'a hak verdim diyebilirim.Okurken çok sıkıldım ama bitirince ne kazandım diye kendime sordum ama hiç bir şey kazanmamışım.
Kişisel gelişim için farklı kaynaklar okumanızı önerebilirim. Bu kitabı bence okumasanız da olur.
Kişisel gelişim türünde bir kitap olduğunu düşünerek almıştım. Josua Foer bellek şampiyonasına hazırlanırken yaşadığı deneyimleri aktarıyor bize. Kitapta ilginç bilgiler var. Sıkılmadan okudum. Kitabı okumak benim için de farklı bir deneyim oldu.
İyideki Kötü adlı eser yazarın Mutsuzluk Kılavuzu adlı eseri gibi felsefik bir eser. Yazardan okuduğum ikinci kitap oldu bu. Mutsuzluk Kılavuzu adlı kitabıyla çok fazla benzer tarzda yazılmış. Yine o eser gibi kısa bir kitap. 95 sayfa; kısa olması sizi aldatmasın içerisinde altını çizdiğim tam 25 alıntı var. Bu alıntıları sizleri rahatsız etmemek adına gece ya da sabaha karşı eklemeyi düşünüyorum. 12 kısa kısa bölümlerden oluşmakta kitap. İçerisinde başka yazar ve kitaplardan bol bol alıntılar var. Yazar farklı konuları aynı tarzlarda işlemiş romanlarında. Bu seferde iyiliği sorgulamış. Aklın yolu birse, sürekli iyiden, doğrudan söz eden insan neden hep kötülüklerin kaynağı olur?
Yazarın kendine özgü bir mizahi anlatımı var. Her yapılan iyiliğin iyilik olmadığını, çok fazla yapılan iyiliğin de iyi olmadığını anlatıyor. Size orta yolu buldurmayı sağlayacak bir mini sorgulayıcı ve kişisel gelişim kitabı. Çevirisi de çok başarılı.
Tavsiye edeceğim bir kitap. Alıntıları ekledikten sonra daha fazla okumak isteyeceğinizi düşünüyorum.
Herkese iyi okumalar diliyorum…
