"Ben bu hikayeyi güzel olsun diye değil, anlatmaya değer bulduğum için yazıyorum."
Kimi zaman tebessüm ederek, kimi zaman ağlayarak, kimi zaman kalbim sanki bir kaya oturmuşçasına okudum Serenad'ı.
Öncelikle romanda değinilmemiş konu bırakmıyor yazar. Kalınlığından ürkülmesi gereken cinsten bir kitap değil kesinlikle. Günümüzden, geçmişten, gelecekten, moda, sanat, siyaset, tarih, aile kavramı, faşizm, anarşizm, eğitim, kültür, Atatürk, Nazi Almanyası... Uzar da gider.
Bir de ben özellikle roman içindeki hikayeleri çok seviyorum. Hikaye kitaplarını da çok sevdiğim için. Anlatım tarzı çok açık ve betimleyici.
1K'da on üzerinden 10 verdiğim ilk kitap.
Şimdi burada Maya'dan, Mari'den, Nadia'dan bahsetmeyeceğim. Ama içim daraldığında deniz kenarına gider insanları, denizi sessizce izlerim. Hep kim bilir neler yaşamışlardır düşüncesi... Ah benim güzel kızlarım, ailelerinden, sevdiklerinden, yurtlarından, hatta adlarında bile vazgeçmek zorunda kalmış o güzel kadınların ve duymadıkça okumadıkça bilmediğimiz yüz binlercesi...
Romana diyeceğim hiçbir şey yok. İçim buruk, gözüm yaşlı, dudaklarım tebessümle kaldı.