Üstlerimiz İngiltere'deki Alman casuslarını tutukla­maya karar verdiler. Tüm muhaberatlarını takip ettiğimizden, buna verebilecekleri tepkileri de ölçebiliyorduk. Beklendiği gi­bi, çılgına dönmüşlerdi. Nasıl olurdu da aptal ve beceriksiz Bri­tanyalılar, çok yetenekli casustardan oluşan muazzam şebeke­lerini açığa çıkarıp yakalayabilmişlerdi? Bir süre bunu enine boyuna tartıştılar ve sonunda yanıtı bul­duklarına karar verdiler: Suçlu İtalyanlardı. Bu fevkalade etki­li Alman casuslarını yakalamış olmamızın nedeni, onlara göre İtalyan müttefiklerinin beceriksizlik ve ihmalkarlıklarıydı. İtalyanlar hemen kendi yöntemlerini düzeltmeli ve -bir mesaja gö­re- Alman yöntemlerini benimsemeye zorlanmalıydılar. Ama gerçeği söylemek gerekirse, İtalyanlar işlerinde o kadar iyilerdi ki birini bile tespit edememiştik; hatta var olduklannı bile bil­miyorduk. Artık, Berlin'den gelen baskı altında, İtalyan casus­luk şebekesi de Alman yöntemlerini benimsemişti ve onları da yakalayabilir hale gelmiştik.
456 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Çocukların biyopsikososyal gelişimini sekteye uğratabilecek olaylara ve süreçlere farkındalık oluşturan, bunlarla nasıl başa çıkılabileceğine dair yol gösteren fevkalade önemli bir kitap. Biyopsikososyal kavramı, bireyin yaşamındaki fizyolojik, psikolojik ve toplumsal yaşantısını tanımlar. Çocukların yaşamın erken dönemlerinde yaşayacakları ihmal,
Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk
Köpek Gibi Büyütülmüş ÇocukMaia Szalavitz · Koridor Yayıncılık · 20177,5bin okunma
Reklam
Şimdi herkese, bütün Türk toplumuna şu soruyu sormak istiyorum: Bırakınız 3000 yıl, 5000 yıl, 15000 yıl önceki Türk Tarihi'ni, acaba Türkiye'de kaç kişi dedesinin dedesinin adını biliyor veya dedesinin dedesinin nasıl bir hayat yaşadığını biliyor? Bu soruyu sorsanız, bir anket yapsanız alabileceğiniz cevapların oranı fevkalâde düşüktür. Bunun ana sebebi, bizim insanımızı yazma, tabiî ki buna bağlı olarak okuma alışkınlığının olmamasıdır. Onun için, ben tarihçi olmayan bir öğretim üyesi olmama rağmen, bir iktisatçı olmama rağmen her vesileyle öğrencilerime ve çevremdeki herkese telkin ettiğim şey şudur: Lütfen, hayatınızın bir gününü, ne olursunuz, sabah kalktığınızdan yatıncaya kadar ki geçen vaktinizin bir gününü 30 sayfalık bir deftere yazınız. Çünkü, bu yazacağınız bilgiler, bu yazacağınız şeyler 100 yıl sonrasının insanı için bugünün tarihini yazmaya ışık tutacaktır. Ve bu yazdıklarınızın basılmasını beklemeyiniz, basılması için yazmayınız, geleceğe belge bırakmak için yazınız. Maalesef bizim atalarımız yazmamıştır. Onun için Türk toplumunun çok büyük bir kısmı, 150 yıl öncesine ait, bırakınız topyekûn Türk Tarihi'ni, 150 yıl öncesine ait kendi aile şeceresini tespit etme imkânına dahi sahip değildir. Dedesinin dedesinin veya büyük annesinin büyük annesinin adını, nasıl yaşadığını bilmek imkânından mahrumdur.
Bu kadının resmini gördüğüm andan beri geçen birkaç hafta içinde, ömrümün bütün senelerinden daha çok yaşadığımı hissediyordum. Her günüm, her saatim, uyuduğum zamanlar bile dopdoluydu. Bana sadece yorgunluk veren uzuvlarımın değil, ruhumun da yaşamaya başladığını, içimde, haberim olmadan bekleşen üstü örtülü derin tarafların da birdenbire meydana çıkarak bana fevkalade cazip, kıymetli manzaralar arz ettiklerini görüyordum. Maria Puder bana bir ruhum bulunduğunu öğretmişti ve ben de onun, şimdiye kadar rastladığım insanlar arasında ilk defa olarak, bir ruhu bulunduğunu tespit ediyordum. Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ama birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi. Bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu... Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya, –ruhumuzla yaşamaya– başlıyorduk. O zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbirleriyle kucaklaşmak için, her şeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu.
Sayfa 82 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Halbuki şimdi her şey değişmişti. Bu kadının resmini gördüğüm andan beri geçen birkaç hafta içinde, ömrümün bütün senelerinden daha çok yaşadığımı hissediyordum. Her günüm, her saatim, uyuduğum zamanlar bile dopdoluydu. Bana sadece yorgunluk veren uzuvlarımın değil, ruhumun da yaşamaya başladığını, içimde, haberim olmadan bekleşen üstü örtülü derin tarafların da birdenbire meydana çıkarak bana fevkalade cazip, kıymetli manzaralar arz ettiklerini görüyordum. Maria Puder bana bir ruhum bulunduğunu öğretmişti ve ben de onun, şimdiye kadar rastladığım insanlar arasında ilk defa olarak, bir ruhu bulunduğunu tespit ediyordum. Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ama birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi. Bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu... Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya, -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk.
Sayfa 105Kitabı okudu
“Artık Maria Puder, yaşamak için kendisine kayıtsız ve şartsız muhtaç olduğum bir insandı. Bu his ilk anlarda bana da garip geliyordu. Bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan bir insanın vücudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi? Fakat bu hep böyle değil midir? Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?.. Ben de, o zamana kadarki hayatımın boşluğunu, gayesizliğini sırf böyle bir insandan mahrum oluşumda bulmaya başlamıştım. İnsanlardan kaçışım, içimden geçenlerin en küçük bir parçasını bile etrafıma sezdirmekten çekinişim bana sebepsiz ve manasız görünürdü. Zaman zaman beni saran hüzünlerin, hayat bıkkınlığının bir ruhi hastalık alameti olmasından korkardım. Bir kitabı okurken geçen iki saatin ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım. Halbuki şimdi her şey değişmişti. Bu kadının resmini gördüğüm andan beri geçen birkaç hafta içinde, ömrümün bütün senelerinden daha çok yaşadığımı hissediyordum. Her günüm, her saatim, uyuduğum zamanlar bile dopdoluydu. Bana sadece yorgunluk veren uzuvlarımın değil, ruhumun da yaşamaya başladığını, içimde, haberim olmadan bekleşen üstü örtülü derin tarafların da birdenbire meydana çıkarak bana fevkalade cazip, kıymetli manzaralar arz ettiklerini görüyordum. Maria Puder bana bir ruhum bulunduğunu öğretmişti ve ben de onun, şimdiye kadar rastladığım insanlar arasında ilk defa olarak, bir ruhu bulunduğunu tespit ediyordum.”
Sayfa 84 - YKYKitabı okudu
Reklam
131 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.