Ancak, özgür tartışmanın olmaması durumunun kötü sonucu, insanları bu görüşlerin temellerini bilmekten yoksun bırakmakla sınırlı olsaydı, söz konusu kişi bir entelektüelse, bunun ahlaki bir kötülük olmadığı; görüşlerin, karakter üzerindeki etkisiyle ölçülen değerini etkilemediği düşünülebilirdi. Oysa gerçekte, tartışma olmadığında yalnızca o görüşün temelleri değil, bizzat görüşün anlamı da unutuluyor. Onu aktaran sözcükler artık bir fikir uyandırmıyor insanda ya da yalnızca ilk başta iletmeleri istenen anlamın çok küçük bir bölümünü uyandırıyorlar. Canlı bir kavrayış ve yaşayan bir inanç yerine, ezberlenmiş birkaç söz kalır geriye; anlamdan geriye herhangi bir şey kalırsa, bu yalnızca kabuğudur, özü kaybolur. Bu gerçeğin insanlık tarihinde kapladığı ve doldurduğu bölümü ne kadar ciddiye alarak inceleseniz ve üzerinde düşünseniz azdır.