Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gabriel

Gabriel
@flowers0
1 Ocak
83 okur puanı
Haziran 2018 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
"Biz de yaşamış, sevmiş ve gülmüştük, bizi unutmayın."
Reklam
Bir de, içinde bulunduğumuz hâlin sonsuza kadar süreceğini zannediyoruz, buna psikolojide "duygusal hava tahmini" deniyor. Şayet neşeli isek sonsuza kadar neşeli kalacağımızı zannediyoruz. Mutsuz isek sonsuza kadar mutsuz kalacağımızı zannediyoruz; hâlbuki hâller gelip geçicidir. Gökyüzü sabit; ama bulutlar gelip geçiyor.
Cevat'ın hayatı kitapların ekseninde dönerdi. Kitaplara kapanmak onun için aydınlanmaktı. Bu yüzden her şeyin azını ve biraz da yalnızlığını severdi. Ona göre hayat sessiz yaşanmalıydı. Zaten bir insan için böylesine ahlaksız ve karanlık bir çağda kitaplara kapanıp sessizce yaşamaktan daha güzel ne olabilirdi ki ?
Sayfa 35

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Mutluluk dış şartlar kadar içinizde neler yaşadığınızla da ilgilidir.
Kapitalist tüketim toplumunda dostluk da belirli amaçlara hizmet eden bir tüketim metaı haline gelir. Dostlar bize yararlı şeyler sağlayabildikleri sürece dost olarak kalır ve ilgiyi hak ederler. Bu karşılıklı bağımlılığa dayalı,pazarvari kontrat ilişkileri marifetiyle dost karşılıklı olarak menfaatlerimizi karşıladığımız bir nesneye dönüşür. Birbiriyle halleşmek isteyen iki insanın yerini belirli etkinlik ve arzular için birbirini kullanan iki insan alır. Empati ve cömertlik kayıplara karışır,yabancılaşma hızlanır. Maddeci değerlerin hükümferma olduğu bir toplum çiftleri,arkadaşları,aileleri ve toplumları birbirine bağlayan bağlar zayıflar ve mahremiyet,insanın insana duyduğu yakınlık buharlaşıp kaybolur.
Reklam
İnsanlar tüketim ve alışverişe,kazanma ve harcamaya çok önem verir ve vakitlerinin çoğunu eşyayı ve onun parasal değerini düşünmeye ayırırlarsa bir süre sonra kişilere de nesne gibi davranmaya başlarlar.
Modern hayatta deneyimlerimizden aldığımız tatminin azalmasının nedenlerinden biri de,kendi yaşantılarımızı kıyaslayacağımız şeylerin bolluğudur. Ve seçeneklerdeki çokluk bu tatminsizliğe katkıda bulunmaktadır. Maddi ve sosyal şartlarımız geliştikçe kendimizi kıyasladığımız standartlar yükselir. Haz duygusunun referans noktası arttıkça,beklenti ve hayallerimizin çıtası yukarı çıkar. Seçeneklerin artması,kaçınılmaz biçimde benlentilerin de artmasına neden olur.
Modern dünyada dikkate almamız gereken seçenekler artmıştır ve reddettiğimiz seçenekler,tüm albenileriyle bize uzaktan göz kırpmaya devam etmektedir. Aklımız onlarda kaldığı için,seçtiğimiz şeyden sağladığımız doyum azalmaktadır. Seçmediğimiz alternatifleri ve onların muhtemel getirilerini zihnimizden atamadığımız için,seçtiğimiz şeyin bize yaşatacağı doyum yerine,seçmediklerimizin özlemiyle hayal kırıklığı hissederiz.
Bir keşiş,yedi yüzyıldır mağarasında konaklayan bir bilgeyle karşılaşmış dağda. "Güzel insan" demiş ona,"neden şuraya bir ev yapıp da rahat etmiyorsun ?" Hayat çok kısa diye cevap vermiş bilge,yerleşmeye değmez. Mağlupların bir bilgeliği vardır. Dünyanın mağlupları,dünyayı yerleşmeye değer bir yer olarak görmeyenlerdir.
Günümüzün kapitalist toplumu vicdan yoksunluğunu bir değer olarak öne çıkarıyor,antisosyal acımasızlığı bir hayatta kalma stratejisi olarak öneriyor. Acımasızlık,dürtüsellik ve empati yoksunluğu bizi ötekini hissetmekten alıkoyuyor ve 'güçlü olan ayakta kalır' düşüncesi insanları kurban olmak ile zalim olmak arasında bir seçime zorluyor.
Reklam
Kötülüğün bir diğer kaynağı idealizmdir. İnsanlar kendilerini iyinin mutlak savaşçıları,iyinin yegâne temsilcisi saymaya başlamışlarsa,hasım olarak gördükleri insan ve gruplara her türlü kötülüğü yapabilme hakkını kendilerine verirler. Soylu hedefler uğruna saldırganlık ve şiddet kullanmayı meşrulaştırırlar.
Siz de çaresiz bir halde, asla yaşayamadığınız bir hayatın yasını tutmuyor musunuz ?
Görmezden gelinmiş,ihmal edilmiş,işlenmemiş duygular ise bir endişe nöbeti veya iç huzursuzluğu şeklinde bizi yokluyor. Bu endişeden kaçmak için daha çok hızlanıyor,hızlandıkça insanlığımızın dokusunu oluşturan duygularımızdan daha da uzağa düşüyoruz. Ve sonra,ileri yaşlardan geçmişimize baktığımızda kocaman bir boşluk görüyoruz,yapmak uğruna olmayı feda ettiğimiz,sevdiklerimizi yeterince sevmediğimiz,içimizde ifade edilmeyi bekleyen sözcükleri dillendiremediğimiz,sadece bize ait olan bir hikayeyi söze dökemediğimiz için,varoluşsal bir suçluluk hissine mağlup oluyoruz.
 Biri beni anlasın, biri beni gerçekten anlasın; yıllardır kaybolduğum o köhnemiş, toz toprak içindeki, yıkılmaya yüz tutmuş metruk binadan çıkayım. Gökyüzünü göreyim. İçine kapatıldığım bu tuhaf esaret son bulsun istedim. Biri beni anlayarak özgürleştirsin. Ruhumu serbest bıraksın alıkonduğu o daracık mahzenden. Biri beni anladığını söylesin ve bir çift kanat taksın yorgun omuzlarıma. Ayaklarımda derman kalmadı çünkü, kalbimde derman kalmadı.
Sanal ilişkilerdeki alternatif bolluğu ve vazgeçme kolaylığı,bu ilişkileri birçok kişi için tercih edilebilir hale getiriyor. Sadakat ya da uzun süreli ilişki tanımları da her geçen kuşakla daha da kısalıyor. 20'li yaşlarda bir gencin son ilişkisi için "O uzundu,altı ay sürdü"demesine şaşmamak lazım.
Sayfa 173
Hayatım boyunca kontrolümün dışında bir istikamete doğru yönlendirildim. Bir şeyler arıyordum, dahası aradıklarımın bana sunulandan farklı şeyler olduğunu biliyordum, ama hâlâ dünyaya raptolmuş bir hâldeydim.Sonra bir an geldi ki dünyayı değiştiremeyeceğimi, fakat kendimi değiştirebileceğimi fark ettim ve o noktadan sonra eşyaya farklı bir gözle nazar etmeye başladım. Artık küresel ölçekte ne olup bittiğinin bir önemi yoktu.Önemli olan; benim kendi varlık âlemim ve bu âlemin, hem dışımdaki hem de içimdeki âlemle olan rabıtasıydı. Zâhir ve bâtın, gizli ve âşikâr...
820 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.