Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Alper

Alper
@foldsville
Sıkı Okur
184 syf.
5/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
Güzel düşünülmüş bir kurgunun böyle yavan bir şekilde işlenmesine gerçekten üzüldüm. 50 sene önce yazılmış bu haliyle iyi bir senaryo olabilir ama edebi olarak gerçekten zayıftı. Romandaki anlatılmaya değer o bilinmezliklerin üstünkörü bir şekilde sunulması bir yerden sonra rahatsız etmeye başladı. Olayın sürekli dallanıp budaklanması ama bunların neticelerini görememiz büyük bir eksiydi. Olayların sadece ana karakter olan Kit üstünden gitmesi zaten bir hataydı bence. Kendisiyle neredeyse aynı üç eşsiz karakter daha varken sadece Kit’i tanımamız ve onun yorumlarıyla ilerlememiz romanı dar bir alana hapsetmişti bana göre. Oysa yazar diğer üç karakterin de geçmişlerini ve şimdi yaşadıklarını aktarsaydı kurgu kesinlikle daha çok zenginleşirdi. Ama bunun yerine o karakterlerin geçmişine dair birkaç satır dışında bir şey göremedik. Gerilim yönünden ise güzel bir kitaptı. Yavaş yavaş ortaya çıkan o karanlığı ve onunla gelen çaresizliği okumak heyecan vericiydi. Ama gene bunun yanında karakterlerin zekice hareket edememeleri de bir yerden sonra o heyecana zarar veriyordu. Kitabın sonunun da adeta oldu bittiye getirilmesi beni hayal kırıklığına uğrattı. O zayıf sonun üstüne küçük bir bölüm daha yazılmalıydı muhakkak. Kitabı okuyacaklara tavsiyem fazla beklentiye girmemeleri. Oku ve unut türünde bir kitap. Kafa dağıtmak için ideal, beklentilerle okumak içinse yanlış bir tercih.
Gece Yarısı Bir Çığlık Duydum
Gece Yarısı Bir Çığlık DuydumLois Duncan · Epsilon Yayınevi · 201878 okunma
Reklam
300 syf.
7/10 puan verdi
·
28 saatte okudu
Benim için Julien Green insan psikolojisini en iyi işleyen yazarlardandır. Kendisiyle aynı seviyede
Guy de Maupassant
Guy de Maupassant
ve
Wolfgang Borchert
Wolfgang Borchert
vardır. Belki birkaç yazar daha o kadar. Zaten
Adrienne Mesurat
Adrienne Mesurat
ve
Yeryüzünde Bir Yolcu
Yeryüzünde Bir Yolcu
kitaplarında da kendiniz bunu rahatlıkla görebilirsiniz. Ama Leviathan’da ise o kadar derinlere inemediğini gördüm. Özellikle Paul Gueret karakterini sanki tam olarak tanıyamadık. Oysa davranışları, giriştiği korkunç eylem kendisini derinlemesine tanımamızı zorunlu kılıyordu. Gene de başarsız bir anlatımdı diyemem. Zira burada Julien Green’i diğer kitaplarıyla kıyaslayıp böyle bir beklentiye girip ve dolayısıyla böyle yargıya vardım. Sadece bu kitaptaki psikolojik analizler bile birçok yazarın seviyesinden fersah fersah ileride. İki bölümden oluşan kitabı ilk kısmı bir yere kadar tatmin ediciydi. Ama ikinci bölümle beraber Gueret kenara itilip olaylar Angele’in üstünden gidince seviye de biraz düşmüş oldu. Angele’in yaşadığı yıkımı düşünürsek eldeki bu malzemenin ziyan olması gerçekten edebi anlamda oldukça üzücüydü. Angele de en az Gueret kadar derin bir karakterdi oysa. Ama günün sonunda aynı kitaptaki hali gibi önemsenmeyen bir şekilde sunulmuştu. Ama tüm bunların yanında yan karakterlerin dahi iç dünyalarına tanık olmamız bence oldukça değerli bir şeydi. Çoğu kitapta böyle bir şeye denk gelemeyiz. İlk defa Julien Green okuyacaklar için gene de bu kitap kötü bir seçenek sayılmaz. Bana göre sadece diğer kitaplarının seviyesinde değil o kadar.
Leviathan
LeviathanJulien Green · Everest Yayınları · 20139 okunma
176 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Gerçekten ilginç bir öykü seçkisi olmuştu. Normalde bu tarz seçkilerde tema hemen hemen aynı olurken bu seçkide ise birbirinden farklı bir sürü öykü vardı. Sanki Alman ve Rus öykülerinin karışımı gibiydi. Dikkatimi çeken bir nokta da öykülerdeki ana karakterlerin pek ortak noktalarının olmamasıydı. Kimi son derece umursamazken kimi de fazla duygusaldı. Ya da bazı karakterler deliliğin sınırlarında gezinirken bazıları da son derece realist bir tablo çiziyordu. Yazarın biyografisini okuduğunuzda hepsinde kendisinden bir parça olduğunu görebilirsiniz tabii. Böyle dengesiz bir yazardan bu denli çeşitli karakterlerin çıkması şaşırtıcı değil belki de. Ama öykülerden yazarın hayal alemine biraz daha yatkın olduğunu da görebilirsiniz. Ki zaten o tarzda yazdığı öyküler de daha bir keyifliydi. Realist bakış açısıyla yazdığı öykülerde ise buz gibi gerçekler suratınıza çarptığından sarsıcı da olsa pek tatmin edici değildi bana göre. Ama genel olarak kitap hoşuma gitti. Sonuçta Macar edebiyatının pek yaygın olmadığını düşünürsek bu değerli bir kitap.
Afyon ve Diğer Öyküler
Afyon ve Diğer ÖykülerGeza Csath · Can Yayınları · 2019210 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
111 syf.
7/10 puan verdi
·
7 saatte okudu
Gerçekten çok farklı bir tiyatro oyunuydu. Kitap bittiğinde anlatılmak istenen şeyin içinin adım adım doldurulduğunu gördük. Çok profesyonelce yazılmıştı bu bakımdan. Hayranlık vericiydi. Oyun üç perdeden oluşuyor. İlk perdede karakterleri üstünkörü bir şekilde tanıyoruz. İlk izlenimlerin okuyucuyu etkilediğini düşünürsek bunu pek yerinde bulmadım. Ama ikinci perdeyle beraber bir anda yoğun bir içeriğe girilmesi iyi bir tercih olmuştu. Bu perdede evin küçük kızı Laurel’i daha detaylıca görürken diğer karakterlere dair bilgilere de sahip oluyoruz. Tüm bunların yanında evin uşağı Maitland üstünden adalet kavramına ve vicdana dair ağır eleştiriler sunulması da oldukça güzeldi. Maitland’ın hiçbir şartta kendi prensiplerden vazgeçmemesi hatta onları tutkuyla savunması şahaneydi. Üçüncü ve son perdeyle beraber bu adalet kavramının da boşuna ortaya sürülmediğini görüyoruz. Geçmişten gelen birinin yaşadığı yanlışla hesaplaşması ve adaleti sorgulaması çok kritik bir noktaydı. Sonrasında ise her şeye temiz bir sayfa açılması adına nerdeyse tüm karakterlerin birlik olması da pek dokunaklıydı.
Kireçli Bahçe
Kireçli BahçeEnid Bagnold · Milli Eğitim Basımevi · 19976 okunma
124 syf.
6/10 puan verdi
·
3 saatte okudu
Her ne kadar çocuklar için derlenmiş bir öykü seçkisi gibi dursa da pek çocuklara göre olduğunu söyleyemem. Özellikle Gorki ve Çehov öyküleri. Hatta Gorki’nin ilk öyküsünde rahatsız edici noktalar da vardı. Kitaba normal bir öykü kitabı olarak baktığımızda ise orta karar bir seçki olduğunu söyleyebilirim. Verilen iki Gorki öyküsünü de pek zayıf buldum. Biri zaten öyküden ziyade bir mektuba verilmiş cevap gibiydi. Çehov’un öyküsü ise ortalama bir insan hayatını sunan bir kesit gibiydi. Yazarın belli ki ilk dönemlerini kapsayan bir öyküydü. Güzel işlenmişti. O sıcak Çehov havası hakimdi. Yuri Nagibin’in öyküsü de daha çok mesaj verme kaygısı ile yazılmış gibiydi. Tabii verilmek istenen mesaj güzeldi ama bu yüzden belki de kurguda biraz zayıf kalmıştı. Bu yüzden pek başarılı bulamadım. Ama tüm bunları bir kenara bırakırsak İvo Andriç’in 70 yaşında yazdığı “Kitap” adlı öykü için bile bu kitap okunabilir. Bir çocuğun yaşadığı dramı ve psikolojiyi şahane bir biçimde aktarmıştı. Zaten olay temelde de Andriç’in çocukken yaşadığı talihsiz bir olaya gönderme olduğu için bu kadar başarılı bir şekilde yazılmıştı belki de. Yazara olan hayranlığım artmadı desem yalan olur. Ödünç alınan bir kitap üstünden yaşanan talihsiz olayların sonuçlarını nefis bir psikolojik incelemeyle sunmuş adeta.
Öykü Demeti
Öykü DemetiMaksim Gorki · Eton Yayıncılık · 04 okunma
Reklam
123 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 saatte okudu
Yaklaşık 130 yıl önce yapılan müthiş bir gezi. İbnülcemal Ahmet Tevfik Bey gördüğümüz kadarıyla tam bir bisiklet tutkunu. Bulunduğu zamanı göz önünde bulundurursak bu çok ilginç bir durum. Ve bence kesinlikle bulunduğu dönemin çok daha ilerisinde biri. Ne bir taraftaki geleneksel kişiler gibi bir yere saplanmış ne de batıya imrenen alafranga
Velosipet İle Bir Cevelan
Velosipet İle Bir CevelanİbnülCemal Ahmet Tevfik · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20066 okunma
61 syf.
4/10 puan verdi
·
4 saatte okudu
Aleksander Gelman’ın iki perdeden oluşan Yüz Yüze oyunu ülkemiz de sahnelenmiş. Ama beni büyük hayal kırıklığına uğrattı bir yerden sonra. Oyun iki perdeden oluşuyor. Son sayfayı saymazsak bütün oyun boyunca sadece iki karakterle muhattap oluyoruz. Bunlar Andrey ve Nataşa adlı karı koca. İlk perdede Andrey ve Nataşa’nın yoğun bir kavgaya giriştiğini görüyoruz. Oğulları Alyoşa’nın başına gelen kaza yüzünden ellerinin kesilmesi özellikle Nataşa’yı ağır bir duygusal çöküşe sokuyor. Nataşa bu olaydan da kocası Andrey’i sorumlu tutuyor. Haliyle tüm perde boyunca iki karakter sürekli didişiyor. Çok fazla duygusal yoğunluk olduğu için bu sahne çok etkileyiciydi. Nataşa’nın hatası yüzünden Andrey’e sürekli yüklenmesi, Andrey’in ise geçmişlerini hatırlatıp aynı şekilde Nataşa’ya saldırması mükemmel işlenmişti. Sanki önünüzde gerçekleşiyordu bu kavga. Öyle güzel yazmıştı yazar. Ama ikinci perdeyle beraber ise sanki tüm bunlar yaşanmamış gibi bir hal almaya başladı. İki karakterin bir anda kavgadan uzaklaşıp adeta birbirlerine destek çıkar gibi davranmaya başlamaları gerçekten sinir bozucu bir hale getiriyor oyunu. İlk perdedeki o yoğun duygular da boşa gitmiş gibi oldu böylelikle. Güzel başlayıp bu kadar kötü bir hale geldiği için pek tavsiye edemeyeceğim bu oyunu. Eldeki güzel malzeme heba olmuş.
Yüz Yüze
Yüz YüzeAleksander Gelman · Kültür Bakanlığı Yayınları · 19936 okunma
430 syf.
7/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Myron Bolitar serisinin en duygusal kitabıydı belki de. Myron’ın bu kadar savrulduğunu ve tereddütler içinde olduğunu ilk defa gördük. Kitabın çoğu yerinde adeta ruh gibi etrafta dolaşıyordu. Bu da ister istemez kitaba fazlasıyla duygusal bir hava katıyordu. Myron olayların geçmişini eşelerken aynı zamanda kendi geçmişini de ister istemez sorguluyordu. Ailesiyle olan ilişkisinden tutun da duygusal ilişkilerine ve hatta dostluklarına dahi farklı bir pencereden bakıyordu. İlk defa Mryron’ın bu denli derinlemesine işlendiğini gördüm. O yüzden çok hoşuma gitti bu durum. Serinin bir önceki kitabında da Win aynı şekilde ele alınmıştı. Muhtemelen kalan kitaplarda da başka karakterlere yoğunlaşıldığını göreceğiz. Çok da iyi olur bu durum. Zira içeriğin salt polisiye olmaması kitabı daha iyi bir noktaya taşıyor. Gene kitaba dönersek, her zaman olduğu gibi sürprizlere gebe bir şekilde ilerledi. Sonucun son anlara kadar belirsizliğini koruması da güzeldi. Finali de beklendiği gibi diğer Harlan Coben kitapları gibi sürprizli oldu. Ama tüm bunların yanında finalde duygusal atmosferin had safhaya çıkması ve finalin ucu açık bir belirsizliklerle noktalanması da ayrıca çok özeldi.
Yanlış Bir Adım
Yanlış Bir AdımHarlan Coben · Martı Yayınları · 2020313 okunma
96 syf.
4/10 puan verdi
·
12 saatte okudu
Çocuk edebiyatında önemli eserler veren Edith Nesbit bu kitapta farklı bir yönüyle öyküler kaleme almıştı. Bu seçkide daha çok yetişkinlere yönelik, tekinsiz diyebileceğimiz öyküler vardı. Hemen hemen hepsinde doğaüstü ögeler kullanılmıştı. Yazıldığı döneme hakim olan edebi eserleri düşünürsek böyle bir tarafa yönelmesini cesurca buldum. Ama gene de öyküleri pek yeterli değildi. Nerdeyse her öyküde benzer şeyler vardı. Bu da kitabı çok tekrara düşmüş gibi gösteriyordu. Buna bağlı olarak da bir yerden sonra diğer öykülerde ne olacağını kestirmek de çok zor olmuyordu. O dönemdeki efsanelerden yararlandığı da belliydi. Bu bir kusur değil elbet ama gene de yeteri kadar da soslandırmamıştı bu içeriği. Haliyle bazı öyküler yer yer fazla basit kalmıştı. Sonuç olarak pek tavsiye edemem ama gene de meraklısı için ilginç bir bakış açısı sunabilir.
Gaddar Öyküler
Gaddar ÖykülerEdith Nesbit · Çınar Yayınları · 202220 okunma
632 syf.
6/10 puan verdi
·
6 günde okudu
İki kitaptan oluşan bu cilt beni yarısından sonra büyük hayal kırıklığına uğrattı. İlk kitap herkesin bildiği, diğer yayınevlerinin de bastığı Robinson Crusoe’nun ıssız bir adaya düşmesini konu oluyor. Kendi başına yaşamaya çalışan Robinson’un inanılmaz çabalarıyla beraber alttan alta yer alan dini yakarışını görüyoruz. İnancı sayesinde belki de tutunuyor bir şekilde hayata. Adaya ilk düşüşünden kurtuluşuna kadar olan süreçte yer yer tereddütler yaşasa da gene de bir şekilde tutarlı bir şekilde koruyor inancını. Daha sonra sahneye çıkan Cuma karakteri ise bu korumada bence en önemli taştı. Zira Cuma’nın gelişiyle beraber daha bir kendine geldi Robinson. Hatta dini öğretilerini Cuma’ya aşılayarak bir anlamda kendi inancını da pekiştirdi. İkinci kitap ise tam anlamıyla fiyasko ama bence. İlk kitaptaki Robinson Crusoe temelde çok sempatik karakter olmasa da gene de bir şekilde anlayış gösterebileceğimiz bir yapıdaydı. Ama birinci kitabın sonlarından başlayarak bambaşka bir yapıya bürünüyordu sanki. Herkesi kendisinden üstün gören yapısı (beyaz ve İngiliz olarak) rahatsız ediciydi. Tüm bunların yanında ikinci kitapla beraber Robinson adeta dini bir propoganda makinesine döndü. Kendisini zaten daha önceden üstün konumda görüyordu. Ama dini bakış açısındaki aşırılıklarla beraber iyice antipatik bir hale evrildi. Yazar sanki ikinci kitabı dini bir vazifeyle yazmış gibiydi. Öyle ki bu uğurda Cuma’yı bir çırpıda çizip attı. Gerçekten ikinci kitap çok rahat ediciydi.
Robinson Crusoe
Robinson CrusoeDaniel Defoe · Yapı Kredi Yayınları · 202321,7bin okunma
Reklam
56 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 saatte okudu
Oldukça ilginç ve bir o kadar keyifli bir tiyatro oyunuydu. Her ne kadar çocuklar için yazılmış bir oyun olarak sunulsa aslında son derece dolu ve doyurucu bir yapısı vardı. Hikaye Max’in dişinin düşmesiyle başlıyor. Düşen bu dişin oluşturduğu boşluk yüzünden Max inanılmaz derecede rahatsız edici bir ıslık çalma yeteneğine sahip oluyor. Max’in ıslıklarının sadece yetişkinleri rahatsız etmesi de ilginç bir detaydı. Ayrıca oyun boyunca Max’in çoğunlukla haksız gördüğü yerlerde ıslığını kullanması da güzel bir yaklaşımdı. Yetişkinlerin yanlışlarında ısrar etmeleri, haksız bir duruma boyun eğmeleri Max’i çileden çıkarıyordu. Bir çocuğun yetişkinlere adeta olması gereken davranışı göstermesi çok hoşuma gitti. Sanki roller değişmiş gibiydi. Yetişkinlerin kendilerini son derece dar bir alana hapsetmeleri sanki modern dünyaya da yönelik bir eleştiriydi. Daha da kötü olanı özgür ruha sahip olan çocukları da bu tarafa çekmeye çalışmaları şüphesiz. Max’in asla bu konuda boyun eğmemesi ve sonunda yetişkinleri olması gereken tarafa çekmesi ise mükemmeldi. Bir de küçük bir detay dikkatimi çekti. Değişen mekanların ve rastgele ortaya çıkan karakterlerin bir şekilde birbirlerine ustaca bağlanması hayranlık vericiydi. Kesinlikle nefis bir oyundu.
Islık Sever Max
Islık Sever MaxCarsten Krüger · 19932 okunma
146 syf.
3/10 puan verdi
·
10 saatte okudu
Normalde Edgar Wallace’ı oldukça başarılı bulurum. Yazdığı çoğu eserde gerilimin dozunu araya serpiştirdiği ince ayrıntılarla gittikçe artırır. İlerlerken tahminleriniz olur ama gene de bir yerlerde ortaya çıkan sürprizler veya ani şoklarla bu tahminleriniz biraz olsun değişikliğe uğrar. Okuyucuyu sonuna kadar sürekli çelişkilerde bırakan bu yazım tarzı ise burada hiç yoktu. Daha en baştan ne yapılacağını, bunda kimlerin katkısı olacağını bilerek başlıyorsunuz kitaba. Sayfalar ilerledikçe sonun nasıl şekillenceği iyice ortaya çıkıyordu. Ara ara ani şekilde yapılan karakterler arası geçişler odağı biraz farklı yere sürüklese de sonunda gene olayların varacağı sonuç bilindiği için sıkılmamak mümkün değildi. Kendilerini Adaletin Dört Gözcücü olarak gören dörtlünün sürekli yüceltilmesi ve karşı tarafın tamamen çaresiz kalıp hiçbir zaman üstünlüğü ele geçirememesi de çok büyük bir olumsuzluktu. Oysa normalde böyle kurgularda karşı tarafta da aynı şekilde güçlü karakter ya da karakterler olması çok daha üst düzeye çıkarır durumu. Bu iki taraf arasında gidip gelen rekabet gerilimi sürekli canlı tutar. Ama bizim burada gördüğümüz ise başı ve sonu belli basit bir kurguydu.
Adaletin Dört Gözcüsü
Adaletin Dört GözcüsüEdgar Wallace · Altın Bilek Yayınları · 201514 okunma
128 syf.
3/10 puan verdi
·
21 saatte okudu
Kitap birkaç sayfalık hikayelerden oluşuyordu. Ne yazık ki büyük çoğunluğu da son derece basit ve yavandı. Erskine Caldwell her ne kadar döneminde önemli bir yere sahipse de bu ciltte derlenen hikayeler bunun aksini gösterir gibiydi. Hemen hemen her hikayede bir yarım kalmışlık vardı. Bu yarım kalmışlık da kurgunun devamını okuyucuya bırakan tarzda değildi. Daha çok eksik bir yapıya sahip bir yarım kalmışlıktı. Tüm bunların yanında hikayelerde gerçekten akılda kalan, yoğun hisler beslenen karakterlerin olmaması da önemli bir eksiydi. Karakterler sanki günlük hayatta birkaç saniyeliğine gördüğümüz yabancı insanlar gibiydi. Bu yüzden de hikayelerin zihinde yer edinmesi de son derece güçtü. Kitaptaki mekan ve karakter seçimlerinin birbirine benzemesi de ister istemez çok tekrara düşüldüğünü hissettiriyordu. Kitabın çevirisine de değinmeden geçemeyeceğim. Önemli teknik hatalarla ve eksik bilgilerle doluydu. Maalesef pek tavsiye edemeyeceğim bir kitap.
Sıcak Nehir
Sıcak NehirErskine Caldwell · Varlık Yayınları · 19536 okunma
248 syf.
7/10 puan verdi
·
10 saatte okudu
Kitap yazarın üç öyküsünden oluşuyor. Yazarın ölümünden sonra ortaya çıkmış bu öyküler de. İlk öykü olan Ölümden Yaşama gerçekten çok farklı bir bakış açısıyla ölüm ve yaşam arasındaki sürekliliği ele almıştı. Kahramanımız daha kitabın ilk satırlarında ölüyordu. Ama buna rağmen bilinci hala açık kalmaya devam ediyordu. Etrafındaki her şeyi
Apukhtin'den Hikayeler
Apukhtin'den HikayelerAleksey Apukhtin · VakıfBank Kültür Yayınları · 20214 okunma
224 syf.
3/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
Kitap çok farklı bir konu üstüne kurulduysa da ne yazık ki bunu başarılı bir şekilde yansıtamamıştı. Bilim kurgu ile soslanmış bir polisiye gerçekten ilginç bir yaklaşım. Haliyle de bayağı merak uyandırıcı. Ama uygulanışı tam bir faciaydı bence. Kitabın ilk üçte ikilik kısmı son derece durağan bir halde işlendi. Uzun tutulan bu kısımda karakterlere dair elle tutulur bir şeyler öğrenememek de çok garipti. Üstelik gerçekten ilginç karakterler vardı. Detaylıca aktarılmalarını isterdim. Ama ana karakterin üstünde o kadar durulmuştu ki kurgu ve diğer karakterler resmen geri plana atılmıştı. Tüm bunların yanında ana karakter Glebsky de son derece antipatik biriydi. Okurun kendisine yakınlık duyması imkansız gibiydi bence. Son 60-70 sayfada ise sıkıcı polisiyemiz bir anda
Philip K. Dick
Philip K. Dick
romanına evrildi adeta. Burada heyecanlandım sonunda kitap o sıkıcı havadan çıkacak diye. Ama bu son kısım da o kadar hızlı şekilde ilerledi ki ortaya bariz bir özensizlik çıktı. Tüm o merak edilen sorular sanki geçiştirilerek ortadan yok edildi. Sanki bir an önce bitsin şeklindeydi bu kısım. Kitabın sonu da son derece özensiz ve tatmin edilmeyecek şekilde bitti. Çok yüksek potansiyele sahip bir konunun bu şekilde mahvedilmesine gerçekten üzüldüm.
Ölü Dağcı Oteli
Ölü Dağcı OteliArkadi Strugatski · İthaki Yayınları · 202333 okunma
129 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.