"sen gittin, kalbimde
kedere ve umutsuzluğa bulanmış bir aşk kaldı,
gözyaşı perdesinde kayıp bir bakış,
soğuk bir gülümsemede buz tutmuş hasret kaldı."
ben onun ötesinden karanlığın birikmesini
ve gümüşten çam kozalaklarını
görüyordum hala, ah, fakat o...
kayıp gidiyordu tüm bunların üzerinden
ve zirveye tırmanıyordu sınır tanımayan yüreği
bütün o çılgınlıklardan sonra ah yazık
inanasım gelmiyor, akıllanmışım
sanki "o" bende ölmüş ve ben bu yüzden
yorgun, suskun ve bomboşum
her an sorup duruyorum aynaya kederli
neyim artık, neyim gözünde
ve aynada görüyorum ki, ah
eski benden kalmamış bir gölge bile
yol aramıyorum gündüzün şehrine
kuşku yok ki bir mezarın derinliklerinde uykudayım
..gidiyorum... ama sormuyorum kendime
yol nerede?... menzil neresi?... amaç nedir?
.."o" bendeki adam ne olduysa ansızın
gözümde başkalaştı, değişti
sanki gece, soğuk elleriyle
takatsiz ruhumu alıp gitti
kaçıyorum senden, terk edilmiş bir sahilde
kayıp kırların göğündeki karanlık buluttan
denizdeki fırtınaların baş döndüren dansını göreyim diye
GECEDE GÖRÜŞME
ve şaşkınlık içindeki yüz
pencerenin ötesinden bana
"hak görenledir
ben kaybolmuşluk duygusu kadar korkuncum
ama Tanrım
nasıl korkulabilir benden