Yazar eserinde 1929 yılında yaşanan 'Büyük Buhran' döneminin halk üzerindeki etkisine değiniyor. Fakirin daha fakir, zenginin daha zengin olduğu bir dönem. Oklahoma'nın küçük bir kasabasında yaşayan Joad ailesinin göçü üzerinden işleniyor dönem. Joad ailesi tarımla uğraşan, kendi yağıyla kavrulan bir aile. Atalardan kalan toprakları işleyerek hayatlarını idame ettiriyorlar. Bir gün mal sahipleri tarafından tarlalarına sokulan traktör onların bütün hayatını ters düz ediyor, tarımda yaşanan reform çiftçiyi sürgüne zorluyor. Sezonluk bile diyemeyeceğim günlük iş bulma çabaları kitap boyunca sürdü. Büyük çiftliklerin ve bankaların insanların nasıl kursağına bastığını, fakir halkın açlıktan öldüklerini okudukça içim acıdı. Her akşam sofrada yediğim yemek, içtiğim su için şükrettim. Uzun süre etkisinden kurtulamayacağım bir eser.
Kitapta beni özellikle etkisi altına alan bişey daha var değinmeden edemeyeceğim. Anne karakteri... her türlü zorluğa rağmen aileyi bir arada tutmaya çalışan bir anne. Inançlı, azimli, merhametli. Hayranlıkla okudum onun olduğu her satırı. Bundan sonra yoruldum dediğim anda bu anne karakteri gelecek aklıma, eminim. Bir diğeri ise ana karakter Tom. Ailenin en büyük çocuğu. Karakteri anneye çok benziyor. Her türlü zorluğa göğüs gerebilen, ne olursa olsun asla aileden kopmayan, haksızlığa boyun eğmeyen biri Tom.
Aile kavramı o kadar düşündürüyor ki okurken.. Birliğin verdiği bütünlük, malesef günümüzde pek olmayan bir bağlılık. Umarım bu yorumum , okumayı düşünen arkadaşlara bir fikir olur.