Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Orhan Gazi'ye sormuşlar: -"En büyük zulüm nedir?" -"Geciken adalettir..." demiş
Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye vasiyetinde geçen, "Ey Oğul; Sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz" sözü ne güzeldir.
Reklam
180 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Oruç hakkında kesinlikle tertemiz duygularla yazıyorum amaaa nasıl bir susuzluk bugün nasıl. İlk günler Gazi'yi, Bahçelievler'i turluyordum, bugün pazara bile gidemedim (: Sıcaklığın birkaç derece artması dahi nasıl etkiledi. İlk orucumu sahursuz tutmama rağmen bence bu kadar kötü değildim:( O zaman da iftarda fazla yemekten hazım şokuna girdim. Yani öyle böyle 6. güne erişebildiğim için bence çok şanlıyım. Kitaptan açıkçası çok bir beklentim yoktu ama şöyle yeme içme ile ilgili bazı standartlar okurum diye düşünmüştüm. Yani direkt şunu ye bunu yeme değilse de belli başlı şeylerin olumlu-olumsuz etkilerini iyice anlamak için diyelim. Biraz fazla akademik bir çalışma olması dışında bir sorun yok. Ben yüksek fehmimle anladım demiyorum tabii ama ne kadar olsa biyoloji bilgim var biraz. Hiç olmayan biri kitabın yarısını sayfaları peş peşe çevirerek geçer. Çünkü çok ama çok akademik. Sayfaların alt kısmı komple literatür taramasında faydalandığı kaynaklarla dolu. Yazar Prof. Dr diye düşünecek olursak bu normal karşılanabilir. Ama herkese hitap eder diyemeyeceğim. Din ve Bilimin Işığında Oruç kesinlikle çok faydalı. Her iki dünya saadeti için diyelim. Ve İbn-i Sina'nın çok sevdiğim bir sözü ile tamamlıyorum: "İlm-i tıbbı iki satırla topluyorum. Sözün güzelliği kısalığındadır: Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört beş saat kadar daha yeme. Şifa, hazımdadır. Yani, kolayca hazmedeceğin miktarı ye. Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, taam taam üstüne yemektir."
Din ve Bilimin Işığında Oruç ve Sağlık
Din ve Bilimin Işığında Oruç ve SağlıkAlparslan Özyazıcı · Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları · 201723 okunma
Biliyor muydunuz?
Osmanlı'nın düsturu olan en önemli ölçüyü, Osman Gazi'nin, oğlu Orhan Gazi'ye yaptığı vasiyette, "Oğlum bizim mesleğimiz, Allah yolu ve maksadımiz, Allah'ın dinini yaymaktır. Yoksa kuru kavga ve cihangirlik davası değildir." cümleleriyle ifade ettiğini....
Sayfa 146Kitabı okudu
Nisan 1923 Pazartesi 7.00 evvel sabahleyin Müdafaa-i Milliye Vekili Kâzım Paşa Yaver Nazmi ’ye şu malumatı veriyor: Bugün 6.00 evvelde Çankaya’da Gazi'nin köşkü civarında muhafız taburuyla Osman Ağa taburu arasında müsademe başladı. Osman Ağa ve on kadar maiyeti maktul düşmüş. Gazi Latife Hanımla istasyonda, Rauf Bey’de imiş. “İsmet ve Karabekir Paşa da gelsinler” demiş. Gittik görüştük. Benim yanımda Muhafız Taburu Kumandanı İsmail Bey’e, “Taburundan emin misin, daireyi delik deşik ettiler. Osman Ağa taburuna iltihak etmesinler” dedi. O da eminim dedi.
Sayfa 1742Kitabı okudu
roj ji pişt gir ê ber gund nû bilind dibû , gulperî di nav livînade bû , porê wê li ser nazbalîfa ber serê wê belawela bibû porekî reş wekî mar ji ser hev dişemitî . şewqa rojê ji kêleka şibakê avêtibû ser çavên wê … bi rûyekî bişirîn çavên xwe vekir , ji xewnek xweş şîyar bibû û hê ew xweşî li rûyê wê dida der. rabû çû ser bernigê misînê xwe
Reklam
Osman Beğ oluyor
Ve Ede Balı.. Ede Bali değil, Domaniç'teki, Sivrika ya'daki ses konuşmaya başlıyor: "Ey Osmancık; Tanrı gözünü, gönlünü ve yolunu ışıtsın; bileğinin, yüreğinin gücünü pekiştirsin; haktan, adaletten, merhametten, azimden, sebattan garib komasın "Ey Osmancık; beğsin. Beğliğini bil, beğliğini unutma "Ey Osmancık; beğsin. Bundan sonra öfke bize, uysallık sana; güceniklik bize, gönül alma sana; suçlama bizde katlanma sende; bundan böyle, yanılgı bize, hoşgörmei sana; aciz bize, yardım sana; geçimsizlikler, uyuşmazlıklar, anlaşmazlıklar, çatışmalar bize, adâlet sana; kötü göz bize, şom ağız bize, haksız yorum bize, bağışlama sana. "Ey Osmancık; bundan böyle, bölmek bize, bütünlemek sana; üşengenlik bize, gayret sana; uyuşukluk bize rahat bize, uyarmak, şevklendirmek, gayretlendirmek sana. "Ey Osmancık; yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı Tanrı yardımcın olsun; beğliğini kutlu kılsın; hak yoluna yararlı kılsın; ışığını parıldatsın, uzaklara iletsin; sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürtmeyecek akıl versin. Bütün başlar eğikti. Osman ayakta idi, dimdik duruyordu, yontma taş gibiydi. Neden sonra, Ertuğrul Beğ Gazi'ye doğru adım adım yürüyen Osman, diz çöktü el öptü. Ertuğrul Beğ Gazi de öbür elini onun omuz ardına koydu: - "Ey Osmancık, oğul; kıvancımdın, övüncüm ol: sevincimdin, güvencim ol. Var şimdi ananın duasını dile.
Sayfa 130Kitabı okudu
"Biz, Şeyhim Ede Bali ile, sabah musafahâsı için odaya geldiğimizde, Ertuğrul Beğ Gazi, şimdi şu senin oturduğun yerde, başı omzuna kaykılmış, gözleri yumuk, sırtına da, yanına da dayanmadan otururdu. Ben istiğraktadır sandım. Şeyhim Ede Balı; uyuyor dedi. Parmaklarımızın ucuna basa basa çıktık, sofada oturduk. Ertuğrul Beğ Gazi, az vakit sonra uyanmış ki, öksürüp etrafı yokladı. O zaman, hizmetine bakan er içeri girip bizi haber verdi. Buluştuk. İlk sözü de; hayırdır inşaallah diye, rüyasını anlattı. Bugüne dek ağzından inanmadığı bir tek lâf çıktığını işitmediğim Şeyhim Ede Balı, bugüne kadar bir tek eğri söz ettiği bilinmeyen Ertuğrul Beğ Gazi'ye, bir süre susup düşündükten sonra; bunu bir tebşîr-i ilahi say, beğim.. rüyan o değerdedir, dedi. Hep gözümün önündedir, Osmancık; bu sözleri üzerine, baban Ertuğrul Beğ Gazi, ellerini açıp bir huşu içinde, mırıl mırıl dualar okudu, yarı kapalı gür kirpiklerinin arasından pıtır pıtır yaşlar döküldü. Şeyhim Ede Balı da; Ey ulu Tanrım, sen Kayı beğlerine şu Ertuğrul Gazi kulunun sîne saflığını ve imanını bağışla diye dua eti. Ve bu duaya, hepimiz de can ve gönülden amin dedik."
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.