"Nerede okumuştum, hani bir idam mahkumu ölümünden biraz önce şöyle söylemiş ya da düşünmüştü: 'Yüksek ve sarp bir kayalıkta, ancak iki ayağımın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört bir yanım uçurumlar, okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek bir fırtınayla sarılmış durumda yaşamak zorunda olsam ve bütün ömrümce, bin yıl boyunca, hatta sonsuza kadar o bir karış toprakta durmamda gerekse o şekilde yaşamak, şu anda bir yarım saat içinde ölecek olmaktan çok daha iyidir.' Yeterki yaşasındı, sırf yaşasın! Nasıl olursa olsun, ama yeter ki yaşasın!"
"Ben yaşamı daha önce hiç bu denli arzuyla yaşamamıştım -bundan eminim- ve şimdi biliyorum ki, kendiyle ilgili durumlar karşısında kayıtsızlaşan herkes (tek çare olarak) bir suç işleyecektir."
Geceleri gökkuşağına boyamak mıdır suçum?
Herkes bağırırken şiirler okumak mı?
Susmak mı sözün bittiği yerde?
Kusmak mı sindirebildiklerinizi?
Apansız uykum kaçıyor kaç gece
Bu da mı aleyhime kanıt?
Sondan saymaya başladım adları
Böyle hoşuma gidiyor
Beğenmeseler de seviyorum ellerimi
Hep olmayacak düşler görüyorum
Yenileceğim kavgalara giriyorum durmadan
İtiraf ediyorum
Silin adımı listenizden, yokum
Aslında bir oyun olan kavgalarınızda
Ve aslı bir kavga olan oyunlarınızda
Kirli sevinçlerinize ortak etmeyin beni
Gözyaşlarınızı da paylaşmıyorum
Yalan övgülerinize ihtiyacım yok
Gıyabımda kesinleşmiş hükümler verin
Bir sürgün nereye sürebilir?
Gölgeler kelepçeye vurulur mu?
Çekilin, yürümediğiniz yollarımı kirletmeyin...
Türk Efsaneleri
Kim demiş Türkler denizci bir ulus değil diye!
İnsanlığın ikinci atası Nuh Türk olup insanlığı gemisi ile Anadolu'da kurtardı.
Son Türk efsanesini canlı ölüler ibreti ile mahşer tufanı efsanesi olarak yaşıyoruz.
Yaşananlar yaşandı, yaşanacaklar yaşanacak.
Yaşadıklarınıza bir anlam veremiyorsanız, ilmi bir mana ile
Geceleri gökkuşağını boyamak mıdır suçum?
herkes bağırıken şiirler okumakmı,
susmak mı sözün bittiği yerde,
kusmak mı sindirebildiklerinizi?
apansız uykum kaçıyor kaç gece,
bu da mı aleyhime kanıt?
sondan saymaya başladım adları
böyle hoşuma gidiyor
beğenmeselerde seviyorum ellerimi,
hep olmayacak düşler förüyorum,
yenileceğim kavgalara giriyorum durmadan.
İtiraf ediyorum...
silin adımı listenizden,
yokum; aslında bir oyun olan kavgalarınızda
ve
aslı bir kavga olan oyunlarınızda.
Kirli sevinçlerinize ortak etmeyin beni.
Gözyaşlarınızı da paylaşmıyorum.
Yalan övgülerinize ihtiyacım yok.
Gıyabımda kesinleşmiş hükümler verin.
Bir sürgün nereye sürülebilir?
Gölgeler kelepçeye vurulur mu?
Çekilin, yürümediğiniz yollar(mı) kirletmeyin.!
"Nerede okumuştum, hani bir idam mahkumu, ölümünden biraz önce şöyle söylemiş ya da düşünmüştü: 'Yüksek ve sarp bir kayalıkta, ancak iki ayağımın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört bir yanım uçurumlar, okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek fırtınayla sarılmış vaziyette yaşamak zorunda olsam ve bütün ömrümce, bin yıl boyunca, hatta sonsuza kadar o bir karış toprakta durmam da gerekse, o şekilde yaşamak, şu anda bir saat içinde ölecek olmaktan çok daha iyidir?' Yeter ki yaşasındı, sırf yaşasın! Nasıl olursa olsun, ama yeter ki yaşasın!.."
Her tezgâhtarın, kendisini tezgâhtar olma noktasına getirmiş bir günahı vardır: tembellik, suç, ihanet. Her tezgâhtarın, tezgâhtar olduğunu unutmasını sağlayan bir hayat deliği vardır: pafküf, potpot, meter. Bazen bu, aşk da olur. Tezgâhtarlar bir mal için saatlerce pazarlık edebilen, ancak kendi çıkarlarını ancak bir çocuk kadar koruyabilen, gerçek hayata düşmüş hayal kahramanlarına benzerler. Mantığın hiçbir şey ifade etmediği romantik dünyalarında aşktan ölür, aşktan doğarlar. Gündüz o kadar çok yalan söylerler ki, gece her duyduklarına inanırlar. Beyaz lekeler taşıyan ruhları, umursamamak ve umursanmamaktan, kaynağı belirsiz radyasyon yemiş astronotlar kadar mesleki deformasyona uğramıştır. İçleri boş ahçik ve martlar, doğru ve yanlışın tanımını center’larda yeniden öğrenip dolarlar. Kabuktan ibaret kaplumbağalara benzeyen tezgâhtarlar, doğru ile yanlışın arasındaki tek farkın zaman olduğunu anlarlar.
Sayın Mr Potter,
Oturduğunuz yerde bu akşam dokuzu on iki dakika geçe bir Hover Büyüsü kullanıldığı konusunda istihbarat aldık.
Bildiğiniz gibi, küçük yaştaki büyücülerin okul dışında büyü yapmasına izin yoktur ve yapacağınız başka herhangi bir büyü okuldan atılmanıza yol açabilir (Genç Yaşta Büyücülüğün Makul Kısıtlanması Kararnamesi, 1875, Madde C).
Sizden ayrıca, sihirle uğraşmayan topluluğun üyeleri (Muggle'lar) tarafından fark edilme rizikosu olan herhangi bir sihir etkinliğinin de, Uluslararası Sihirbazlar Konfederasyonu Gizlilik Nizamnamesi'nin 13'üncü bölümüne göre ciddi bir suç olduğunu hatırlamanızı istiyoruz.
Tatilinizin keyfini çıkarın!
Saygılarımla,
Mafalda Hopkirk
Sihrin Uygunsuz Kullanımı Dairesi
Sihir Bakanlığı
Geceleri gökkuşağına boyamak mıdır suçum?
Herkes bağırırken şiirler okumak mı?
Susmak mı sözün bittiği yerde,
Kusmak mı sindiremediklerimizi?
Apansız uykum kaçıyor kaç gece,
Bu da mı aleyhime kanıt?
Sondan saymaya başladım adları
Böyle hoşuma gidiyor.
Beğenmeselerde seviyorum ellerimi,
Hep olmayacak düşler görüyorum,
Yenileceğimi bildiğim kavgalara giriyorum durmadan.
İtiraf ediyorum…
Silin adımı listenizden,
Yokum; aslında bir oyun olan kavgalarınızda
Ve
Aslı bir kavga olan oyunlarınızda.
Kirli sevinçlerinize ortak etmeyin beni.
Gözyaşlarınızı da paylaşmıyorum
Yalan övgülerinize ihtiyacım yok.
Gıyabımda kesinleştirilmiş hükümler verin.
Bir sürgün nereye sürülebilir?
Gölgelere kelepçe vurulur mu?
Çekilin!
Yürümediğiniz yollarımı kirletmeyin..
Daha iyi bir insan olduğumu iddia edecek cesaretim yok elbette , ama daha mutlu bir insan olduğumu biliyorum , çünkü o buz gibi donuk hayatım için bir anlam buldum , yaşamın kendisinden başka bir sözcükle açıklayamayacağım bir anlam . Ait olduğum kesimin normlarını ve kalıplarını boş bulduğum için artık ne kendimden ne de başkalarından utanıyorum. Onur ,suç,günah gibi kavramlar bir anda soğuk ,metalsi bir tımı kazandı , bunları dehşete kapılmadan telaffuz edemiyorum artık. O gece ilk kez böylesine büyülenmişçesine hissettiğim o güçten beslenerek yaşıyorum. Beni nereye sürüklediğini sorgulamıyorum : Belki başkalarının günah diye adlandırdığı bir başka uçuruma , belki de yüceliklere sürükleyecek . Bunu bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Çünkü sadece kendi kaderlerini bir gizem olarak yaşayabilenlerin gerçek anlamda yaşadıklarına inanıyorum .
Ben yaşamı daha önce hiç bu denli arzuyla yaşamamıştım- bundan eminim - ve şimdi biliyorum ki , kendiyle ilgili durumlar karşısında kayıtsızlaşan herkes (tek çare olarak) bir suç işleyecektir . Kendi kendimi anlamaya başladığımdan beri diğer pek çok şeyi de anlıyorum: Açlıkla bir vitrini seyreden birinin bakışları beni kahreder , bir köpeğin neşeyle sıçrayışı büyüleyebilir .