Gün boyunca baskı güçleri, aşkın özgürlüğüne karşı savaşır. Ama geceler bizi yeniden aşık eder, bize "seni seviyorum" dedirtir. Gündüzleri söylenen "seni seviyorum"lar geceye gönderme yapar.
Aşkın kendini gerçekleştirmekten başka tutkusu yoktur. Fakat âşıksanız ve arzularınız olacaksa mutlaka, şunlar olsun arzularınız: Erimek ve akan bir dere olmak ezgisini geceye söyleyen.
Tanımak haddinden fazla şefkatin sızısını. Yaralanmak kendi aşk idrakinizle; kan ağlamak isteyerek ve sevinçle.
Şafak vakti kanatlanmış bir yürekle uyanmak ve minnet duymak yine aşkla dolu yeni güne; öğleyin dinlenmek ve aşkın vecdini düşünmek derin derin; akşamleyin eve şükranla dolup taşarak dönmek; sonra da uyumak yüreğinizde sevgiliye bir dua ve dudaklarınızda bir övgü şarkısıyla.
Erimek ve geceye çağlayıp akan bir dere gibi olmak. Gereğinden fazla şefkatin verdiği acıyı tanımak. Kendi sevgi anlayışınızla isteyerek ve sevinçle kan ağlamak. Gün doğumuna kanatlanmış bir yürekle uyanmak ve sevgi dolu yeni bir güne şükranlarını sunmak. Öğle vakti dinlenmek ve sevginin coşkusunu düşünmek uzun uzun. Akşamüzeri eve minnetle dönmek ve en sonunda kalbinizdeki sevgiliye dua edip dudaklarınızdan dökülecek bir övgü nağmesiyle uyumak.
Ölü ya da Diri kitabının yorumu ile geldim
Nisan ayının ikinci kitabı ile sizlerleyim. Polisiye, cinayet konulu diyerek okumaya başladığım ama olaylar vay vay vaymış.
..Asla Bir İblisle Pazarlık Yapma..
Konu; modasını kaybetmemiş olan doğaüstü varlıkların yani vampirler ve başa açtıkları problemler. Ölen insanların ruhlarını gören medyum genç bir kız, vampir arkadaşlarıyla ölen vampirlerin katillerini bulabilecek mi ?
Aşık olan vampirler ve hiç beklemediğin bir anda karışıveren olaylar. Sonu için can attığım, yazardan ilk okumamdı, kaliteli bir kitaptı. Biraz alacakaranlık serisi gibi, birazda geceye övgü'den esinlenilmiş gibi güzel bir kitaptı.
Rhiannon'un #101.kuralı: Asla bir iblisle pazarlık yapma. Onlar seni kazıklayıp geleceğe gönderecek kadar adi ve şerefsizdirler..
Yazarımızın kalemine sağlık.
Kitap ile ilgili düşüncelerinizi yorum bırakabilirsiniz
Okumayı ihmal etmeyin
Gün boyunca, tüm görevlerimizde düzene tabi tutuluruz. Tuvalete gitmenin bile kesin sınırlamaları ve kuralları vardır. İşyerinde, okulda, askerde... insan istediği sıklıkta tuvalete gidemez ve orada istediği kadar kalamaz. Tuvalete istediğimiz zaman gidemediğimiz gibi, kaç kez tuvalete gittiğimizin ve orada ne kadar kaldığımızın bile hesabı tutulabilir. Ayrıca insan, kurumun öngördüğü zamanlar dışında tuvalete gitmek isterse, bunun için izin alması gerekir. Gün boyunca istediğimiz gibi tuvalete gitme özgürlüğüne bile sahip değiliz, çünkü gündüzler bize ait değil.
Gece, uyku zamanı olduğu gibi, düş görme zamanıdır da. Gördüklerimizi, işittiklerimizi, kokladıklarımızı ve düşündüklerimizi sınırlayan diller, formlar, davranış biçimleri ve algısal paradigmalar, kendine özgü bir biçimi ve dili olan düşlerin yapısına aykırıdır.
Düşlerde renkler, görüntüler, insanlar, duygular ve düşünceler özgürce birbirine karışır ve benzersiz bileşimler yaratırlar. Öylesine özgürdür ki düşler,
onları söze dökmekte güçlük çekeriz - insan zihnini gün boyunca biçimlendiren o katı yapılar düşlerimizi dillendirmeye yetmez, hatta engel olur.
Gece düzen güçleri uykudadır. Bürokrasi, askeriye, okullar, polis kısacası yaşamımızı düzenleyen tüm güçler uykudadır. Sokakta devriye gezen nöbetçi polis dışında. Askerler de hepimizden önce yatağa girerler. Dünyanın bu en baskıcı kurumunun mensupları en erken yatanlardır aynı zamanda. Aslında tüm totaliter kurumlarda daha doğrusu tüm kurumlarda