Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.13
Bu kitap beni her konuda çokça düşünmeye itti. Her şeyin son sayfalarda açığa çıkacağını bilmeme rağmen gerçekleri sadece birkaç sayfa okumak pek tatmin etmedi. Sonunu daha iyi beklemiştim. Kurgunun büyük çoğunluğunun çok basit bir kısma bağlanmasını sevmedim. Ancak genel olarak harika bir kitaptı. Nereden geldik ve nereye gidiyoruz sorgusu bütün kitap boyunca sürdü. Çok başarılı bir kitap. Okumaktan zevk aldım
"Hiç düşündünüz mü; nereden geldik ve nereye gidiyoruz? Gerçekten dinlerin bize söylediği gibi tek bir ortak atadan mı geliyoruz yoksa evrim kuramcılarının iddia ettikleri gibi ilkel bir canlıdan mı evrildik?"
Kitapla ilgili yazımız : 1cay1kitap.com/baslangic
İlk paylaşımım olacak. Ve bu Mustafa Kutlu'nun son kitabı. Yani Tarla Kuşunun Sesi... Sizin okumanıza mani olacak bir ipucu vermeyeceğim. Kutlu'yu okumak gerek çünkü.
Kitap iki farklı hikayeden oluşuyor.
İlk hikaye Molla Murat'ın hayatını anlatıyor, diyebiliriz. Tabi Mustafendi yani Kutlu ile birlikte anlatıyor. Bir kahvede, çay eşliğinde. Siz de dinliyorsunuz. İkinci hikaye ise futbolcu olan Kaptan Sefa'nın hikayesi. Hikayelerin içeriği hakkında bir şey söylemeyeceğim. Ama şunları söyleyebilirim:
1- İlk hikaye uzun başlıklar ile bölünmüş(ki tarzı değil uzun başlık) tek bir hikaye var. Ve özellikle bu hikayede Cennetmekan Abdülhamid Han ile ilgili şahsi fikirlerini paylaşmış. Bir nevi safını belli etmiş.
2- Siyasetten sanata, aşktan evliliğe, tarihten edebiyata birçok mevzuya değinilmiş.
3- Geleneksel hikayeciliğin yaşayan temsilcisi Mustafa Kutlu usul usul dünyaya veda ederken, bu kitapta özellikle yazarlık ve hikayecilik noktasında deneyimlerini aktarmaya çalışmış. Hikayeyi ara ara kesip, nasıl hikaye yazılır, bunu anlatmış.
Sadece hikaye kitabı olarak okursanız bu kitabı eksik göreceğiniz yerler olabilir. Hele hiç Kutlu okumamışsanız bu kitapla başlamayın derim. Neyse efendim kitaptan şu alıntıyla yazıyı bitiriyorum.
İşte su üzerine bir yazı yazdık, geldik gidiyoruz. Şu gölgede bir miktar dinlendik.
Hepsi bu.
İdare edin.
Hoşça kalın.
Amak-ı Hayal, uzun zamandır listemdeydi ve epey merak ediyordum kendisini. 1900’lü yıllarda yazılmış olması, okurken beni daha da meraklandırdı. Felsefi açıdan yoğun, sorgulatan, düşündüren, sevdiren, hayali gerçek, gerçeği hayal yapan bir kitap. Kiminin ne saçmalamış bu yazar diyeceği kimininse durup saatlerce düşüneceği mümkün. Hakikate ulaşma arzusuyla dolup taşan, yaşamın anlamı ve ölümün ardındaki gizeme merak duyan insanların zevkle okuyacağına inandığını belirtmiş Ahmed Hilmi. Nereden geldik, nereye gidiyoruz, var mıyız, yok muyuz, akıllı kime denir, deli kime, ölüm nedir, yaşam nedir, hiçlik nedir, gerçek nedir, hayal nedir gibi sorulara aranan cevapların hikayeleştirilerek anlatımı. Her okuyuşta farklı derinliklerini görebileceğimiz bir kitap. Tekrar görüşmek üzere kapatıyorum kitabın kapağını. Belki burda belki hayal âleminde, belki berzahda.. Tavsiyemdir.
“İnsanın bilmesi gereken tek şey
Hiçbir şey bilmediğidir...”(s.117)
“Ey beşeriyet! Mutluluk demek, hayatı olduğu gibi kabullenerek, taşıdığın ağır yüklere razı olmak ve her şeyin daha iyi olabilmesi için çaba göstermektir.” (s.168)
“Ne de olsa âlemde her şey görecelidir.” (s.180)
Homo Sapiens’in tarihsel gelişimini sosyolojik, ekonomik, politik yönlerden ele alan Noah Harari nerden geldik ve nereye gidiyoruz sorularının cevaplarını seçme güzel örneklerle ortaya koymuş. Eğer benim gibi konuya ilgi duyuyorsanız, oldukça başarılı bir yazın olarak tavsiye ederim.
İlk kez Dan Brown okudum ve şimdiye kadar yazarın hiçbir kitabını okumamış olmama üzüldüm. Cinayetler içerisinde hepimizin zaman zaman kendimize sorduğu “Nereden geldik? Nereye gidiyoruz?” sorusunu soruyor. Yaratıcıya olan inancı sorgularken sona doğru onun varlığını kabul ediyor. Kitap gerilim, bilim kurgu hattında ilerlese de dünyada var olan dikkat çekici yapıları da eserde çok güzel tasvir ediyor. Okurken mutlaka Barselona’da geçen yapılara internetten bakmalısınız.
·
Puan vermedi
Asırlardır bilim insanlarının, din adamlarının ve filozofların cevabını aradığı ancak bir türlü sonuca varamadığı; “Nereden geldik?” ve “Nereye gidiyoruz?” soruları, bilgisayar uzmanı, oyun teorisyeni, mucit ve teknoloji dünyasında âdeta “ruhani lider” sayılan bilim insanı, Edmond Kirch’ün de kafasını fazlasıyla karıştırmaktadır. Edmond Kirch de kendini, sahip olduğu teknolojiyi kullanarak yıllar boyu süren çalışmalarıyla bu sorunun cevabını bulmaya adar. Edmond Kirch, çalışmalarını tamamlayıp tüm dünyanın merakla beklediği, insanoğlunu başlangıçtan günümüze meşgul eden iki temel soruya cevap olacak sunumu için sahneye çıktığı sırada gizemli biri tarafından öldürülür ve sunumu yarıda kalır. Edmond Kirch’ün davetlisi olarak sunuma katılan ünlü simge bilimci Robert Langdon ve İspanya Prensi ile nişanlı olan davetin sunucusu Ambra Vidal, yarım kalan sunumu tamamlamak ve kendilerini öldürmek isteyenlerden kurtulmak için birlikte hareket ederler.
Sürükleyici bilim-kurgu romanlarıyla tanınan Amerikalı yazar Dan Brown’ın kaleme aldığı “Başlangıç”, dünyanın var oluşuna ilişkin sorulara kendi kurgusu içerisinde cevaplar üretmeye çalışır. Mekân tahlilleriyle de olay örgüsünün gerisinde kalmayan bu eser, Robert Langdon’un yeni bir macerasın daha okuyucu ile buluşturur.
Biz neyiz, nereden geldik nereye gidiyoruz sorularına yanıt bulunabilecek sürekli insanı düşündüren bir eser oldu benim için. İnsanı kendi dünyasından alıp başka bir aleme götürüyor.
Geldik gidiyoruz dünyasında benliğimizi aramışızdır hep.. olmak istediğimiz beni aramaya aslında doğupta bir şeyleri idrak edebildiğimiz de birazcık olsun başlamışızdır..
İnsanlık ve insanoğlu hep bir arayış içerisinde olmuştur ömrü hayatı boyunca.. olmak istediği kişiliği, özünü, zenginliği, fakirliği, sevilmeyi, sevmeyi, değer görmeyi, değer görmemeyi, zenginliği , fakirliği , doğruyu, yanlışı kısacası BEN'e ulaşabilmeyi hedeflemiştir..
Eserde de kahramanımız Siddhartha bir Brahmanın oğludur ve bir gün kendi yoluna gider kendi özüne aynı şekilde kendi oğluda aynısını yapar.. her bireyin kendi doğrularından olması gerektiği yerden devam etmesinin gerekliliği de vurgulanır böylece..
Ayrıca eserde Siddhartha her şeye değer verilmesi gerektiğini taşa bile sevgiyle bakılması çünkü onun dahi bir gün kuma daha sonra o kumun bir ağaca dönüşebileceği yani belli bir sistem de bize geri dönebileceğini belirtir.. En küçük şeylere dahi değer vermeliyiz, sevmeliyiz ve bunları yaparken bir öğretici olmasının gerek olmadığına sadece ırmakları ve doğayı dinleyerek huzura erişilebileceği çok güzel dille anlatılmış..
Derin bir kitap.. okunmalı:)
528 syf.
9/10 puan verdi
Robert Langdon. Muhteşem zekası ile yine hayran bırakıyor. Nerden geldik nereye gidiyoruz sorusu kitabın asıl konusudur. Bu kitapta hem gerilimi hem şüpheyi hissedecek hem de muhteşem mekanlar ve şaheserlerin içinde kendinizi bulacaksınız. Asıl darbe kitabın sonuydu. Hiç beklemediğim tahmin bile edemediğim bir şekilde bitti. Okuyun okutturun.
