O gün 24 Şubat’tı.
Artık Nadia’ya kavuşmasına çok az kalmıştı. Sürekli sallanan motorun içinde, profesör ayağa kalkmış, durmadan bağırıyordu:
“Nadia, Nadia! Geliyorum, bitti artık, kötü günler geride kaldı.”
Etrafta ne polis vardı ne güvenlik önlemi. En geç yarım saat sonra, Nadia ile geri dönmüş, taksiye binip evlerine doğru gidiyor olacaklardı.
Motoru kullanan balıkçı, sık sık profesöre müdahale ediyor, yabancı bir dilde bağırıp duran bu adamın denize düşmesinden korkuyordu. Tam kolundan çekerek Maximilian’ı oturttuğu sırada, müthiş bir patlamayla Struma gemisi havaya uçtu.
Korkunç bir gürültünün ardından, bir anda dünya sessizliğe gömüldü. Gökyüzü insan gövdeleriyle, tahta parçalarıyla doldu ve gemi büyük bir süratle battı...
Zülfü Livaneli- Serenad
youtube.com/watch?v=GD1vB_N...
Vaktiniz varsa bakın derim. Biraz uzun ama Strumayı gözünüzde daha iyi canlandıra bilirsiniz...
Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa? ..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.
— Nazım Hikmet Ran
Kaybettiğimiz ruhlara,
Tam 13 yıl oldu.
Eğer Tanrı varsa ve canı sıkıldıkça dünyayı çeken uydusundan burayı izliyorsa, benim gibi kadınların kanallarına denk geldikçe kanalı değiştiriyordur. Bizi eski bir Türk filmi dramında bayağı buluyordur, yüksek zümre edebiyatını seven züppe yaratıcı. Ondan ölesiye nefret ediyorum,
Kardinal İsidore 26 Ekim 1452 günü Konstantinopolis'te karaya çıktığında yanındaki okçu birliği halk üstünde ciddi bir etki yaptı. Bu küçük askeri güç tatmin edici bir desteğin sadece öncüsü olabilirdi. Birlikten yana gözle görülebilir bir kayma oldu; patlamaya hazır kentte karşıt görüşlerin dengesi bir o yana, bir diğerine gidip gelmeye başladı. Birleşme karşıtları vatanperver olmamakla suçlanıyordu, ama sonra, arkadan gelen başka gemi olmayınca insanlar tekrar Gennadius'a yöneldi, kentte ayaklanmalar çıkmaya başladı.
Değişir yönü rüzgarın
Solar ansızın yapraklar;
Şaşırır yolunu denizde gemi
Boşuna bir liman arar;
Gülüşü bir yabancının
Çalmıştır senden sevdiğini;
İçinde biriken zehir
Sadece kendini öldürecektir;
İlgimi çekmemişti ilk başlarda okumaya başlayınca ne kadar sürükleyici ve insanı etkileyen bir kitap olduğunu anladım, psikoloji türünü sevenler için öneririm.
Beyaz GemiCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 201870,2bin okunma
Ama durmadın gittin. Hiçbir zaman balık olamayacağını biliyor muydun? Isık-Göl’e kadar yüzemeyeceğini, oradan beyaz gemiyi göremeyeceğini, ona ” Merhaba, beyaz gemi, ben geldim” diyemeyeceğini düşünmedin mi küçük çocuk?
Ama bir şeyi rahatça söyleyebilirim: çocuk ruhunun bağdaşamadığı her şeyi reddettin sen. İşte bunun için avunuyorum. Bir kez çakıp sönen bir şimşek gibi yaşadın sen. Şimşeklerin kaynağı göktür, gök ise sonsuzluktur, işte bundan dolayı kıvançlıyım.
Avunduğum başka bir şey daha var: insanın çocuksu, temiz vicdanı tohumun içindeki öz gibidir. Bu öz olmadan hiç bir tohum gelişemez ve bizleri ilerde ne beklerse beklesin, insanlar yaşadıkça hak, doğruluk denen şeyler de varolacaktır.
BEN DENİZE HALA İNANIYORUM
Fondaki şarkı bitti yavrum
Pilotun apandisiti patladı
Uçak düşüyor
Ve birlikte ölmek kulağa hoş gelse de
Ben atlamayı tercih ediyorum
Olur ya denize düşerim
Bir gemi geçer