Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bırak
Bırak o kordonu dedin, bıraktım ve çıktım dünyaya İlk zorluğu buyurdun, memeyi bırak dedin, uzun emdimdi eminim. Köyü bırakıyoruz dediydi baban biraktı hepimizi şehire Saçını bırak, dedi annen berberde her sabah zor olur Her gün taraması, başlarken ilkokula. Ne berberi unuttun ne o günü. O gün bugün saçın bir anlamı yok sende, arada
CANSİPARANE...
- Cansiperâne, nasıl bir roman, kısaca bahseder misiniz? - İçinde çözüm ipuçları verilen onlarca sosyal mesele olan enteresan bir roman… Özünde (özünde diyorum dikkat edin) Nakşibendîlerin kitabı… Yüzünde de var Nakşibendîlikten bahis: İsmail Ağa’da hafız olarak yetişen, Hızır Hoca’dan, Metin Hoca’dan ders alan bir tribüncünün ibret verici
Reklam
Bu yazı genellemeye dayalı olarak hazırlanmıştır. Ölümün eşiğindeyken ağlayan tiplere şahit olmuşsunuzdur. Ağlamasa bile hani hep gençlik hasreti duyup bunu abartılarla anlatırlar ya da hiç yaşlanmamış gibi parti insanı gibi davranmaya devam ederler. Genelde erkek cinsiyetteki amcalar ve dedeler hani bildiniz mi? İşte onların gençlik halleri
Bir oyundu gençlik yılları. Sense sevinç kaynağıydın bu oyunun. Kaçırıp ipin ucunu oyuna çok daldığım oldu. Sevinç kaynağım olan sen ki çok ama çok tarafından unutuldu.
Rabindranath Tagore
Rabindranath Tagore
İnsan en tehlikeli hayvan
Bu seri katillerin ortak özelliği, öldürme dürtülerini önce bir hayvan üzerinde denemek, tatmin etmekti. Özellikle kediler seri katillerin gençlik veya çocukluk yıllarındaki ilk kurbanlarıdır. Eğer bir kediye köpeğe mal değil can gözüyle bakılsaydı, bu caniler ilk eylemlerinde hapsi boylardı ve aşağıda sadece rakamdan ibaret gördüğünüz
Kınasız gelinler (Acı Molehiya) 2023 basımı.
"Sayıları 4 bini bulan kınasız Kıbrıslı Türk kızlarına adanmıştır." 1900’lerin ortalarına yaklaşılırken Kıbrıslı Türkler İngiliz idaresinin altında ağır yoksulluk ve yoksunluk içinde varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlardı. Bu dönemde hem kendileri için hem de çocukları için adada bir gelecek göremeyen Türkler bir yandan ayakta kalmak
Reklam
O ilk gençlik yıllarında, odamın loş ışıklarıyla çevrili, kitapların ve bilgisayarın başında sabahlamak, bir nevi kendi dünyamın içinde bir yolculuğa çıkmak gibiydi. Geceleri, yıldızlarla konuşur gibi, kelimelerin dansına eşlik ederken, müziğin ritmiyle içsel bir melodinin peşine düşmek benim için vazgeçilmezdi. Gecenin sessizliğinde, düşüncelere dalmak ve hayalleri takip etmek, adeta ruhumun özgürlüğüydü. Gün doğarken uykusuz bir şekilde geceyi kucaklamak, güneşin doğuşunu bilgisayar ekranının ışığında karşılamak, bana her anın değerini anlatıyordu. İnsanların karmaşasından uzaklaşıp, kelimelerin ve kodların dünyasında kaybolmak, beni gerçek bir deneyimin içine çekiyordu. İlkgençlik yıllarım, sadece zamanın geçişine tanık olmak değil, aynı zamanda derin düşüncelerin ve yaratıcılığın uçuşa geçtiği bir çağa şahitlik etmek anlamına geliyordu. İlk gençlik yılları, şimdiki anın basit gerçekliklerinden, yüzleşmelerden, ve doğrudan deneyimlerden kaçışın şairane yıllarıymış. O dönem, loş ışıkların hüküm sürdüğü anlarda, kitapların sayfalarında ve bilgisayar ekranının ardındaki bilgi denizinde kaybolmanın, müziğin büyülü melodilerine eşlik etmenin ve geceleri düşlere dalarak gerçekliğin sınırlarını zorlama serüvenin içinde kaybolmuş bir ruhun hikayesiydi.
Nazım Hikmet'in doğum günü vesilesi ile onu tanımak isteyenler için bu kitabı önermek isterim. İlk gençlik yılları, öğretmenlik yaptığı yıllar, Rusya'ya gidişi'ni anlatıyor. Türk şiirinin gelişmesi için verdiği uğraşları ve hayatının bir bölümünü yakın arkadaşı Vala Nureddin'in kaleminden okuyabileceğiniz bir kitap.
Bu Dünyadan Nazım Geçti
Bu Dünyadan Nazım Geçti
Elif D.

Elif D.

@RuhuYaz
·
19 Ağustos 2023 14:59
Türk şiirindeki boşlukları doldurmak için uğraşan şair
Nazım Hikmet'in yakın arkadaşı, dostu Vâlâ Nureddin tarafından kaleme alınmış, Nazım'ın ilk gençlik yıllarını, öğretmenlik yaptığı zamanları, Rusya'ya gidişlerini geniş bir biçimde ele alıyor. Bu ilk kısımlar Vâ-Nû'nun otobiyografisi gibi anlatılıyor. Memleketimizin o zamanlar ki durumunu yakından resmetmesi açısından çok önemli ve güzel buldum. Kitapta Nazım Hikmet'in hangi durumlar karşısında hangi meşhur şiirlerini yazdığını da öğreniyoruz. Şiirlerin hikayesini öğrenmek çok keyifliydi. Son kısım tamamen Nazım Hikmet'e ayrılmış. Bu kitapta beni özellikle etkileyen şairin Türkçe'ye olan sevdası. Onu yaygınlaştırma ideali. Türk şiirindeki boşlukları doldurma çabası ve onu geliştirme isteği ve azmi...
Deli gibi özlenen üniversite yılları akıp giden gençlik...
Kayıp bir yokluğu değil, bir tanıdığın yok oluşunu anlatır. Hatta "Bir varmış bir yokmuş tekerlemesindeki bir sözcüğünün kader arkadaşı olup gerek hacim gerekse manevi olarak birinin ya da bir şeyin doldurduğu boşluğun aniden görünür olmasını vurgular. Tıpkı insan gibidir çünkü insan da bir vardır, bir yoktur. İnsan kayıptır, yeryüzün de hacmiyle doldurduğu alanı boşalttığında artık bir kayıptan ibarettir ve bu nedenle ölenleri kayıp olarak anarız. Bu arada kayıp bir alışkanlığın ve bir tekrarın sekteye uğrayışını belirtir. Zaman ortamında her gün gördüğümüz bir şeyin birdenbire beliren yokluğu kayıp duygusu yaratır. Örneğin okula giden çocuk, her zamanki saatte eve gelmemişse artık kayıptır. Elinizi cebinize attığınızda cebinizde olması gereken paranın olmaması da kayıp olarak bilinir. Öte yandan kayıp, "boşa harca: nan" anlamına da gelir. Hakemin işaret ettiği kayıp zaman, ilk gençlik yılları savaş günlerine gelenler de kayıp kuşaktır. Ne olursa olsun hepsinin ortak yanı, paylaştıkları kaderdir ve ziyan olmuştur
257 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.