Ne iş yapacağını bilecek kadar kitaplardan,filmlerden,bloglardan,dünyadaki akımlardan,önemli kişilerden ilham alıp kendini geliştirenler zaten bir süre sonra serbest çalışacak özgüveni kendilerinde buluyorlar.
Gıdayı yemek ile eş anlamlı kullanan insanımızın lügatında gıdanın bir karşılığı yok. Gıdanın manası, kutsallığı,uğruna savaşılan bir şey oluşu falan unutuldu, elimizde sadece lezzet ve kalori hesabı kaldı.
John Steinbeck'in Gazap Üzümleri, Konut Hamsun'un Açlık'ı, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Yaban'ı raflardaki klasik eserler. Tarihe not düşülmüş bile olsa, okunmayan kitap sadece kağıttır.
Toplumun inanmak istediği yalanlar; hiçbir kanıtın, araştırmanın, fikrin müdahale edemeyeceği bir dokunulmazlıktadır. İnanılmak istenen bir bilgi, binlerce deney sonucundan önemlidir.
"Tüketicinin hem sağlığını hem damak tadına, ürünün hem dayanıklılığına hem fiyatına, sistemin hem prosedürlerine hem çalışma şartlarına alisirken inanılmaz bir oyuncu veya savaşçı gibidir gıda mühendisi. Tüm bunlar olurken birisi internette "Uht süt almayın, evde kaynatin", " Sütün içinden kaymağını alıyorlar " yazar. Milyonlarca kişi paylaşır.
Satranç gibidir gıda mühendisliği. Şahın kontrolü sizde değildir, vezirlik görevinizi yapamazsınız, piyonlar başına buyruktur, tahta sallaniyordur, Gıda mühendisi yine de savaşır. "