Yaklaşık iki senedir ağır depresyonla mücadele ettiğim ve kimliğimi, benliğimi, benleri sorguladığım bir dönemde rastgele karşıma çıktı bu kitap. Keşke benim olsaydın, keşke ben yazmış olsaydım seni çünkü sen güzel kitap, beni yazmışsın.
Her gece ama her gece yatağa girdiğimde, uykuya dalma ritüelim olarak yaşamlarımdan birinin hayalini kurarım. Birinde şarkıcı olurum, birinde film yıldızı, birinde mesela farklı bir üniversiteye giderim, birinde yüksek lisanstan sonra yurtdışından dönmem, birinde süper güçlerim olur, ötekinde ölümsüz olurum, bazen savaşçı olurum, bazen de prenses. Bu hayallerden bazıları zamanla benden kopup kendi seslerini bulurlar ve işte o zaman yazarım.
Nasıl olup da hayallerim, tercihlerim, benler, benliklerim çıkıp özgürlüklerini bulmadılar ve böyle bir kitaba dönüşmediler hayret... Ve ben nasıl olup da bu hikayenin ana karakteri gibi gece yarısı kütüphanesine gitme şansı elde edemem. Nasıl da isterdim şu değil de bu olsaydı dediğim tüm o yollarımın nerelere çıktığını görmeyi. Ne düşünürdüm, ne yapardım? Bugünümle mutlu olur muydum yoksa bir başkasına mı koşardım? Ne düşünüyorum, ne yapıyorum? Ben ne istedim, ne oldum? Ben ne oldurdum, şimdi ne istiyorum?
Dilerim siz bu kitabı çok uçuk, absürt, saçma bulmuşsunuzdur ve olduğunuz yerden ayrılma fikrinden ölesiye korkuyor, bir başka hayatınızın merakıyla yaşamaya mahkum kalmıyorsunuzdur....