Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

1750 syf.
5/10 puan verdi
·
25 günde okudu
Risk Alarak Yazıyorum
“Savaş ve Barış” klasik kitaplar denilince akla gelen ilk kitaplardan biri… Yıllar geçse bile listelerin en üstünde kendine yer bulabilen bir eser… Kitabı tatil günlerimde okumak için almıştım. Çünkü kitabı aldığınız gibi kolay okunmayacak bir eser olduğunu anlıyorsunuz. 900’er sayfadan iki cilt halinde toplam 1800 sayfalık bir kitap. 15 tatilin sonlarına doğru kitabı elime alabildim. Okumaya başladım. Okur okumaz kendimi kitaptaki karakterlerin içinde kaybolmuş halde buldum. Karakterler benim dünyama girmeye başlayınca, ben onların dünyasında kayboldum. Hemen kitaba ara verdim. Bu kitap kesinlikle azar azar okunmalıydı. Öyle de yaptım, hızımı düşürdüm. Bu şekilde 10 günde bitireceğim dediğim kitabı, 25 günlük bir sürede bitirdim. Okuma yavaş devam edecektim fakat karakter sorununa bir çözüm bulmam gerekiyordu. Hemen interneti açıp araştırmaya yapmaya başladım. Bende oluşan kafa karışıklığının normal olduğunu gördüm. Çünkü 10-15 ana karakter etrafında şekillenen kitap yaklaşık 600 karakter barındırıyordu. Araştırmama devam ederken beni rahatlatan bir uygulama gördüm. Kitaptaki karakterlerin tanıtılmasında filminde oynayan kişilerin fotoğraflarına yer verilmişti bir sitede. Bende teker teker fotoğrafları kaydedip, yazıcıdan çıkardım. Daha sonra bunların altlarına isimlerini yazıp duvara yapıştırdım. Kitabı okudukça şemayı çıkarmaya başladım. Artık karakterleri tanımış ve aralarındaki bağlantıyı çözmüştüm. Fakat kitaptaki karakterlerin bu kadar fazla olması ve her karakter için iki–üç isim kullanılması okurken baya yorucu oluyordu. Kitabı okurken sadece beni yoran karakter çokluğu değil. Aynı zamanda yazı puntolarının küçük ve kitabın çok ağır olmasıydı. Belli bir süreden sonra elim ağrımaya başlıyordu. Bunlarla beraber kitabı okumaya başladım. Kitap maalesef hem beni yordu hem de beklentilerimin altında kaldı. İlk olarak çevirisi çok kötü bir şekilde yapılmıştı. Kitabı Can Yayınlarından almıştım. Fakat kitap hem Fransızca hem de Rusça konuşmalar içeriyordu. Çevirmen nedense kitapta geçen Fransızca konuşmaları orijinal diliyle yani Fransızca yazmış. Türkçe karşılıklarını ise dipnot olarak vermişti. Kitabın nerdeyse çeyreği Fransızca konuşmalar içeriyordu. Haliyle bazı sayfalarda neredeyse sayfanın tamamı dipnottu. Bu şekilde, zaten zor okunan kitabın okuması daha da zorlaşıyordu. Bir düşünün bir sayfayı okurken 8 tane cümle için dipnota bakmanız gerekiyor. Sadece bir sayfayı okurken bile 8-10 kere dipnota bakmanız haliyle sizi epey yavaşlatıyor ve konudan uzaklaştırıyordu. Çevirmenin neden böyle yaptığını bir türlü anlayamadım. Kitabın çevirmeni de az buz biri değil ki: Nazım Hikmet… Hemen tekrar kitaba ara verip Nazım Hikmet’in neden kitabı böyle çevirdiğini araştırmaya başladım fakat bir türlü bunun nedenini bulamadım. Araştırma devam ederken Tolstoy’un bir gazete de yazdığı yazıyı gördüm. İşin gerçeği Tolstoy kitabı bu şekilde yazmış. Fransızca geçen konuşmaları aynen orijinal haliyle verip dipnot olarak Rusça açıklama vermiş. Nazım Hikmet’te kitabı çevirirken orijinaline sadık kalmaya çalışmış. Okumak isteyenler için tavsiyem kitabı almadan önce bu konuya dikkat etmeleridir. En azından can yayınlarından almanızı tavsiye etmiyorum. Çünkü bu şekilde kitabı okurken çoğu yeri anlamanız olanaksızlaşıyor. Klasik eserlerin en büyük özelliği sadece o dönemle ve mekânla sınırlı kalmayıp hem dünyaya hem de çağlar ötesine sesleniyor olmasından kaynaklanır. İçerdiği muhteva açısından evrensel olmalıdır. “Savaş ve Barış”ı okudum, bitirdim. Kitabı evrensel olma konusunda sıkıntılı buldum. Kitap tamamen Napolyon’un Rusya seferini ve Rusların zaferini anlatıyor. Tamamen Rusya tarihini anlatan tarihi roman diyebiliriz. Tarihi anlatırken yazar kendine üç aile seçiyor ve bunlar üzerinden 20 yıllık bir süreci, savaşı merkeze koyarak anlatıyor. Bu aileler ve kişileri seçerken de elit tabakadan insanları seçiyor. Neredeyse halktan kimseye yer vermiyor. Tolstoy bunun sebebi açıklarken de halktan kişililerin dikkat çekmeyeceğini ve onları yazmayı sevmediğini söylüyor. Peki, halkı anlatmayı sevmeyen bir yazar, nasıl başarılı bir yazar sayılabilir? Bir savaş kitabı evrensel olmaktan uzaksa siz ondan ne beklersiniz? Size o savaşı okurken yaşatmasını, sizi savaşın içine sokmasını, savaşı bizzat hissetmenizi… Peki, “Savaş ve Barış” savaş hissini size tam olarak yaşatıyor mu? Aklım bir savaş hissini bile size yaşatamayan bir savaş kitabının bu kadar değerli olmasını kabullenemiyor. Bir yazar bu kadar kalın bir kitapta savaş hissini size veremiyorsa kitaptan ne beklersiniz? Akıcı olmasını… Daha doğrusu tüm romanların zaten akıcı olması gerekir. Akıcı bir roman her zaman başarılı bir roman da olmuştur. “Savaş ve Barış” ise akıcılıktan çok uzak. Kitap boyunca merak duygusu nerdeyse yok diyecek kadar az. Daha siz kitaba başlar başlamaz yazarın romanı kesip araya girmesiyle savaşı Fransa’nın kaybedeceğini anlıyorsunuz. Bu yenilginin, Napolyon’un Moskova’yı almasından sonra olacağını da öğreniyorsunuz. Onun dışında kitabın başkarakterlerinden biri olan Andrey’in savaşta öleceğini, Piyer’in Nataşa ile evleneceğini hemen anlıyorsunuz. Yazar da bu konuyu ( Olayları okuyucuya önceden romanı kesip arada vermeyi) yazısında belirtmiş ve bunun Rus edebiyatının diğer edebiyatlardan olumlu bir farkı olduğunu anlatmış. Ama ben pek olumlu bir fark olarak göremedim. Peki, kitapta hiç mi güzel taraf yok? Tabi ki var. Fakat biz kitabı incelerken dünyanın en iyi romanı diye inceliyoruz. Bu gözle baktığımız da bu yönleri görüyoruz. Yoksa evet 3. Sınıf bir yazar tarafından yazılmış bir roman olsa, şimdi bu kadar eleştirmez. Kitabın iyi yönlerini açıklardım. Sonuç olarak kitabın saydığım bu olumsuz yönleri ile beraber baya bir zamanınızın bu kitaba harcanacak olması, fiyat maliyetinin yüksek olması ve bu zaman zarfında çok daha iyi kitaplar okuyabileceğimizi düşünürsek kitabı okumayabiliriz. Vesselam…
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)Lev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201920,9bin okunma
··
3.846 görüntüleme
Muzaffer Akar okurunun profil resmi
" Risk alarak yazıyorum" bence değil, çok okur bu eseri sadece klasiklerden olduğu ve çok beğenildi için hiç bir şey anlamadan okur ve çok beğendim, muhteşem eser vs beylik yorumla bitirir. Bence okuyucu her kitabı beğenmeyebilir bu da gayet normaldir ancak bu eserin kötü olduğunu değil ya kitabın okuyucunun tarzı olmadığını ya da okuyucunun kitabın içine giremeyip yazarı anlayamamasından olur. Ben yirmili yaşlarımın başında okumuş pek birşey anlamamıştım, bu ay Sefiller'le beraber iş kültürden aldım tekrar okuyacağım. Yorumunuzu sonuna kadar okuyordum ki Şu Cılgın Türkler karşılaştırması beni yıktı. İyi okumalar.
Hüseyin DEMİR okurunun profil resmi
Bir yanlışlık yapmış olmalıyım. Ya da bir yanlış anlaşılma olmasın gerekir öyle bir karşılaştırma yapmadım. Şimdi fark ettim ufak bir şey vardı düzelttim...
3 sonraki yanıtı göster
Çağrı Yenigün okurunun profil resmi
Kitaptaki karakter çokluğu ve bir karakterin birkaç isimle anılması beni de yordu. Bazı sayfaları tekrar okumak zorunda kaldım. Kitap evet ağır. Okurken insan fiziki olarak da yoruluyor. Ama kendimi Tolstoy yerine koyuyorum. Yıllarımı bu kitap üzerine harcamışım ve dolu dolu 1800 sayfa yazmışım. Biri bana bu kitabı okurken kolum ağrıdı diyor. Herhalde hiç muhatap olmazdım. Çevirmeni Fransızca cümleleri çevirmediği için eleştirmek yersiz geldi bana. Çünkü bu yazarın tercihi. Yazar bunu belli bir amaç doğrultusunda yapmış. Kendi dilinde yazdığı bir kitapta bile bile Fransızca kullanıyorsa elbette bunu çevirmek saçma olurdu. Şahsen ben o çeviriye hiç değer vermezdim. Kitabı Şu Çılgın Türkler ile kıyaslama çabanıza bakaraktan çok farklı beklentiler içinde bu kitabı okumaya başladığınızı anlıyorum. Halbuki Tolstoy önsözde bunu da açıklamış. Önsözde bile Tolstoy'un tarihi farklı açılardan yorumlayacağı, yorumunun olay temelli değil birey temelli bir yorum olacağı belli. Savaş kitabı olarak değerlendirmişsiniz ama burada savaş sadece bir tema. Asıl savaş karakterlerin iç cephesinde geçiyor. Şahsen ben karakterlerin mutlu olabilmek adına farklı cephelerde büyük savaşlar verdiğini gördüm.Mutluluğu erdemde arayan Piyer, tutkularında arayan Nataşa, cephe hayatında bulan Rostov, dinde arayan Marie vs. Evrensellik konusunda ise sizinle çok zıt görüşlere sahibim. Karakterlerin kendi içinde hayatı anlamlandırma çabaları, kendilerini sorgulayışları, mutluluk arayışları vs. bunları da geçtim Tolstoy'un tarih yazıcılığı ile edebiyat arasındaki çektiği o keskin sınır bile bu kitabı tek başına evrensel yapmaya yeterli. Tabiki her insan her kitabı okurken aynı hazzı almaz, aynı amacı gütmez. Benim için bir kitabın akıcı olması şart değil. Gerekirse 3 ay boyunca okurum. Olayları sadece okuyup geçmek için değil olaylara yazarın bakış açısını anlamak, kitaptaki karakterleri gerçek hayatta tanışıyor gibi çözümlemek isterim. Dönemin tarihi ve coğrafi dokusunu hissetmeliyim. Bu bakımdan beni çok çok doyuran bir kitap oldu. Bu yüzden bu süre içerisinde daha güzel onlarca kitap okuyabilirsiniz mantığı kafama hiç yatmadı.
Hüseyin DEMİR okurunun profil resmi
Keşke Tolstoy'da senin gibi güzel ve akıcı anlatsaydı. 😊 Değerli ve güzel yorumlaman için teşekkür ederim. Kolumum ağrıması kitaba olan bir eleştiri değil. Hali hazırda yazdığımız yazı bilimsel bir yazı da değil. O an yaşadığım olayı paylaşmak sadece... Diğer konularda haklı olduğunuz taraflar var. Fakat benim genel değerlendirme şu: Bazen bir kitabı okurum aradan haftalar geçer o kitap hala benimle yaşamaya devam eder. Beni mutlu eder. Kitaptaki karekterler bir ömür benim dostum olur. Bu kitap benim için iyidir. Bazı kitaplarda vardır ki okuduktan sonra bir daha hiç aklına gelmez. Bu kitapta iyi değildir. Yanlış olabilir ama benim bakış açım bu... Büyük bir beklenti ile almıştım bu kitabı. Fakat şuanda kitaptan bir dostum yok. Keşke olsaydı ama...
Ferman Mamedov okurunun profil resmi
Evrensel konulardan kastınız nelerdir? Napolyon'un kendisi tek başına bile evrensel konu sayılabilir. Oysaki ölüm, aşk, savaş evrensel konulardır. Bu eserinde Tolstoy, ölüm ve aşk üzerine dünya yazarları arasında en doğru yaklaşımı ve bakış açısını ortaya koymuştur. Ve bu açıdan "Savaş ve Barış" dünyanın en iyi romanlarından biridir.
2 önceki yanıtı göster
Hüseyin DEMİR okurunun profil resmi
Bence de dünyanın en iyisi değil. Ortalama vasat bir kitap :))
ihtiyar okurunun profil resmi
Yazın okuyacağım. Can dan almıştım. Benim başı ve sonu ile ilgili beklentim yok, o anları yaşayabilecek miyim ona bakacağım.
2 önceki yanıtı göster
Hüseyin DEMİR okurunun profil resmi
Ben o anları yaşayamadım benim için o yüzden güzel değil...
1 sonraki yanıtı göster
Serpil Ağ okurunun profil resmi
Hüseyin Bey öncelikle incelemenizde klasik sever okurlardan, tepki alacağınızı bile bile cesur ve yürekli davranarak samimi itiraflarda bulunduğunuz için çok teşekkür ederim. Sonuçta eserin üzerinizde bıraktığı hissiyata değinmişsiniz. İsteyen sizin düşüncenize riayet eder, istemeyen de etmez! Bu şahsın, salt kendi iradesinde olan bir eylemdir. Kıyaslama değil de verdiğiniz örneğe gelince, Tolstoy kadar olmasa da Turgut Özakman'ın kalemi de etkili bir anlatıma sahiptir. Her ne kadar Turgut Özakman'ı sevmeyenler azımsanacak kadar çok olsa da. Ama yaptığınız inceleme şahsım adına, kitap hakkında beni daha bir cezbetti. Hayatımın bu evresini klasiklere adadığım için, en kısa zamanda eseri okuma niyetindeyim.Çünkü yıllar önce, Tolstoy'un sadece " İnsan Ne İle Yaşar " adlı eserini okumuştum ve o da çok kısa gelmişti. Acaba şahsım adına eser hakkında aynı fikriyata mı, sahip olacağız yoksa bana farklı mı, tesir edecek! Bekleyip göreceğiz. Okumak isteyen arkadaşlara da, incelemenizi dikkate almalarını ama okumak istiyorlarsa da okumaktan vazgeçmemelerini temenni ederim.Belki size ithaf etmeyen yazım dili, diğer okurlara ithaf edecektir. Aksini kim iddia edebilir ki... Eserlere, özellikle de klasiklere karşı ön yargılı davranılmaması kanaatiyle. Saygılarımla...
1 önceki yanıtı göster
Hüseyin DEMİR okurunun profil resmi
Dünyanın en beğenilen romanı olduğuna göre kesinlikle kitabı zevkle okuyacak kişi baya olacaktır. Yorumunuz için teşekür ederim. İyi okumalar...
3 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Metin T. okurunun profil resmi
İngilizce Vikipedi'de 28 dilde çevirisi ve izahı bulunan Godwin'in Kanunu'nun Türkçesi, 2009 yılının son ayında İsmet Bertkan “Godwin'in Kanunu'nu yazamamış bir ülke olmak” yazısını kaleme aldığında, yoktu daha. Unutmayın, 80 milyon oldu bu ülke! Türkçe vikipedi sayfalarında yer almayan daha neler var biliyor musunuz? Ben de yorgun bir Vikipedi yazarıyım, tembeliz. Ne önemi var diyoruz, dünyada olup bitenle ilgilenmiyoruz, okumuyoruz, anlamaya çalışmıyoruz. İngiliz dilinin bir milyonuncu kelimesini kutladığı 2009 yılında, Türkçe sözlüklerde en basit kavramlar, tanımlamalar bile eksik. Boşa değil ülkenin en çok okunan 20. sitesinin kavram tanımlayan bir sözlük (ekşi sözlük) olması. Yalnız düşünce hayatımızda değil, daha da ötesi var, sloganlarla düşünme/ düşünememe geleneğimizin: Edebiyat eserlerini bile sloganlara indirgiyoruz. Kendi sloganlarını bir edebiyat eserinde bulamayanlar, o yazarı bir değere layık görmüyorlar. Sosyalist mi, feminist mi, yoksa milliyetçi mi? Yeryüzünün başka bir ülkesinde, bir roman olma nitelikleri barındırmayan bir eser (Şu Çılgın Türkler), gelmiş geçmiş en çok satan roman olabilir miydi, düşünmeden edemiyor insan. Bir Türk Kafka olsaydı ülkemizde bir yerlerde, yaşadığından kimsenin haberi bile olmadan göçüp giderdi bu dünyadan. *** Hüseyin Bey, zor bir eser gerçekten. Ama yazım tarzı günümüzde artık kullanılmıyor da. Yaygın değil. Sevmeme, beğenmeme hakkınız var elbet. Vaktiniz olurda okursanız,ne demek istediğimin ayrıntısını buraya yazdım #12843332 Kaleminize sağlık.
Hüseyin DEMİR okurunun profil resmi
Değerli yolumuzun için teşekkür ederim. Söz konusu yazınızı okuyup faylanmaya çalıştım. Teşekür ederim...
2 sonraki yanıtı göster
Bahar okurunun profil resmi
Bence bu yorumunuzu, bu benim bakış açım, size göre güzel veya akıcı olabilir deseydiniz daha iyi olurdu. Ve bu kadar olumsuz şeylere değinmenizde de ayrıca abartıldığını düşünüyorum. Bugün 2. Kitabına geçtim evet karakter konusunda baya zengin bir kitap lakin bir yerden sonra aralarındaki bağlantıyı çözebiliyorsunuz zaten. Ki bu kişiden kişiye değişiyor zaten.Kitabın temel konusu zaten savaş. Ve o süreçte yaşanan aşklar, yaşanan olaylar. Okurken spoiler verdin orda minnacık sinir geçirdim 😁 Andreyin ölmesi. Aklımda Nataşa ve Piyerin yakınlaşması geçiyordu zaten. Ama yine de bu yorumunuza tabi ki saygı duyuyorum. Bende fikirlerimi sundum sadece:)
Cem okurunun profil resmi
İncelemen güzel, sade cümlelerle, derdini anlatmış ve güzel de olmuş. Bizler elbette burada nesnel olabilecek bir değerlendirme yapamıyoruz; yapabilecek okurlar en azından gördüğümüz kadarıyla var; ama bizler daha çok kitapları neden sevip sevmediğimizi açıklayabiliyorsak bu bile yeterli oluyor. Senin incelemen de bu anlamda yeterli bence. evet klasik bir eseri sevmemenin sebeplerini kendince haklı sebepler olarak ifade etmiş durumdasın. Şu Çılgın Türkler konusuna ben de katılamam elbette. Ancak şunu söyleyeyim, bana öyle bir yardımın oldu: hiç bir zaman Savaş ve Barış'ı okumayı düşünmüyordum. Yakınlarda sitede Hakan hocamın Tolstoy okumaları etkinliği olduğu zaman da bu eseri okumaya niyetim yok. Sen de kararımı pekiştirdin:) Teşekkür ederim.
Muzaffer Akar okurunun profil resmi
Sizi canı gönülden tebrik ederim. İşte olgunluk budur.
55 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.