"En korkunç canavarlar ruhlarımızda gizlenenlerdir." –
Edgar Allan Poe
1923’te Japonya’da meydana gelen 7.9 şiddetindeki Büyük Kantō Depremi halkı hem maddi hem de manevi anlamda hezeyana uğratmıştı. Tarihin en yıkıcı depremlerinden biri olan Kantō Depremi, maalesef ki yaklaşık 140,000 kişinin hayatını yitirmesine sebep olmuştu. Kantō bölgesindeki yerleşim yerleri neredeyse kullanılmaz hale gelmiş, Tokyo’nun ise büyük bir bölümü harap olmuştu. İç göçler ve sosyoekonomik sıkıntılar birleşince toplumsal buhran Japonya halkı için kaçınılmaz olmuştu. Onca sıkıntının yanına bir de psikolojik hastalıklar eklenmişti. Suç oranı gitgide artmıştı, artık üçüncü sayfa haberleri gazetelerin en çok göz atılan bölümü haline gelmişti. Cinayetler, hırsızlıklar, adam yaralamalar, tecavüzler birer gündem maddesi olmuştu. Japonya’da böylesine bir kaos yaşanırken, bu haberlerden de esinlenerek ortaya bir sanat akımı çıkmıştı: ero-guro-nansensu (erotic grotesque nonsense) yani ‘’erotik-grotesk-saçmalık’’. Adeta haberlerdeki kanlar edebiyatın üzerine de sıçramıştı. Bu akımın edebiyattaki öncüsü olarak ise
Edogawa Rampo görülüyordu.
Asıl adı Tarō Hirai olan Rampo, kendisine müstear ad yani mahlas olarak ‘’Edogawa Rampo’’ ismini seçmiştir. Bunun sebebi ise Amerikan gotik, polisiye, gerilim yazarı ve şair
Edgar Allan Poe’ya olan hayranlığından kaynaklanıyordu. Edgar Allan Poe isminin Japonca’da telaffuzu ‘’EdogaAranPo’’dur. Kendisine bu ismi seçerek Poe’ya adeta bir saygı duruşu sergilemiştir. Rampo’nun öykülerini okuduğumuzda Allan Poe’nun onun kalemi üzerindeki etkilerini görebilmek de pek mümkündür. Kendisinin severek okuduğu ve ilham aldığı Batılı bir yazar daha var:
Arthur Conan Doyle . Örnek aldığı yazarlar gibi kendisi de polisiye, gizem, gerilim ve korku temalı hikâyeler yazmıştır. Tıpkı Doyle’un Sherlock Holmes’ü ve Allan Poe’nun Dedektif Auguste Dupin’i gibi, Rampo’nun da kendine has bir dedektif karakteri vardı: Dedektif Kogoro Akechi.
İthaki Yayınları tarafından hazırlanan Japon Klasikleri serisinin altı numarası olan
Aynalar Cehennemi ve Diğer Öyküler kitabı ise Rampo’nun korku, gerilim, gizem temaları üzerine yazılan 12 hikâyesinden oluşan bir seçkidir. Birbirinden tekinsiz bu öyküler silsilesinde, aynalarla ve merceklerle dolu bir odada akıl sağlığını yitiren bir adam, tasarladığı koltuğun içerisine saklanarak oturanlarla aşk yaşayan ve tüyler ürperten itiraflarda bulunan bir mobilyacı, sandığın içinde hapsolup sesini kimseye duyuramayan bir ihtiyar, labirent misali dolambaçlı ormanların içinde geçen karanlık bir rüya, bir saldırı sonucu sağ kolunu kaybeden bir piyanist, uykusunda suç işleyen bir uyurgezer, aşkından dolayı bir resmin içine girip dünyayı terk eden bir genç, sırf canı sıkılıyor diye kendine yeni cinayet yöntemleri keşfeden bir katil ve daha bir sürü ürkütücü şey hayal gücümüze konuk oluyor. Bütün bu 12 öykünün içerisinde benim favorilerim ise; ‘’İnsan Koltuk’’, ‘’Kırmızı Oda’’ ve ‘’O-Sei Sahnede’’ oldu. Ayrıca Rampo’nun öykülerini plot twist ile yani beklenmedik bir sonla bitirmesi, okurda büyük bir merak uyandırarak hızlı bir okuma yapmasını sağlıyor.
Aynalar Cehennemi ve Diğer Öyküler, İthaki Japon Klasikleri serisinde sanırım en sevdiğim kitap oldu diyebilirim. Ve serinin önceki kitaplarında yaşanan redaksiyon ve yazım hataları bu kitapta giderilmiş görünüyordu. Seri için kabaca bir puanlama yapacak olursam eğer, sırasıyla;
1)
Enteresan bir şekilde Japon Klasik Edebiyatında Poe etkisi çok yüksek.Ve hemen hemen birçok yazarda görülüyor. Bu konu hakkinda makale düzeyinde araştırma yapılmalı diye düşünüyorum.
Özellikle Meiji Dönemi ve sonrasında edebiyatta gerçeğin ve doğallığın sınırlarını aşıp korku, gerilim ve suç gibi temalara yöneldiler. Bu alanlarda da Poe'nun öncülüğünden epey etkilenmişler gerçekten. Güzel bir araştırma konusu. 👍