Gönderi

238 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 saatte okudu
Düş mü gördüm yoksa gerçekten okudum mu bu kitabı?
Bitirdiğimden beri elimden bırakamadığım, zihnimden çıkmayan, sürekli altını çizdiğim satırları, aldığım notları okuduğum ve düşündüğüm, uzun bir süre de peşimi bırakacakmış gibi durmayan ancak bu durumdan hiç mi hiç mutsuz etmeyen bu kitaba inceleme yazmak hiç kolay olmasa da bana hissettirdiklerine ve düşündürdüklerine dair birkaç şey yazmak istiyorum. Son zamanlarda okuduğum kitapları çok sevmiş olsam da Puslu Kıtalar Atlası sevmekten öte hisler yaşattı bana. Bize bizi bizden birisinin anlatması hep hoşuma gitmiştir.
İhsan Oktay Anar
İhsan Oktay Anar
'da uzun zaman sonra
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlası
ile bizden biri olarak sarıp sarmaladı beni. "Sana izin veriyorum, git. Git ve benim göremediklerimi gör, benim dokunamadıklarıma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta, bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek. Dünyadan ve onun binbir halinden korkma." diyen Uzun İhsan Efendi sanki bana söylüyordu bu cümleleri. Böylece sımsıkı sarıldım bu kitaba ve Bünyamin'in atıldığı maceraya sanki benim "şahitliğim"miş gibi sahip çıktım. Dünyaya sırt çeviren ve onu rüyalarında keşfetmeye çalışan bir babanın sözleriydi bunlar ve son derece silik ve mütevazı olarak gördüğü evladına belki de hiçbir zaman yaşayamayacağı bir macera yaşattı hatta hiçbir zaman söyleyemeceği sözleri söyletti. Bu baba için dünyaya şahit olmak bir ibadetti ve dünyaya şahit olmanın yolu ise maceranın kendisinden başka bir şey değildi. Bünyamin zamanla anlayacaktı ki "Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı." "Ben, kendisinden dünyanın meydana geldiği asıl boşluğa erişmek istiyorum." diyen Ebrehe'ye; "Ben bu dünyaya bilmek için geldim. Benim için kutsal bir şey varsa o da bilgidir, gerek bu dünyanın gerekse öte dünyanın bilgisi." diyen de Bünyamin'dir. Bilme tutkusunun insanları nasıl bir sona sürüklediğini de görüyoruz yine kitapta. Olayların ve kişilerin birbirine ustaca bağlandığı bu eserde havada kalmış, bu da neden böyle oldu dediğimiz bir nokta bulunmuyor. Herkesin ve her olayın kurgudaki görevini vakti geldiğinde öğreniyoruz. Kitap akıcı bir dil ve üsluba sahip olduğundan dolayı da bunun için çok beklemiyor ve de ıstırap çekmiyoruz. Mekan seçimiyle de kitap bizi yine alıp uzaklara götürmüyor, her gün adım attığımız, tarihi kokusunu içine çektiğimiz Tarihi Yarımada'da ya da kitapta da geçtiği şekliyle Konstantiniye'de yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculuk
René Descartes
René Descartes
'ın "Düşünüyorum, öyleyse varım." sözü üzerine kurulmuş olup 'düşünerek var olan ben miyim yoksa ben düşündüğüm için mi her şey var?' diye sorgulatarak kendimize daha da yakınlaştırarak, içimize bakmamızı sağlıyor. Kitap boyunca ve özellikle sonunda görüyoruz ki,
Franz Kafka
Franz Kafka
ve
Oğuz Atay
Oğuz Atay
'ın "baba" tasvirinden çok uzakta hatta tam zıttında yer alan bir baba ile karşı karşıyayız. İçimizi sıcacık yapan bir babanın "Atlas"ı okumakta olduğumuz. Kitapta uzunca bahsi geçen Ebrehe; neyi aramaktadır?
Paulo Coelho
Paulo Coelho
' nun
Simyacı
Simyacı
'sında Santiago'nun aradığı neyse onu aramaktadır Ebrehe. Yani kendi hazinesini. "Çünkü kıyametten kurtulmak mümkündü. Hemen hemen bütün elkimyacıların peşinde olduğu sonsuz hayata kavuşmak da, bütün bu şartlara rağmen mümkündü. Gördüğün topaç, beni Büyük Son'dan kurtaracak bir aygıt. Sana bunun nasıl gerçekleşeceğini de anlatacağım. Böylece boşluğu neden elde etmeye çalıştığımı da öğreneceksin." Böylesine masalsı, efsanevi, kurgusal, felsefi bir kitap olmanın yanı sıra mesele zaman kavramına, zamanda geriye gitmenin mümkün olup olmadığına gelince de kitapta bilimsel dilin ustaca kullanılmış olması, kitabı arşa çıkaran noktalardan birisiydi. Bu kitap üzerine ne kadar konuşulsa ve yazılsa az diye düşünüyorum ve şahsen edebiyatımızda böyle bir eser olduğu için gurur duyuyorum. Her ne kadar bu kitabı yeni okumuş olsam da okumakta geç kalmışım gibi bir düşünceye kapılmadım. Çünkü bugünkü ben ile kitabı bugün okuduğum için çok mutluyum. Bana çok güzel bir dünya ve bakış açısı kazandırdığı için minnetarım. Herkes umarım kendisi için en doğru zamanda bu kitapla karşılaşır ve içindeki 'boşluğu' bir nebze olsun doldurabilir.
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 202048,8bin okunma
··
94 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.