Hani uzun zamandır görmediğin bir dostun gelir, konu konuyu açar derken gün ışığına kadar sohbet edersin; geçmişi, yaşanmışlıkları, tanıdık insanları yâd edersin... O etkiyi bırakıyor
Mustafa Kutlu eserleri.
Samimi bir dil, günlük hayattan konular ve hayatın her yerinde karşınıza çıkabilecek insanlar... 17 farklı hikaye, nerede başladığı, nerede bittiği çok anlaşılmayan, tamamlanması sizin zihin dünyanıza kalmış, "dur ya ne oldu şimdi," diyeceğiniz, çocukluğunuzun akşam ezanına kadar mahallede top oynadığınız zamanlarına gideceğiniz, sevdalanacağınız, insan ve mekan portrelerine ev sahipliği yapacağınız hikayeler...
"Kırılgan bir ruhu vardı. Pişmanlıklarla dolu kavgaları, geri dönüşü zor küskünlükleri, acımasız kahkahaları." (s. 10)
Ah, kendimi buldum şu satırlarda...
Kırılgan ruhumu,
Pişmanlıklarımı,
Kavgalarımı,
Küskünlüklerimi,
Zerre mutluluk barındırmayan kahkahalarımı.
Hayatın insanı eninde sonunda getirdiği ruh hali olsa gerek. Kimini 20'sinde yakalıyor bu hâl, kimi 80'inde hâlâ kaçmanın peşinde.
Bazı hikayeler başkalarına ithaf edilmiş. Mustafa Ruhi Şirin, Nabi Avcı...
Bazıları deneme tadında.
Bir
Hayat Güzeldir'de olduğu gibi birkaç sayfada alıp fersah fersah götürüyor sizi.
Ne zaman içimde bir burukluk hissetsem ve bir dostla sohbet ihtiyacı duysam, bir duble okuyup kendime gelmek istesem, başka insanların ruh betimlemelerini, hayatlarını tatmak istesem Mustafa Kutlu okuma isteği gelir içime. Ara ara açar okurum. Hani der ya
Montesquieu, "Çeyrek saatlik okumanın gideremediği kederim olmamıştır."
"Bunca yoksulluk var iken, nasıl gider gönül darlığı?" (s. 15)
Nasıl geçsin,
Yoksulluk İçimizde değil mi?
Şu yüzyılda,
Şu metropollerde,
Şu çalışma düzeninde ve hayat telaşında geçer mi hiç gönül darlığı?
Hocam kaleminize sağlık güzel bir inceleme olmuş, özellikle incelemenin sonundaki yazarın diğer kitaplarının isimleriyle kurduğunuz cümleler hoş bir detay olmuş👏 Henüz iki eserini okudum ama devam edeceğim Mustafa Kutlu okumaya 😇