İnsanların çevresine yapabileceği vahşetin sınırı nedir ?
İnsanların çevresine göstereceği sevgi ve merhametin sınırı nedir?
İkisinin de sınırı yok her halde. Peki insanları vahşet veya sevgi davranışlarına iten sebepler neler olabilir? Çok cevabı var bu sorunun. Biraz daraltalım o zaman. Beş yaşında kız çocuğuna tecavüz ederek ölümüne sebep olan insan müsveddesi nasıl o hale gelir... ? Sadece “ savaş” ve ya “ cinnet” açıklayabilir mi böyle bir insanlık suçunu?
Sorularla başladık incelemeye. Kitabı okurken bende oluşan sorular bunlar. Kosinski’nin Boyalı Kuş kitabı çok tartışıldı ya, hep aklımdaydı okumak. Ankara kitap buluşması da vesile oldu, okuduk. Ne okuma ama, kaç kere kitabı elimden bırakıp şöyle bir nefes aldım bilmiyorum. Okumanın zorluğu yazımından değil anlatılandan. Okuyucunun zihninde ve vicdanında büyük yaralar açarak ilerliyor kitap biri biterken diğeri başlıyor şiddetin, zor iş bu yaralarla okumaya devam etmek.
Kosinski tartışmalı bir yazar, kimisi roman otobiyografik dese de kimisi çoğunun kurmaca olduğunu söylüyor. Zira anlatılanlar yenilir yutulur türden değil, büyük ithamlar var Avrupa’lı uluslara. Kitapta hiç yer ismi verilmese de buraların Alman sınırı ve Polonya olduğu biliniyor. Haliyle de yalanlanıyor anlatılanlar ve yazara saldırılar yapılıyor. Kim haklı kim haksız bilmiyorum ama bildiğim savaşın çok kötü bir şey olduğu. İkinci Dünya savaşı gibi çok güçlü ve sarsıcı bir savaşın içinde 6-7 yaşlarında güçsüz ve biçare çocuğun, köylerde ve dağlarda hayatta kalma mücadelesinin anlatılması ve bunların otobiyografik izler taşıdığının ima edilmesi çok manidar aslında. Boyalı kuş romanının yaşanmış veya kurmaca olduğu İkinci Dünya savaşında milyonlarca masum insanın işkence gördüğü ve öldürüldüğü gerçeğini de değiştirmiyor. Sistematik olarak katledilen yahudiler, fırınlarda yakılan, bedenlerinde biyolojik deneyler yapılan, yağından sabun yapılan yahudiler ve niceleri. Günümüzde ise bu facianın baş mimarlarından birisinin kitapları okunup bazen de övülüyor!! Ne denilir şimdi. Her yer Yahudi düşmanıyla dolu, öyle ki eline geçse ne yapacak Allah bilir! Siyasilerin hatalarıyla kocaman bir dine mensup kişilerin tümü cezalandırılır mı? Bu ayrımları ne zaman yapabileceğiz acaba...
Terör olaylarının çok olduğu bir dönem aile büyükleriyle haberleri izlediğimiz bir vakit, büyüklerimden birisi “hepsini öldüreceksin bunların, tepelerina atom bombası atacan ki bir tanesi bile kalmasın” demişti. Benem de tepem attı, ve biraz da sinirli dedim ki “ Şimdi, şurada beş altı yaşlarından onlardan bir kız çocuğu olsun sende de tüm yetkiler var. Al öldür. Büyüklerinin tüm suçunu ona yükle ve işkence yap hadi. Yapabilir misin ulan!!!”. “Ulan” benim ayıbım oldu, bazen tutamam kendimi. Kimsede çıt yok...
Savaş çok kötü, insanlığın vicdanına da aklına da aykırı ya, en kolay çare görüldüğünden çoğu zaman bu yola başvuruluyor. Geri zekalı ve ilkel siyasilerin verdikleri kararlarla milyonlarca insan ölüyor. Milyonlarca insan ve diğer canlılar ve Dünya ölüyor. Yüzyıllardır birbiriyle savaşan Avrupa ulusları ikinci dünya savaşından sonra, savaşın paylaşılamayan enerji ve sanayi kaynaklarından çıktığı teziyle AKÇT topluluğunu kurarak şimdiki Avrupa Birliğinin temellerini attılar. Kim inanırdı ki neredeyse tüm Avrupa’da eşya ve insanlar sınır olmaksızın özgürce dolanabilecek. Paylaşılamayan enerji ve sanayi kaynakları!... Savaşların asıl amacı budur ya bahanesi çoktur. Hiç yazmaya gerek yok, her gün ayrı bir bahane duyuyoruz zaten. İki taraf savaşıyor, iki taraf da ölenine şehit diyor. Tuhaf yahu, çok tuhaf.
Diyorum ki, insanlık tarihinde uzun vadede hep iyiye gidiş var, bundan sonra da öyle olacak. Hiç enseyi karartmayalım.Tüm insanlık bir gün, bilimin ışığında düşünce ve ekonomik özgürlüğüne kavuşup refah içinde yaşayacak. Dini ve ırksal ayrımlar, kültürel farklılıklar dünya zenginliği olarak kabul edilecek ve korunacak. Tüm zenginlikler tüm canlılarca paylaşılacak.
Çok mu iyimser oldu...
Olsun...