Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

378 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Sinema veya televizyona uyarlanan eserlerini saymazsak, Orhan Kemal ile gerçek anlamda bir tanışma oldu bu kitap... Genelde bunu dedikten sonra 'Orhan Kemal'le geç kalmış bir tanışmaydı' şeklinde bir mahcubiyet cümlesi kurmam beklenebilir ama ben iyi ki de bu kitaplar bu yaşlarıma denk gelmiş diye büyük bir memnuniyet duyuyorum açıkçası. Zaten Klasik Türk Edebiyatı ile ilgili kitaplar genelde ortaokul, lise yıllarında Türkçe öğretmenleri tarafından zorla okutulur ve o yıllarda bir defa okununca sanki bu kitaplar gençlik kitaplarıymış gibi bir daha el sürülmez... Pek çoğumuz düşüyoruz bu yanlışa... Ne zaman Orhan Kemal, Reşat Nuri, Peyami Safa gibi büyük yazarlardan bir bahis açılsa hemen arkasından 'ben onu lisede okumuştum ama aklımda hiçbir şey kalmamış' gibi cümlelerle karşılaşıyorum. Bu yazarlar lisede okunmasın gibi bir anlam çıksın istemem ama Klasik Türk Edebiyatı'nın lise yıllarına sıkıştırılmasını da doğru bulmuyorum kendi adıma... Neyse ki, Kürk Mantolu Madonna sayesinde kendi edebiyatımızı, kendi yazarlarımızı yeniden keşfetmeye başladık ki, bu durum zamanla edebiyatımızın her yaşta, her dönemde daha geniş bir kitle tarafından sahiplenileceği yönünde iyimser bir tablo ortaya koyuyor. Eskici ve Oğulları, İkinci Dünya Savaşı'nın etkilerinin yavaş yavaş silinip de Amerikan kapitalizminin dünyaya iyiden iyiye el atmaya başladığı dönemi ve bu dönemin ülkemizdeki ekonomik etkilerini, bir ayakkabı tamircisi ve ailesinin yaşadıkları üzerinden, toplumsal gerçekçi bir bakış altında başarılı bir şekilde ortaya koyan bir kitap... Koca bir ömrü ayakkabı tamirciliği ile geçiren, rızkını bu zanaat üzerinden kazanan Topal Eskici'nin işleri, 'MAKİNELEŞME'nin etkisiyle sekteye uğrar ve kazancı günden güne erimeye başlar. Tabii bu ekmek teknesinden beslenenler sadece kendisi ve karısı değildir. Aile genişlemiş, çocuklar ve torunlar da eklenmiştir... Daralan gelir tüm aileyi geçindirmeye yetmez. Ekonomik sorunlar, aile içi sorunları da beraberinde getirir. Herkes daha öfkeli, daha tahammülsüz olmuştur. Kalpler daha kolay kırılmaya, ağza alınmayacak laflar da yavaş yavaş ağza alınmaya başlamıştır... Ailenin önünde artık çok fazla seçenek kalmaz. Eldeki seçenekler de açıkçası çok cezbedici seçenekler değildir... Yine de ortak bir karar alınır ve zor bir yola çıkılır... Kitabı kısaca bu şekilde özetleyebiliriz. Bundan sonrasını kitabı okumak isteyenlere bırakıyor ve ufak ufak sözü günümüze, kendi dünyamızın eskicilerine getirmek istiyorum... ****************************** Bugün televizyon karşısında kahvemizi yudumlarken nostaljik bir nazar ile seyrettiğimiz 'nesli tükenen meslekler, yok olan zanaatler' temalı belgesellerin, yakın bir zaman içinde baş rolünde oynayabileceğinizi hiç düşündünüz mü? Açıkçası böyle bir durum olursa benim için çok şaşırtıcı olmaz. Bunun için de geçerli sebeplerim var kendime göre... Sizinle de dilim döndüğünce paylaşmak isterim bu sebepleri... Buyrun o halde... Makineleşmenin bugünkü karşılığı DİJİTALLEŞMEDİR. Dijital dönüşüm adını verdiğimiz süreç günden güne pek çok sektör üzerinde etkisini göstermeye başladı bile... Buna yeni bir sanayi devrimi de diyebiliriz. Bu dönemde üretim anlayışı sil baştan değişiyor. Robotlar ve 3D yazıcılar sahneye çıktıkça insana olan ihtiyaç da aynı ölçüde azalıyor. Çünkü 3 boyutlu baskı teknolojisi kullanan yazıcılar, katmanlı bir yapı oluşturarak birçok hammadde katmanını üst üste koyabiliyor ve bunları birbirine ekleyerek dijital tasarımları fiziksel ürünlere dönüştürmeyi sağlıyor. Bu üretim modeli şimdiden milyarlarca dolarlık pazarların %20'sini ele geçirmiş durumda... Bu teknoloji, beraberinde 'mikro fabrikaları' getirecek. Yani, tasarım artık direkt olarak yazıcıda ürüne dönüştüğü için devasa üretim bantlarına ve tonla makineye ihtiyaç duyulmayacak... Şu an bu ve buna benzer gelişmeler bizim için biraz karmaşık görünse de artık hepsinin hayatın bir gerçeği olduğunu kabul etmek durumundayız... Konuyla bir dönem yakından ilgilendiğim için buna benzer sayısız örnek gösterebilirim. Ancak bu incelemeyi bir teknoloji makalesine çevirmek de istemem. Sadece şunu söyleyebilirim ki, gelecekte sınırlı sayıdaki 'geçerli meslekler', bilgisayar teknolojileri, yazılım ve programlama dilleri, tasarım ve benzeri alanlarda eğitim alabilen insanların meslekleri olacak. Buradan hareketle, son yıllarda uluslararası şirketler başta olmak üzere pek çok finans kuruluşu (Türkiye'de Garanti Bankası ve Finansbank'ı biliyorum) inanılmaz bütçeler ile 5-6 yaşındaki çocuklara ücretsiz kodlama eğitimi vermeye başladı. Eskiden özel kolejler 'çok iyi İngilizce eğitimi veriyoruz' diye rekabet ederken şimdi hepsi müfredatına kodlama dersleri koymaya başladı. Hangisinin internet sitesine girerseniz girin en tepede bu kodlama derslerinden bahsedildiğini göreceksiniz. Hadi son bir örnek de tıp sektöründen verelim. Çünkü 'çocuğum inşallah doktor olsun' diye her gün el açıp dua eden anne-babaların sayısı az değil... General Electric (GE) başta olmak üzere pek çok teknoloji şirketi, bu alanda da inanılmaz yenilikler getirmeye hazırlanıyorlar. GE'nin geliştirdiği ameliyat yapan robotun videosunu kendi gözlerimle seyrettim:) Bir kadavra üzerinde yapılan ameliyatta robot, baya kadavranın ameliyat edilecek bölgesini kesti, yapılması gereken işlemi yaptı ve sonra bir güzel dikti o bölgeyi. Ve tüm bu operasyonu SIFIR HATA ile tamamladı. Bu robotların test süreci devam ediyor. Ancak hastanelerde görev almaya başlayacakları gün, çok uzak bir gelecekte olmasa gerek. Belki bundan on yıl sonra doktorlar da ameliyat masasında değil, ameliyatı yapacak robotu kontrol edecekleri bilgisayarın başında olacaklar... Kısacası kodlama dili, yakın bir zamanda tüm dünyanın, hayatın ortak dili haline gelecek... Örnekleri elimden geldiğince büyük sektörlerden vermeye gayret ettim ki, hal böyleyse, küçük sektörleri konuşmaya bile değmez deyip işin içinden rahatça çıkabileyim:) Yani artık kağıt gazetelerin yerini dijital gazetelerin, televizyon kanallarının yerini Netflix benzeri dijital kanalların alacağını, o kanallarda yayınlanacak dizilerde oynayacak oyuncuların da %70'nin gerçek değil, sanal oyuncular olacağını falan uzun uzun yazmaya gerek yok sanırım... ****************************** Kısacası hayat böylesine baş döndürücü bir hızla akmaya devam ettiği sürece, bizler de topal eskicinin nefesini ensemizde hissetmeye devam edeceğiz. Teknolojik gelişmelere her zaman olumlu bir gözle yaklaştık, bu gelişmelerin her zaman hayatımızı daha da kolaylaştırmak için olduğuna kolayca ikna olduk. Buna karşın teknolojinin, üretimde insana olan ihtiyacı neredeyse sıfıra indirmekte olduğunu görmezden gelmeye devam ediyoruz. Bir makinenin ayakkabı tezgahını yıkabileceğine inanıyor ama başka bir makinenin de gelip bizi oturduğumuz Bürosit koltuktan yıkabileceğine nedense inanmak istemiyoruz. Belki de bu bizim başımıza gelene kadar bizim çoktan emeklilik yaşımızın geleceğini falan düşünüyoruz... Oysa topal eskici de dükkana kepenk vurup yollara düştüğünde 65 yaşındaydı... Belki de bir Ege kasabasına yerleşip bahçesinde domates yetiştirmeyi düşünüyordu o da herkes gibi... Ancak evdeki hesap maalesef çarşıya uymadı. Siz siz olun hesabınızı iyi yapın... Yok olan zenaatler belgeselini seyrederken de acı kahvenizi ve soğuk suyunuzu sehpanızdan eksik etmeyin... Herkese keyifli okumalar dilerim...
Eskici ve Oğulları
Eskici ve OğullarıOrhan Kemal · Everest Yayınları · 20216,6bin okunma
··
1.576 görüntüleme
Mutâlî’ okurunun profil resmi
Necip bey şu an teneffüs arasında büyük bir heyecanla okudum ve derim ki; tek cümle ile elinize,yüreğinize , kaleminize sağlık...)) Ve inşAllah hesabımızı en güzel şekilde yapmaya çalışacağız emin olun...)) selametle...
Necip G. okurunun profil resmi
Allah razı olsun Salih hocam, çok teşekkür ederim vakit ayırdığınız için...’Bir hırka bir lokma’lardan nerelere geldik:) Asla sahip olduklarımızla yetinemiyoruz Salih hocam. Umarım sonu hayırlıdır:)) Selam ve saygılarımla... Sağlıcakla kalın...
Nesrin A. okurunun profil resmi
Necip bey, siz köşe yazıları yazıyor musunuz? Yazın lütfen. Çok lezzet aldığım, arkadaşlarıma linkini atacağım bir inceleme. 3D yazıcılar ile ilgili arada eşimin bilgi bombalarına maruz kalıyorum, çok müthiş bir teknoloji gerçekten. Benim iş alanımı da çok çok yakın bir gelecekte o belgesellerde bizim neslin çocukları izleyecek, insan faktörünün olmamasının avantajları, dezavantajlarının kat be kat üstüne çıkıyor. Bir soğuk su da ben alayım. Elinize, emeğinize, yüreğinize sağlık.
Necip G. okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Nesrin Hanım. Köşe yazmak, başlı başına bir mesai istediğinden henüz böyle bir talebim olmadı:) Ancak ilerleyen dönemde olabilir tabii ki:) Ancak ondan önemlisi, sizin yazdıklarımdan keyif alıyor olmanız... Bu beni çok mutlu ediyor gerçekten:) Yazıda da değindiğim gibi, bugün kesinlikle bana birşey olmaz diyenler dahi, çok yakın zamanda o belgesellere konu olabilir maalesef:) Kaygıyla takip ediyoruz gelişmeleri... Selam ve sevgilerimle Nesrin Hanım...
Bu yorum görüntülenemiyor
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Gerek Orhan Kemal’in eskicisi gerekse de senin bahsettiğin kendi dünyamızın eskicileri kısmıyla bu inceleme de ileride bir inceleme koleksiyoncusunda antika değerinde parıldayacak bir inceleme olmuş dostum. Dijital içerik ve yazı üretimcisi olduğun pek çok konuda kendini belli ediyor. Bir bakıma günümüzün teknoloji paradigmalarını gayet Necipçe bir şekilde bize sunduğun için çok mutluyum. Çünkü zamanında tasarladığımız saksıları 3d yazıcı ile bastırıp Moda sokaklarında, sokak dokusunda kötü bir estetik görüntü oluşturan doğalgaz kutularına yapıştırıp onlara toprak ve çiçek koyduğumuzda ben de bu teknolojinin içerisinde olduğum için çok memnun kalmıştım. Bu konuda İstanbul’u güzelleştiren “Onaranlar Kulübü” diye bir proje var, sürekli 3d yazıcılar ile İstanbul’un estetiklikten yoksun doğalgaz kutularını, yağmur borularını ya da demir direkleri güzelleştiriyorlar. :) İncelemeni okuyunca bunlar aklıma geldi... Tam da insana olan ihtiyacın meslekler bazında teker teker robotlara devredildiği çağda sanırım hiç kimse Orhan Kemal okurken bunları yazmazdı. Özgün kişiliğin ve yazılarınla bizi her geçen gün tanıştırdığın için çok teşekkür ederim, eline emeğine sağlık...
Necip G. okurunun profil resmi
Oğuz çok teşekkür ederim, yine mahcup ettin değerli dostum:) Ben kitapları okurken de genellikle bu şekilde okuduğum için, yani ne okursam okuyayım bir şekilde sık sık günümüze göndermeler yaptığım için, bu durum ister istemez yazıya da yansıyor bir şekilde... Kitaplardan, yazarlardan kendimce bu şekilde faydalanmaya çalışıyorum... Onaranlar kulübü, gerçekten çok ilgi çekici. Kent içerisinde kendiliğinden oluşup büyüyen ve kendince bir meseleye parmak basan bu tip oluşumlara çok değer veriyorum. ‘Şiir sokakta’ projesi de bu şekilde organik olarak doğup kent duvarlarını dizelere boğmuştu... Başka örnekler de var... Bu tür girişimler, toplum içinde birey olabilmenin en güzel ifade edilmiş hali bana göre... Tüm güzel sözlerin için tekrardan teşekkür ederim... Yazdıklarımız, böyle değerli yorumlarla zenginleştikçe daha da bir anlam kazanıyor... Selam ve sevgilerimle...
Metin T. okurunun profil resmi
Necipciğim,aslında OK'in soyadı Öğütçü'dür. Çok fakirlik çekmiş. Bir ara Balat'ta oturmuşluğu da olmuş. Evi hala ayaktadır. Gecekondu gibi bir ev. Bir plaket çakılmış kapısının yanına. "Bu evde OK yaşadı," diye. PEN'ciler, TYB'liler her konuda konuşur da, bu evi satın alıp müzeye çevirmezler bir türlü. Oğlu, Işık Öğütçü benim üniversiteden arkadaşımdır. O plaketi de o çaktırdı. Gücü yok garibimin. Ama takip ederim de çok faaliyet yürütür babası adına. Toplantılar yapar, sergiler açar. Neyse. Ben toplumsal gerçekçilere kızarım biraz. Militan bulurum. Gerçi geçti bu kızgınlık da. Hatta, büyülü gerçekçiler (Onat Kutlar gibi) çıkmasa, çok kısır bıraktılar edebiyatımızı diye düşünürüm. Bunu sen de fark etmişsindir. Ama onlar da bizim edebiyatın değerli unsurlarıdır. Debbağ sevdiği deriyi yerden yere vururmuş ya, öyle gör benim kızgınlığımı. OK bunların başında gelir. Hemen hemen tüm romanlarını okudum. Bereketli Topraklar Üzerinde gerçek bir anlatım başyapıtıdır. Orada Kayserili köylülerin Adana pamuk tarlalarındaki hasatçılıklarını anlatır. Başlamanla bitirmen bir olur. Düşüremezsin elinden. Bir gazocağı leitmotifi var ki, bak kaç yıl geçti unutamadım. Bir de, işte o kızdığım, modernite hastalıkları. Hatırlarsan senle de konuşmuştuk. Hani şu NBC'nin, Kış Uykusu filmini ve imamını :))) Aydın isminin boşuna olmadığını da konuşmuş muyduk? Aydın, halktan uzak düşmüş aydınları simgeliyor diye? Neyse, işte oradaki imam klişesinin bir kaynağı da OK'dir. Bir kaç romanında Kabak Hafız tiplemesiyle Zeitgeist'e onun da katkıları olmuştur. Ama dedim ya, OK'siz Türk romanı asla düşünülemez. Bir okurun, ben Türk edebiyatını okudum diyebilmesinin bir şartı da, OK okumasıdır. Köyden kente, çok geniş bir alanda, bol bol üretmiş bir yazardır. Bu davetkar incelemenle Türk romanına verdiğin katkıyı değerli buluyorum. Kalemine de yüreğine de sağlık.
Necip G. okurunun profil resmi
Metin Abi çok teşekkürler. Yine pek çok konuda aydınlattın bizi. Toplumsal gerçekçilik konusundaki tespitine katılıyorum. Mesela peş peşe 4-5 tane OK romanı okusam bu durum muhtemelen ters tepecektir bende de. Bu tip romanları aralara kaynatmak lazım. Benim de sıradaki hedefim Bereketli Topraklar Üzerinde idi:) Senin de o kitaptan bahis açman o açıdan iyi oldu benim için... OK’in imamı ile NBC’ın imamı arasında şöyle bir fark görüyorum; OK öncü kuşak içinde yer aldığı için o dönemin yazarlarının yazdığı karakterlere dönem içinde daha özgün karakterler olarak bakılabilir. O karakterleri tekrar edip klişe haline getiren sonraki kuşaklardır bana göre. Yılmaz Erdoğan, NBC gibi isimler hala imamı o gözle algılayabiliyorsa bu biraz da onların eksikliğinden beri geliyor. Ha, o dönemin imamları modernitenin kurbanı oldu, karikatürize edildiler dersek bu da başka bir tartışma konusu olur kendi içinde... PEN’ciler konusuna değinmene de çok sevindim. En az bi 10 yılı var, bir keresinde Gazeteciler Cemiyeti’nde Hıfzı Topuz’un da içinde olduğu bir masada, yurt dışından gelen PEN’cilerle bir yemek yemiştim. O yemekte benim anladığım, bu tip kuruluşların değerleri yaşatmak ve yaymak yerine daha çok mevcut yazarların üzerindeki siyasi baskılara odaklanmak şeklindeydi. Daha sonra bu yapı nasıl faaliyetler içine girdi, açıkçası çok takip edemedim. Ancak dedipin gibi bu yazarların daha fazla üzerine düşecek, adına bir ödül vermekten daha ileriye gidebilecek yeni bir ‘yapı’ya ihtiyacımız var. Tekrar çok teşekkür ederim Metin abi, senin de yüreğine sağlık... Sevgilerimle...
1 sonraki yanıtı göster
Semih Doğan okurunun profil resmi
Teknolojik ve bilimsel gelişmeler, insanlar için her zaman olumlu sonuçlar vermiyor. Dün
Tolga
Tolga
'ın #27316286 incelemesinde bu konu derinlemesine irdelenmişti. Hatta "bilimsel ahlak" diye bir kavram gördüm o incelemede. Kafamı kurcalamaya başladı. Bence üzerinde tartışılması gereken bir kavram, bilimsel ahlak... Maalesef teknolojik gelişmeler neticesinde insana duyulan ihtiyacın azalmaya başladığı hepimizce bilinen bir gerçek. Hemen hemen bütün iş sektörlerinde yavaş yavaş insanın yerini makineler ve robotlar almaya başladı. Birçoğumuzun mesleği tehlikede. Benzer nitelikteki bir konunun işlendiği
Hüyükteki Nar Ağacı
Hüyükteki Nar Ağacı
kitabına da bakmanı öneririm Necip abi :)
Necip G. okurunun profil resmi
Semih çok teşekkürler katkın için. Taluy’un o incelemesini ben de okudum. Bilimsel ahlak gibi pek çok yeni kavram girmeye başladı hayatımıza. Bunlar uzun uzun konuşulup tartışılacak zamanla. Başka kavramlarla hatta bana kalırsa başka duygularla da tanışacağız:) Tükenmişlik sendromu bunlardan biri... Birkaç yıl önce hayatımızda yoktu, şimdi ise her mesai çıkışı, tükenmişlik sendromuna yakalandığımızdan yakınıyoruz:)) Önerdiğin kitabı mutlaka inceleyeceğim... Sevgilerimle...
Anıl okurunun profil resmi
Sahaflarda Orhan Kemal'in kitapları gırla. Daha dün gittiğimde "Bereketli Topraklar Üzerinde"yi 5 liraya kapatmaya çalıştım da sahafçı ablayı kandıramadım, onun yerine Dudaktan Kalbe'yi verdi aynı fiyata :) Necip Hocam yazdıklarına katılıyorum ama ümitsizliğe de kapılmıyorum. Çağın getirdikleriyle beraber yeni iş sahaları da doğmuyor değil. Yazılım diyoruz. Bu anlamda yeni yeni kullanılmaya başlayan İnsan Kaynakları programı olan SPA bile kendi başına bir sürü iş sahası açıyor. Haklısın belki ilerde bir ayakkabı tamircisi olmayacak ama ayakkabı tamiri yapan yazıcıyı kontrol eden bir insan olacak. Her zaman insana ihtiyaç vardır hoş insan olmadan sanayileşmenin, dijitalleşmenin ya da robotlaşmanında anlamı olamaz. Eline sağlık diyorum hocam bu güzel yazım için. :)
2 önceki yanıtı göster
Necip G. okurunun profil resmi
Anıl çok teşekkürler değerli yorumun için... Şöyle bir cümle eklemişsin yorumuna: "Haklısın belki ilerde bir ayakkabı tamircisi olmayacak ama ayakkabı tamiri yapan yazıcıyı kontrol eden bir insan olacak." Kendimi yanlış ifade etme ihtimaline karşılık bir kez daha vurgulamakta fayda var. Çünkü ben ileride bir ayakkabı tamircisi olmayacak şeklinde romantizm kokan bir serzenişte bulunmadım:) Eskiden ayakkabı tamircileri vardı, bir makine çıkıp onların neslini tüketti. Bugünün geçerli mesleklerini de başka makineler yok edebilir minvalinde bir şeyler söylemek istemiştim. Bunun yanında, insana olan ihtiyacı kesinlikle yok saymıyorum. Sadece bu ihtiyacın tek bir yöne evrildiğini vurgulamak istiyorum. Yani işiniz mesleğiniz ne olursa olsun gelişen teknoloji, tüm bu meslekleri dijital üzerinde toplamaya başladı. Bunun sonucunda doktor da olsanız kod bilen doktor olmak zorundasınız. Ayakkabı tamir edecekseniz, senin de dediğin gibi kod bilen tamirci olmanız gerekiyor... Evet insana ihtiyaç olacak ama o insanlar henüz doğmadılar ya da çok küçük yaştalar şu an:) Benim vurgulamak istediğim tehlike, daha çok günümüzde işini başını almış, mesleğinde belli bir kariyer yapmış insanların üzerindeki tehditten ibaret... Kitaptaki ayakkabı tamircisi 65 yaşından sonra hayatının en çetin, en zor günlerini yaşamaya başlıyor. O yaşlara geldiğimizde benzer manzaralarla karşılaşmamız mümkün... Umarım çok karışık olmamıştır:) Senin yorumun vesilesiyle bazı konulara tekrar açıklık getirmiş oldum... Anıl tekrardan çok teşekkür ederim... Sana da keyifli okumalar dilerim değerli dostum... Sevgilerimle...
Bu yorum görüntülenemiyor
Tubew okurunun profil resmi
Bazı kitaplara başka bir kitap olacak nitelikte incelemeler yazıyorsunuz farkında mısınız? Hüzünle başlayıp korkuyla ilerleyen incelemenin sonlarına doğru kendi kafamda gerçekten böyle olursa ne yapılabilir sorusu oluştu istemsizce. Uber'ların taksilerin yerini aldığı, dediğiniz gibi Netflix'in televizyonun yerini aldığı bir dönemdeyiz ve bu kişisellik adına çok önemliydi benim için. Bana dayatılanı değil istediğimi izleyebilecektim çünkü (İstediğimin de bir şekilde bana dayatılan olduğunu unutmamak kaydıyla). Dediğiniz gibi ilerlerse teknoloji, sanırım insan olarak bir şekilde kendimize tutunacağız. Üretim bantlarından çıkan şeyler gittikçe ucuzlarken el emeği her geçen gün daha çok değerleniyor gördüğüm kadarıyla. Teoriler var ya hani, teknoloji çok ilerlemişti ve bir gün daha fazla ileri gidemedi ve bir kıyamete neden oldu, biz de en baştan başladık. Kazılarda çıkan aletleri vesaire gördükçe gerçek olabilir mi diye düşünmüyor değilim. İnsan olarak egoist varlıklarız, bizim yerimize geçeceğini gerçekten kavradığımız an vurmaz mıyız kafalarına? Yazdıkça daha çok düşünce çıkıyor resmen. :) Ellerinize aklınıza sağlık. Çok güzel bir inceleme olmuş. :)
Necip G. okurunun profil resmi
Tuba çok teşekkür ederim güzel düşüncelerin için. Yorumunda ön plana çıkan o kadar çok konu var ki, aslında hepsi uzun uzun tartışılabilecek mevzular. Ben içlerinden birini, en sona yazdığını seçeceğim. Yani her şeye baştan başlamak kısmını... Çünkü bu konuyla ilgili de çok şey okuyorum. Bir arkadaşım tez yazıyor bu konuda... Konu önemli, çünkü bu ilerlemeyi reddedenler buna bir alternatif geliştirmek zorunda. Bugün beyaz yakalı adını verdiğimiz pek çok insan işi gücü bırakıp küçük şehirlere göç ediyor. Hepsi de eğitimli, donanımlı insanlar. Bahsettiğim tez, bu göçler üzerine... çünkü ilerisi için küçük bir model aynı zamanda bu göçler... Oysa ki göç deyince bizim aklımıza hep kırsaldan kente göç gelirdi. Şimdi ise tersine bir durum söz konusu. Daha yazacak öok şey var ama çok da uzatıp dağıtmayım:))) Tekrar teşekkür ederim. Sevgilerimle...
1 sonraki yanıtı göster
Icetree okurunun profil resmi
Necip abi incelemenizi  okuduktan sonra , bilgisayar öğretmeni   bir arkadaşa sesli okudum, benim moralim bozulduğu nispette o mutlu oldu :) Sonra biraz motive olmak için  "İnsancıklar" incelemenizi tekrar okuyup üzerine düşündüm .Teknoloji ne kadar ilerlerse  ilerlesin, insan geri planda  kaldıkça bir noktadan  sonra geleneksele  duyulan  özlem artıyor  ve  parmaklarını  tuşlardan  uzaklaştırıp  kendine özel birşeyler yapmadıkça o boşluk  kapanmıyor.  Hani demiştiniz ya "evdeki tutku kurabiyelerini kurdelelere saracak, çay bardaklarına renkli kumaşlardan giysi yapacak kadar şuurunu kaybetmiyor mu bu kadınlar". Ufukta kendi adima böyle  bir hayat gördüm, İşsiz kalsak da elbet yapacak  birşeyler  buluruz  :)) Kaleminize sağlık, yine önemli şeyler  düşündürdünüz :)
Necip G. okurunun profil resmi
:))) Yağmur çok teşekkürler, yorumunu tebessümle okudum:) Ben zengin koca yerine üretim odaklı bir kariyer planlaması yapacak hiç kimsenin yarı yolda kalacağını düşünmüyorum. Ancak gelişmeleri de daha yakından takip etmek, ona göre bir konum almak kaçınılmaz... Yine de tüm bu süreç insanı haliyle yıpratan bir süreç olacak. Eskiden bir zanaat öğrenen, koluma altın bileziğimi taktım, artık aç kalmam diye sevinirdi. Benim vurgulamak istediğim şey, artık bu düşüncenin geçerliliğini yitirmeye başlamış olması... Bir konuda uzmanlaşmak artık tek başına yeterli değil; şimdi takip etmek, ayak uydurmak, geri kalmamak gibi başka gerçekler var hayatımızda... Tek suçumuz, bu dönüşüm çağında hayata gelmiş olmamız:))) Tekrar teşekkür ederim, sevgilerimle...
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.