Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

175 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
İnsancıklar Dostoyevsky'nin ilk romanı. Bazı insanlar vardır, gösterir kendini, bilirsiniz bir şeyler olacak. Beklemeniz gerekmez uzun yıllar boyunca. İşte 23 yaşındaki Dostoyevski de böyle İnsancıklar'da. En sona yazacağım şeyi şimdi yazayım bari. O yaşında yazdığı böyle bir roman, nedense bana
Ramazan Kudat
Ramazan Kudat
'u hatırlattı. Yazım tarzı ya da türle ilgisi yok. Belinski'nin zamanında Dostoyevski'de gördüğü büyük yeteneği şu anda bir çok 1K okurunun kendisinde gördüğüne eminim. Umarım kendisi bizim gibi korkaklık edip hayatın akışına kapılmaz da, ileride büyük bir yazarı tanımış oluruz. Kitaba geçebilirim artık, yeterince övdüysem kendisini:) Evet, daha önce fransızca kitap çevirileriyle geçinen genç Dostoyevski parasızlıktan çıkış için bu romanı yazıyor. Biz nasıl şu anki yazılarımızda kendisine atıfta bulunuyorsak, o da dönemin usta yazar/şairleri Puşkin, Gogol, Karamzin gibi isimleri romanın içinde sıkça kullanıyor, hatta içeriğe olan etkisinden dolayı postmodern bir çalışma bile diyebiliriz belki modernliğin başlangıcından önce olmasına rağmen bu kitap için. (O kadar anlamıyorum bu işten, kusura bakmayın) Bugüne kadar olan incelemelere göz gezdirdiyseniz kitabın, ecnebilerin "epistolary" dediği, bizde ise " Olmasa Mektubun" kategorisine sokabileceğimiz bir türde yazıldığını anlamışsınızdır. Edebiyat dünyasına farklı bir eserle girmek istemiş Dostoyevski . "Yeni bir Gogol doğuyor" nidalarıyla kabul gördüğüne göre başarıya da ulaşmış daha bu ilk kitabında. Nasıl ulaşmasın, yeni şeyler var o dönem için kitapta. Sosyal eleştiri var, psikolojik gerçekçilik var, göndermeler var bolca. Kitabın adı İnsancıklar, ya da Yoksul/Zavallı İnsanlar. Ana tema da yoksulluk, öyle ki çıktığında kitaba Rusya'nın ilk toplumsal romanı diyen de var, sosyalizmin öncüsü olarak gören de. Tabi Dostoyevski sadece bu amaçla yazmıyor yan yana oturan iki uzak akrabanın mektuplarından oluşan bu kitabı. (Bundan sonraki kısmı Melih Ceylan'ın seslendirmesiyle okuduğunuzu düşünmeniz tavsiye olunur, ben kendisini Paul Auster'in sesli kitaplarında tanıdım, reklama girecek belki ama neyse- örnek: youtube.com/watch?v=vY1p77s...) (Ve bittabi küçük bir SPOILER ibaresi) Olayları karşılıklı binalarda iki sefil oda ya da oda parçasında yaşayan orta yaşını bir hayli geçmiş Makar Devushkin ve kendisinin uzaktan akrabası (kuzen) genç Varvara Dobroselova arasındaki mektuplar anlatmaktadır. Makar Alekseyevich Devushkin yoksul bir devlet memurudur, ara sıra çeşitli yazıları temize çekme işleri de yapar. Saf bir adamdır, güvensiz ve yalnızdır. Roman boyunca sevdiği insan için elinden geleni yapar - günümüz insanına biraz garip bir sevgi gibi gelse de- sürekli kendince güzel hediyeler alır Varvara (ya da Barbara)'ya kendi haline bakmadan. Varvara Alekseyevna Dobroselova'nın durumu da farklı değildir fazla. Sürekli azalan bir grafik gibidir hayatı. İlk önce babasını, daha sonra platonik sevgilisini en son da annesini kaybetmiştir ve odasında dikiş dikerek hayatını kazanmaya çalışmaktadır. Makar'ın kendisine aldığı hediyeleri, onun da yoksul olması nedeniyle gönülsüzce kabul etse de (istemem yan cebime koy havası aldım bazen), bu yaşlı denebilecek akrabasına karşı sevgisi kitabın sonlarına dek fark edilmektedir. Ta ki... Neyse tabi ki her şeyi anlatmayacağım. Aslında benim gibi tembel okurlar için özetlemeyi de düşündüm bu ince kitabı, ama güzel bir şey çıkarmış ortaya Dostoyevski. Gerçekten okumak gerek. Tarih ve mekanı değiştirsek bir de dönemin yazarlarına göndermelerini çıkarıp, bugünküleri eklersek şu an bile bir çok satan kitaplar arasına girebilir. Yoksulluk, açlık, kadın erkek ilişkileri, paranın insanlar üzerindeki etkisi, sınıfsal ayrımlar, kötü edebiyat, iyi edebiyat, bürokrasi, melodram, romantik komedi, ne yazacağımı şaşırdım artık. Baştan sona incelemelere bakıp insanların kitaptan neler aldığını, nasıl bir ruh haline girdiklerini görünce anlıyorsunuz bu çeşitliliği zaten. Bir an bir çocuğun ölümüyle çökerken, başka bir mektupta gülüyorsunuz Makar'ın tepkilerine. Tabi en azından
Palto
Palto
'yu da okursanız iyi olur bu kitabı okumadan önce. Bir ara Varvara'yı kaybedeceğini düşünen Makar'ın bizli konuşmaya başlaması, "Kıymetlimiss" moduna giren Gollum'u hatırlatı bana. Adam herkesi etkilemiş gerçekten diye düşündüm, Tolkien'in benimle aynı şekilde düşünüp düşünmediği hakkında en ufak bir fikrim olmasa da. Anna Karenina incelemesinin altında keşke kısa kesseydin diye yorum yapan bir arkadaş vardı. Onun buradan okumaya başlayacağını değerlendirerek kitap hakkında, Kemaletin Tuğcu seven sevmeyen herkesin okuması gereken bir eser deyip incelememi bitirmeyi düşünüyordum ama, bir iki reklam linki daha almaya karar verdim en sona. Anıl'ın Dostoyevski okuma sırası (Tabi ki en başta İnsancıklar:) https://1000kitap.com/gonderi/27872199, Quidam'ın altında bir çok link bulunan etkinlik iletisi #28130221 ve Dart tahtanıza yerleştirmeniz için bir Nabokov resmi i1.wp.com/www.duelinglibr... en kullanışlı teçhizatınız olacaktır Dostoyevski maceranızda. Sağlıcakla kalın, Dostoyevski ile kalın
İnsancıklar
İnsancıklarFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 202361,8bin okunma
··
1.483 görüntüleme
Ramazan Kudat okurunun profil resmi
O howl bu howl mı? Vay anam babam başımıza daha ne howllar gelecek? Sene 2010 falan Orta sondayım. Türkçe öğretmeni yaptı bana bunu. Diyarbakır'dan bir kaç sene önce taşınmışız. Okulda yeni çocuk gözüyle bakılıyorum. Çocuklar mı kapalı gişe ben mi içimdeki girişimciyi ortaya çıkaramadım bilmem. Bir çevre kuramadım. Kuzenim vardı Allahtan sınıfta da yalnızlık çekmedim. Neyse velhasıl kelam aldı beni tahtanın önüne bu arkadaşınız ilerde yazar olacak dedi. Ben ona bakıyorum, o bana bakıyor, sınıf bize bakıyor, ben sınıfa bakıyor. Ulan zaten sevmiyorlardı, şimdi iyice sınıfın kötüsü ettin beni çirkin hoca diyorum içimden ve bakışıyoruz hala. Bir iyi-kötü-çirkin sahnesi çektik yani anlayacağınız. Tabi durup dururken demedi bunu hocam. 15 dakika önce "Sizden şu şu konuyla ilgili bir şiir yazmanızı istiyorum" dedi. İlkokuldaki nazlı yarinden ayrı düşmüş, gurbet ellerde ben zaten şiire vurmuşum kendimi. Söyle hoca söyle nasıl bir şiir yazayım, kanatayım ortalığı, imamın kızı bile jiletlesin kendini diye triplere girdim içimden. Ne konuda istedi şiiri tam hatırlayamadım şimdi, yazıverdim ama hemen el pratik nasıl olsa. İşte böyle çıktım tahtanın önüne. Sınıfın mücahidi benmişim tabii o an. Herkes sayemde selana izlemeye tam vaktinde yetişecek. Tabii ben o yaşta güzel bir şeyler duydum mu elim-ayağım dilime dolanır. Ne diyeceğimi şaşırırım. Saçma bir şey deme içgüdüsünü bastıramadım. Ve sözlüğün birinin arkasında okuduğum hikayeyi söyleme gereği duydum. Vakti zamanında biri dili sayesinde vezir olmuş. Vakti zamanında biri dili yüzünden kellesinden olmuş. Söylemeye lüzum var mı bilmem bu kişiler aynı kişiler. Aha sen tüm bunları niye anlatrın derseniz, bu son hikaye için anlattım. ÖZET GEÇ tayfa buradan itibaren okuyabilir. İp üstünde akrobat neyse dil üstünde yazar da o benim gözümde. Ve bende bir ipten düşme korkusu var ki ipin üstüne çıkmama bile engel oluyor. Ama İşte böyle böyle sayenizde üstüne gidiyorum o korkunun. Geçen dergilere yazı bile attım. Onaylanmadı tabii o yüzden hayata küstüm aha kararttım sayfalarımı. (Şağa şağa vizelere çalışıyom). Onaylanmasa red yüzü görsede artık ben yazmaktan geri durmam. Çok teşekkür ediyorum. Bir tek kelime Howl gibi dursa da o kırmızı yer. Benim için manası büyük oldu var olasın ^_^
2 önceki yanıtı göster
Erhan okurunun profil resmi
İleride kötü bir şey olursa artık beni de Türkçe öğretmeninin yanına koyarsın çirkinler güruhu olarak :) Sonuçta referans olacak kişiler değiliz sana, sadece okuruz biz. Ama emin ol değerli şeyler yazıyorsun. Hani insan bir şeyler ürettiği için hoşuna gider, dünyanın en mükemmel şeyi oymuş gibi düşünür, arkadaşları da haliyle beğenir ya yaptığını. Seninki öyle değil, gerçekten ortaya kaliteli şeyler çıkarabiliyorsun. Edebiyat mafyasına yenik düşme ve zorlamaya devam et şansını. Zaten içinde yazmak olan birisi yazar hep. Teşekkürler ve günaydınlar
2 sonraki yanıtı göster
Necip G. okurunun profil resmi
Keşke daha uzun yazsaydın Erhan:) Senin 'serbest nizam' incelemelerine kendini bırakıp gitmek özellikle akşamları terapi gibi geliyor bana:) Ben kitabın kendini sürekli güncel tutabilme becerisini çok başarılı bulmuştum. Evet konu yoksulluk olunca tabii ki hep bir şekilde güncel kalacak zaten. Ancak burada salt yoksulluk değil de; merkezinde yoksulluk olan gerçek bir yaşam döngüsü var. Çocuk sahnesi kitabın zirve noktalarından birisi. Borç para isteme sahnesi keza öyle... Bunun gibi başkaları da var. Ve bu kitap, gözünüzün önündeki çayı bir anda evin en değerli nesnesi haline getirebilecek güçte... Bu da zaten Dostoyevski'nin anlatım gücü... Neyse incelemenin altına bir inceleme de ben yazmayım:) Başta dediğim gibi; lütfen eğer içinden geliyorsa çok daha uzun yaz ... Yazdıklarını büyük bir keyifle okuyacak insancıklar tanıyorum:) Selam ve sevgilerimle...
Erhan okurunun profil resmi
Çok sağol Necip, umarım yolundadır her şey. Hepimiz insancığız aslında evet, kendi yarıçapımızı esas alıp bir şeyler yapmaya çalışırken diğer insanların hayatlarını etkiliyoruz, bilmeden ya da bildiğimizi fark etmeden. Senin incelemen, isyanın ya da bir nevi, çok güzeldi zaten. Ben sadece can sıkıntısı, zaman geçirme türevi şeyler yapmaktayım. Çok sevindim iyi gelmesine sana totalde ıvır zıvır denebilecek şeylerin:) Teşekkürler.
9 sonraki yanıtı göster
Metin T. okurunun profil resmi
Ruslarda da bir hayli galatı meşhur vardır. Ben bunu Kril alfabesinin Grek ve Latinin kötü bir kopyası olmasına bağlarım. Bir Rus dostum ABD'ye gitmişti. Birkaç ay sonra dili az buçuk anlamaya başlamış tabii. Birisi Teksas, diye bir şeyler anlatmış. O ise, anladım dediklerini de bu Teksas nedir birader, demiş. Teksas yahu, eyalet, eyalet demiş cevap. Şok olmuş tabii. Zira Ruslar Teksas'a Tehas derler. Çünkü x Ruslarda gırtlaktan gelen h sesini verir. Ben de, siz her karşılaştığınız x'i h olarak görüyorsunuz ya, ondan dedim. Mesela ince h sesi yok sizde diye, bizim orijinal telafuzlarımıza gülüyorsunuz. Aslında komik olan sizsiniz dedim. Hitler'e-Gitler, Honduras'a-Gonduras, Havana'ya-Gavana bizim Haydar'a da Gaydar, Harem'e-Garem diyorsunuz. Bu alfabe sizin başınıza çok dert açmış, dedim. Barbara kadının ismi, sizde B-V sesini verdiği için kadıncağızı Varvara yapmışsınız mesela. İngiltere Kraliçesi II-Elizabeth'e de, II-Yelizaveta (dişil sözcüklerin sonu ya a ya da ya ile biter.) derler :)))) İsmi Yelizaveta olan çok Rus hanımefendisi var. Çünkü E harfi kelime başında Ye olarak okunur. Bizimkiler de Yekaterina'ya inadına Ekaterina derler. Nasıl olduysa Yeltsin'e Eltsin demiyorlar. Zira Eltsin yazılır o da.:))) "Varvara (ya da Barbara)'ya kendi haline bakmadan." cümlen aklıma bunları getirdi. Kalemine sağlık Erhancığım.
1 önceki yanıtı göster
Erhan okurunun profil resmi
Zaten senin bir incelemenden yazmıştım Barbara'yı Metin Hocam, iyi denk geldi:) Çok teşekkürler tekrar
Semih Doğan okurunun profil resmi
Elinize sağlık Erhan Bey. Şu anda kitaplığımda Doktor Jivago'nun aşk hikayesinin bitmesini bekliyor bu kitap. Benim için güzel bir ön bilgi oldu. Nedense kitabın ismi bana hep garip gelmiştir. Sizin de incelemenizde belirttiğiniz "Yoksul/Zavallı İnsanlar" bence çok daha kullanışlı olurdu. Hafiften değindiğinize göre sizin de benimle aynı fikirde olduğunuzu hissettim :) Teşekkürler bu güzel inceleme için.
Erhan okurunun profil resmi
Çok teşekkürler, kitabın ismi ingilizceye poor folk olarak çevrilmiş, ama yazılana göre Rusça bu kelime, yoksul anlamına geldiği gibi zavallı, sefil vb. anlamlarda da kullanılabiliyormuş. Belki de ilk çevirenler bu çoklu anlamı vurgulayabilmek için böyle bir isim vermişlerdir. Bir de çeviri hususu var, Can yayınlarının Sabri Gürses çevirisini sevmediğim için dört ayrı ebook indirdim İnternetten. Öteki ve iletişim daha iyi geldi ve Öteki yayınevinden okudum. Ama bir yerde diğerlerinin beyaz ekmek diye çevirdiği bir kelimenin gül olarak yazıldığını da gördüm kitapta. Gutenberg project'te açık kaynak olarak ingilizce nüshası da var, tereddütte kaldığım yerlerde oraya baktım. Daha iyi olduğu söylenemez gerçi :) Bazen sırf çeviri yüzünden, hatta yanlış bir kelime ya da cümle yüzünden soğuyabiliyoruz kitaptan. O yüzden en azından klasiklerde incelemelere kitabın yayınevini ve çeviri kalitesinin eklenmesi gerektiğini düşünüyorum - ben unutsam da :) Sağolun tekrar, umarım yakın zamanda görürüm sizin incelemenizi de :)
14 sonraki yanıtı göster
Nesrin A. okurunun profil resmi
Sizin yazılarınız o kadar belli oluyor ki artık, tarzınız iyice oturdu gözümde :) Tam kitabı okutturur cinsten. Övgülere, reklamlara ve yorumlara bayıldım. Teşekkürler bu güzel inceleme için.
Erhan okurunun profil resmi
Çok teşekkürler, yalnız şimdi büyük vebal altına gireceğim kitapları beğenmezseniz :)
3 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
İncelemenin son paragrafı,o yorumu yapan arkadaşa uzun bir gülüş gönderiyorum ,kaliteli bir alay cümlesiydi:-)) Dostoyevski maceranızda SAĞLICAKLA kalın olarak iyi dileği alıyorum ben..Virgülsüz bana gerekli bir temenni çünkü..Emeğinize sağlık☺️💐
Erhan okurunun profil resmi
Çok teşekkürler:) Dostoyevski iyi tutar sizi emin olun.
Mehmet D. okurunun profil resmi
Eeeyy Nabokov! Lolita'nı da al git :)
Erhan okurunun profil resmi
Biz de gidelim o zaman:)
6 sonraki yanıtı göster
Büşra Nur okurunun profil resmi
Ne yazacağımı bilemedim ama beğenimi bir yorumla belirtmeden geçemeyeceğim. ^^ Ellerinize sağlık.. ^^
Erhan okurunun profil resmi
Çok teşekkürler, bazen bana da oluyor, yorum yazamadım diye utanıyorum :)
1 sonraki yanıtı göster
Quidam okurunun profil resmi
Edebiyat yemeğimizin suyunu koymuşsunuz, Erhan Bey. Şimdi diğer malzemeleri de ekleyebiliriz. Howl ile gelen günümüz bağdaştırması da ayrı bir anlamlı ve anlaşılır kılıyor. Kaleminize sağlık.
Erhan okurunun profil resmi
Çok teşekkürler, benim inceleme kaçak oldu biraz gerçi. Bugünden önce başlamıştım kitaba biliyorsunuz, neyse fazladan bir iki tane daha okuruz artık :)
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.