Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

112 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
22 saatte okudu
Beyaz Adama, Yani Bize...
Yaşadığımız Yüzyılın, geçmiş Yüzyılların “GERÇEK ve YÜZE SERTÇE” vuran bir eleştirisidir Erich Scheurmann’ın Göğü Delen Adam’ı… Papalagi, yani biz beyaz adamlar. Dünya’ya ne yaptık böyle? Ne verdik Dünya’ya, ne aldık Dünya’dan. Bizim olmayan evrene BİZİM damgası vurup, yağmaladık değil mi? Her bir köşesine, her bir sınırına, balta girmemiş ormanına girdik, yerli halkı ise kendimize benzetmeye çalıştık. Bunu yaparken de TANRI’nın ışığını kullandık. Samoa Kabilelerinden birinin reisi olan Tiavea’lı Tuiavii’nin, biz beyazlara nasıl baktığını, Avrupa’yı nasıl gözlemlediğini ve beyaz İnsanın gerçek Tanrı’sının kim olduğunu nasıl anlattığına hep birlikte bir göz atalım. Toplum Eleştirisidir, Hepimiz Aynı Gemi’nin Güvertesinde ki, aynı “ŞEY”in Lacivertiyiz…. İncelemeyi birkaç başlık altında toplamak istiyorum. 1- Daha Fazla İstemek, 2- Para, Para, Para, 3- Daha Fazla Zaman, 4- Gerçek Tanrı, Beyaz Adamın Tanrısı, 5- BİZ. “Daha Fazla İstemek” Yaşadığımız yüzyılı göz önüne alalım. Hayatımıza bir bakalım ve çok değil, biraz düşünelim. Yazdıklarımı kendi kendinize lütfen cevaplayın. Kaç tane ayakkabımız var? Gece için ayrı, Gündüz için ayrı, İş için ayrı, Ev için ayrı, Keyfi olarak ayrı Kaç tane kıyafetimiz var? İhtiyacımız olmayan ne kadar eşyamız var? Bilinçsizce çok para verdiğimiz ne kadar elektronik eşyamız var? Hayatımızda hiçbir yeri olmamasına rağmen ne kadar çok şeye sahibiz değil mi? Seçenek yerine bolca seçenekler yaratıyoruz kendimize. İşte bu beyaz adamın bizi düşürdüğü tuzaktır. Yani kendimizin. Sürekli alıyoruz, sürekli, sürekli,. Tüketiyoruz, yetinmiyoruz, daha çok istiyoruz, o kadar çok istiyoruz ki, hiç keşfedilmeyen yerler keşfedilip, ormanlar katlediliyor, oralara fabrikalar kuruluyor, ucuz işçilik ile bu talepler karşılanıyor. O kadar çok ihtiyacımız olmayan şeyleri tüketiyoruz ki, kendi Zengin ve Fakir insanlarımızı kendimiz yaratıyoruz. Daha fazla istemekle gerçekten iyi yapıyor muyuz? Tüketim çılgını bizler, Samoa adasında ki bir yerli bize baktığında ne düşünüyordur sizce, işte tam olarak Tuiavii’nin düşündüğünü düşünüyor. "Eğer insan çok fazla "şey"e gereksinim duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluğun göstergesidir." Sy.46 “Para, Para, Para” Dünya da örnek olarak verebileceğimiz en büyük sömürge devletlerinin başında İngiltere vardır sanırım. Keşif niyetine sömürmediği ada, adacık, yerli yaşam alanı kalmamıştır. Her yere girmişlerdir. Girdiklerinde ise ellerinde tabi ki bolca silah ve İNCİL bulunmaktadır. Yerliler her zaman evcilleştirilmeli ve taptığı PUT veya ateş veya herhangi bir şey acilen yasaklanmalı, yerini BEYAZ ADAMIN TANRISI almalıdır. İşte bu Tanrı, sadece dillerinde olan tanrıdır. Beyaz Adamın asıl Tanrısı PARA’dır. Sömürdükleri her yerde, yerli halkı bu uğurda kullanmışlardır. Adaların bütün kaynaklarını sömürmüş ve para uğruna almadıkları can, kesmedikleri ağaç, katletmedikleri doğa alanı kalmamıştır. Kendi ülkelerinde ise örnek teşkil eden yaşam alanları kurmuşlardır. Para uğruna yapılamayacak şey yoktur. Para adına, Tanrının buyruklarını kutlanmak sevap niteliğindedir. Fakir olan tarla da çalışır, kentlerde yaşayanları eleştirme haklarına bile sahip olmamalıdır. Zengin zaten bunun için yaratılmış, fakir ise günde saatlerce çalışarak zenginin ekmeğine yağ sürmüştür. Günümüzde de değişen bir şey yoktur. Para her şeyin anahtarıdır. Para uğruna yapılamayacak şey yoktur. En ilkel kabilenin, en gelişmiş Avrupa toplumundan daha medeni olduğunu söylemek yanlış mı olur? Kitapta da bu konu üzerinde duruyor zaten. Avrupa’nın medeniyeti sömürü üzerine kurulu değil midir? En yakın örneklerden, İngiltere Hindistan’ı nasıl bir sömürge ile yönetmiştir. Mahatma Gandi sözleri paylaşan insanlar muhtemelen bilmiyordur ama öğrenmeliler. Ve kimden nasıl etkilenerek bir şeylerin değişmesine yürümüştür bilmek lazım. Bu yapılan çoğu şey TANRI ve para adına yapılmıştır. Beyaz Adamın Tanrısı…. Para uğruna çalışıyoruz, çünkü; Iphone almamız lazım. Para uğruna sömürülüyoruz, çünkü; Nike almamız lazım. Para uğruna bedenimizi takas ediyoruz, çünkü; Mercedes almamız lazım. "Avrupa'da, para vermeden herkesin yararlanabileceği tek bir şey buldum: Hava." Sy.37 “Daha Fazla Zaman” İnsanoğlu en çok neyden şikayet eder? ZAMAN! Günümüz dünyası ve ZAMAN meselesini ele alalım. O kadar hızlı yaşıyoruz ki, kendimiz kendimize yetişemiyoruz. Her şeyimiz hızlı, telefonlarımız, bilgisayarlarımız, trenlerimiz, uçaklarımız, arabalarımız... Her şeyimiz… Acelemiz nedir, nereye yetişiyoruz… Durun, bir sorgulayalım...! Daha hızlı üretim, çalışana daha fazla para kazandırıyor mu? HAYIR! Tam tersi, eğer bir makine bir günde 1000 Araba yapacak hıza kavuşmasaydı, bu insan daha az yorulup, yine aynı parayı kazanacaktı. Ama şimdi, daha çok çalışıp, daha fazla üretip, daha az kazanıyor. Kazanan tek kişi işin başındaki Para Babası oluyor. İnternet… O kadar hızlandı ki, yetişmek imkânsız. Her gün daha fazla hızlanıyor. Eğer internet daha yavaş olsaydı ve cep telefonlarımıza gelmeseydi kötü mü olurdu? Yanılmıyor musun biraz? Gün içinde o kadar şey sömürüyoruz ki, farkında değiliz. Akıyor, her şey akıyor. İnternet sayfaları, sosyal medya uygulamaları, e-mailler… akıyor, akıyor ve akıyor. 56K Modem ile girilen internetten, Gigabit hızında girilen internete. Hayat aynı kalıyor, insanlar kendi yarattıkları hıza dahi yetişemiyor. Evinde bile iş ile ilgili e-mailleri yanıtlıyor, WhatsAPP gruplarından kafasını kaldıramıyor. Peki gün sonunda ne oluyor? TANRIMMMM diyor, daha fazla zaman.. Yetmiyor zaman…! Daha fazla e-mail, daha fazla yazışma, daha fazla paylaşım, daha fazla iş, çok daha fazla.. Tanrım biraz daha ZAMAN….!! Yahu zaman orada, sen zamanın ne kadarını ne için kullanıyorsun, bir dönüp bakar mısın lütfen? İnsanlar, para ve çalışmaktan kafayı yemiş durumdalar. Hayatı bundan ibaret sananlar, küçüklükten beri, bunun için yetiştiriliyor, okutuluyor ve sınav kazanıp üniversiteye gitmesi bekleniyor. Çünkü PARA kazanması lazım, niye? Çünkü, büyüyecek ve Tanrım ZAMANNN diyecek. Al işte zaman orada bir yere gitmiyor, sen hayatını çalışmaya adadığın için dışarıda yaşayacağın güzellikleri görmüyorsun, tercihlerini zamanı adil kullanmaya değil, kendi önemli diye adlandırdığın seçeneklere göre seçiyorsun. Bir gün 24 değil de 48 saat olsaydı, sanıyor musun ki daha az çalışıp daha çok zaman sana kalacaktı. Yaşadığımız kapitalist düzel seni 24 Saat çalıştırırdı, geri kalan zamanda da bir şey yapmanı sağlar, yine sömürmeyi bilirdi. Önemli olan bir günün kaç saat olduğu değil, o dilime senin ne sıkıştırdığın. Hayat akıyor gidiyor, zamanı tutamaz, satın alamaz ve geri getiremezsin, peki bu yapamayacağın şeye karşılık sen ne yapıyorsun? Önemli olan bu! "Molalarla birlikte günümün 9 saati iş yerinde geçiyor. Günde 5-6 Saat uyuyorum. Bana ortalama 8-9 saat kalıyor. Bunun içerisine kitap okumayı, kendime zaman ayırmayı, dizi-film izlemeyi, arkadaşlarımla görüşmeyi ve diğer şeyleri sığdırıyorum. Buna rağmen zaman isyanı yapabiliyorum. Çünkü yetmiyor. Bize zaman hiçbir zaman yetmeyecek bunu söylemek istiyorum... Yetinmiyoruz ki. 24 Saatimiz boş olsa yine yetmeyecek." "Zaman hiç yetmiyor!" (...) "Biraz daha zamanım olsa!" Böyle sızlanır durur beyaz adam. Sy.53 “Gerçek Tanrı, Beyaz Adamın Tanrısı” Gerçek Tanrı derken neyden bahsediyorum? Her insanın inandığı kendi tanrısından bahsediyorum. Kendi isteği ile, kendi düşüncesi ile kabul edip inandığı Tanrı… Bir de Beyaz Adamın dayattığı Tanrı var! Ellerinde İNCİLler, dillerinde KİLİSE, İçlerinde ise paradan başka bir şey olmayan Beyaz İnsanlar… Kim bu beyaz insanlar, bizim topluluğumuz işte. Milyarlarca insanın inandığı bir şeyler var, bunların yanında inanmayanlarda var. Konumuz bir inanca karşılık hayır o yanlış, asıl Tanrın bak burada denmesi. İşte Samoa adasına giren beyaz adamlar tam olarak bunu yapıyor. Kendi gönül bağı kuramadıkları Tanrılarını, yerli halkın bağ kurduğu gerçek tanrıları ile yer değiştiriyorlar. Ve verdikleri vaazlar da dillerinden düşmeyen Tanrı, insan öldürmeye gelince, sömürmeye gelince, para işin içine girdiğinde bir anda puff oluyor ve uçuyor. Tanrı yok ki, çünkü Tanrı sana var, çünkü seni onunla korkutup kendisine köle yapıyor, çünkü onun üzerinden para kazanıyor, çünkü onun üzerinden seni hem maddi hem de manevi olarak sömürüyor. "...Ağzından Tanrı'nın adını düşürmemesine rağmen yüreği Tanrı'nın uzağında." Sy.98 “Biz” Yaşadığımız çağ itibari ile daha fazla tüketiyoruz. Tüketimimizin sınırı yok. Her şeyin daha fazlasını istiyoruz. Çünkü yetinmeyi bilmiyoruz. Zamanı etkin kullanamıyoruz, para hiçbir zaman yetmiyor, manevi bir şeyler hissetmek yerine maddi yaklaşıyoruz her şeye, hayatımız markalar üzerinden kurulmaya başlıyor. İnsani yaklaşımlarımız azaldı. İnsanlar birbirine inanmıyor ve güvenmiyor. Herkes her şeyi yapabilecek kapasitede. Kimin ne yapacağını kestiremiyoruz. Bilmeden konuşuyor, fikir edinmeden yorumlar yapıyoruz. Bilmediğimiz her şeye yorum getirmeye çalışıyoruz. Geçmişe bakıp neler yaşanmış bakmıyor, geçmişin hatalarını tekrarlamamak bir kenara dursun, daha beterlerini yapıyoruz. Doğaya saygı duymuyoruz, her şeyi paradan ibaret sanıyoruz, birbirimizi aldatıyor, günlük hayatlarımıza devam ediyoruz. Avrupa, Amerika, Uzak Doğu … nereye giderseniz gidin, hangi tarih kitabını açarsanız açın, ballandıra ballandıra anlatılan keşif tarihleri ve ele geçiriş hikayeleri vardır. İşte o hikâyenin ve Beyaz Adam’ın nasıl gözüktüğünü, çağımızın hastalıklı düşüncesinin eleştirisinin nasıl yapıldığını anlamak ve bilmek istiyorsanız bu kitabı okumanız gerekmektedir. Tiavea’lı Tuiavii’ye ve Erich Scheurmann’a teşekkürlerimle. Kitabı okumanızı “önemle” öneriyorum… Keyifli ve bilinçli okumalar…
Göğü Delen Adam
Göğü Delen AdamErich Scheurmann · Ayrıntı Yayınları · 202013,9bin okunma
··
337 görüntüleme
pina okurunun profil resmi
harika bir kitap cok ince ama her sayfasi altin degerinde, cok önceden okumustum tekrar okumayi dusnuyorum ilerde. iyi okumalar.
Murat Ç okurunun profil resmi
Kesinlikle çok değerli bir kitap. Herkesin okuyup kendine bir öz eleştiri yapması gerekiyor. Teşekkür ederim.
Ayşe* okurunun profil resmi
''Sahip olduğumuz şeyler gün geçtikçe bize sahip oldu!'' diyor Palahniuk abim, asıl sorun bu aslında biz hep sahip olmaya alıştırıldık, ihtiyaç dediğin barınma, beslenme, giyinmedir gerisi teferruat ve biz bu teferruatların içinde gün geçtikçe boğuluyoruz. Bu kitabı okuduğumda tokat yemiş gibi olmuştum, keşke okullarda ders kitabı olsa demiştim ama gel gör ki içinde bulunduğumuz kapitalist hükumetler buna izin verir mi ASLA! Sadeleşmeyi öğrenmemiz gerek, sadeleşerek yaşamayı öğrenmemiz gerek tez elden. Ağzına sağlık.
Murat Ç okurunun profil resmi
Aslında incelemede dövüş kulübüne de bir örnek verecektim vazgeçmiştim. :)) Kapitalist düzeni eleştirmek için bile kapitalist düzenden faydalanarak bize ulaşan bir kapitalist eleştirisi. :) Filmin bütçesi çok yüksekti mesela. Ama bu eleştiri mesajını verirken bile yine ondan yararlanıyor ve insanların ceplerini boşaltması karşılığında başarılı oluyor. :) Kesinlikle dediğin doğru. SADELEŞMEyi öğrenmeliyiz. Beğendiğin ve yorumladığın için Teşekkür ederim. :)
NigRa okurunun profil resmi
Evet çok çalışıyor az kazanıyoruz ama iphone almasak da çok çalışıyoruz, geçmişe dönüp bir takım istemeleri değiştirme şansımız yok artık, helloo kaçtı tren. İnsanın insandan talebi arttıkça artıyor ve git gide daha mutsuz oluyoruz. Katılmadığım şey ise teknoloji konusu.. Beyaz Adam'ın eleştirmeyi en çok sevdiği şeylerden birisi, zamanımı whatsapp grubunda goygoy yerine 1000k'da bu incelemeyi okumaya harcamak benim tercihim iken, bu incelemeye ulaşma aracım internet. En çok müridi olan din para olmasaydı ve bizler paraya sahip olduğu için ayrıcalıklı hale gelmiş, hayatta kalan kişilerin torunları olmasaydık bugün başka bir dünya mümkün olabilirdi.
Murat Ç okurunun profil resmi
Neyse ki Apple ile aramda hiçbir bağ yok. Ciğer satma pahasına alanlar düşünsün. :)) Teknoloji konusuna şu açıdan örnek verdim. Mesela bu bizim tercihimiz. Ama öyle bir konumda ki insanlar, her yerde iş ile uğraşıyor. Eve gidiyor hala iş, çocuğu ile ilgilenecek hala iş.. Telefon artık bir iş aracına dönüşüyor. Ben bu konuyu elimin tersi ile itenlerdenim. İş, işte kalıyor ve hiçbir şekilde mesai sonrası hayatıma giremiyor. Engelliyorum bunu. Orada anlatmak istediğim o. Ve hız konusu gerçek anlamda baş belası bir konu. Bazı insanlar MANTIK olarak kabul etmese de en çok müridi ve tapanı olan olan din PARA... Bu dünyadan dönüş var mı? Bireysel olarak evet, toplumsal olarak çok zor. İnsanlar kolay kolay değişmez ve bu hayatlarından kopmazlar. Aslında kitap konusuna da giydiriyor. Hatırlıyor musun o kısmı? :)
2 sonraki yanıtı göster
Osman Y. okurunun profil resmi
Önemli noktalara temas etmişsin, kitapla da birlikte. Sadelikten daha büyük bir zirve yoktur.. Bana göre insan ruhunu en fazla yoran bu sürekli hızlı yenilikler.. Ve en yoğun yaşandığı iki dönem var sanki. Birincisi sanayi devrimi peşine ilk otomobil,tren,uçak, modern silahlar vesaire peşpeşe geldi ve çok büyük yazarlar çıktı o dönemde adeta bir feryat olarak.. İkincisi de internet çağıdır, bu dönemde de "akıllı" aletler telefonlarla birlikte hıza hız katıldı ama bu arada insan "bakmayı" unuttu. "durup bakmak" çünkü bakmak için durmak, durmak için de önce yavaşlamak gerekiyor.
Murat Ç okurunun profil resmi
Kesinlikle öyle. Hiçbir yere yetişmiyorken bile hızla ulaşmak istiyoruz. Evet güzel iki nokta günümüz ve sanayi devrimi. Sanayi devrimi bir anda dünyayı kasıp kavurdu. (Bu topraklar hariç...) sanayi devrimini de bir üst limite çıkaran Hitler Almanyası oldu tabi. Çok hızlıyız. Her şey o kadar hızlı ki, en yavaş olan ise hatta olmamaya doğru giden insan ilişkilerimiz. İnsanlar, insanlardan kaçar oldu. Kaçıyoruz, ben de uzak duruyorum. Sanal ortamda iyi anlaşan grup insanlar bile gerçek hayatta sıkıcı bir görüşme gerçekleştiriyor. Şaka gibi bir durum. Belm istiyoruz bir yerlere. Nereye kadar koşacağız muamma. Ve neleri kaçıracağız bilmiyorum. Teşekkür ederim okuduğun ve değerli yorumunu paylaştığın için.
2 sonraki yanıtı göster
aslixan okurunun profil resmi
1-Papalagi de yoksuldur, çünkü o tam bir "şey" düşkünüdür, "şey"leri olmadan yaşayamaz. (47) 2-Bir Avrupalı'ya sevginin tanrısından söz edecek olsan, yüzünü buruşturur ve güler. Senin düşüncenin yalınlığı ile alay eder. Ama pırıl pırıl bir yuvarlak metal ya da koca bir ağır kâğıt uzatacak olursan, o an gözleri parıldar ve dudaklarının arasından salyalar akar. Onun sevgisi paradır, tanrısı paradır. (36) 3-Zavallı, şaşkın Papalagi'yi bu çılgınlıktan kurtarmalıyız. Zamanını geri vermeliyiz. O küçük, yuvarlak zaman makinelerini parçalayıp, ona, güneşin doğuşundan batışına kadar bir insanın kullanabileceğinden çok daha fazla zaman olduğunu anlatmalıyız.(57) 4- ... Ama Tanrı onlara yine de uzaktır. Tek işi Tanrı'dan söz etmek olanların bile içinde değildir Tanrı. / Tanrı'yı gücendirmeden şunu rahatça söyleyebilirim: Bizler, adaların çocukları, yıldızlara, ateşe taparken, Papalagi'nin şimdiki halinden daha kötü değildik. (98) 5-İnsan yanlızca el, yanlızca ayak ya da yanlızca kafa değildir, bunların hepsi bir bütündür. El, ayak ve kafa bir arada olmak ister. İnsanın yüreği, ancak bütün organları ve duyuları bir arada hareket ediyorsa sağlıklı, mutlu olabilir, yoksa bir bölümü canlı diğer bölümleri öldüyse asla.(77) Murat senin incelemede yaptığın başlıklar için kendimce uygun gördüğüm alıntıları numaralandırarak yazdım , umarım doğru mesajı vermene bir katkısı olur.Sanırım en uzun yorumumu yapmak üzereyim :) Bu kitabı okumuş olduğum halde daha önce sitede kitapla ilgili yapılmış incelemeleri okumuştum ama okuduğum en iyi inceleme bu okumadıklarım hariç değil :) Kitabı okurken kendimi eleştirmiş, bağımlılıklarımı sorgulamış ve bakış açımdaki açıkları çok net farketmiştim. Yani o an biri çıkıp ben Tuiavii dese onu şef, reis, önder ilan edecek kıvama gelmiştim ki kendine gel aslixan dedim bakış açına , kendine mukayyet ol şimdide Tuiavii’ye mi bağlanacaksın son anda kurtardım kendimi :))) Günün koşullarına baktığımızda çok fazla uyaran var bunların hepsinden kendimizi korumak zor haliyle ama hepimizin hayatlarına birer ölçü gerekiyor buna bütün aklım ve yüreğimle katılıyorum. Ölçü birimimizin ne olması gerektiği konusundaki net bir fikrim yok bence herkes kendi birimini yaratmalı ve kullanmalı. Dilerim günün birinde daha fazla istemeyi bırakır, para, para, para diye yaşamaktan vazgeçer , daha fazla zaman hastalığından kurtulur , yarattığımız tanrılarımızı bir kenara bırakıp Tanrı'nın bizim yaratılışımıza katkı sunmasına fırsat verir ve "biz" olarak yaşamayı öğrenir hem kendimizi hem de toplumun bütününü daha iyi yapmak için uğraşır ve bunu başarırız.. Emeğine sağlık okuduğum şeyden , anlattığından ve verdiğin mesajdan memnunum. :) Teşekkür ederim :)
Murat Ç okurunun profil resmi
Alıntılar kesinlikle çok güzel olmuş, ilk olarak emeğin için teşekkür ederim. Konuların can evinden alıp eklemişsin buraya. :) İncelemeyi beğendin için ayrıca teşekkür ederim. En iyisi veya değil benim için çok önemli değil ama böyle bir yakıştırma yapman gurur okşayıcı elbette. :) Hayatmızda kendi konfor alanımızı yarattık ve ondan kopamıyoruz. Başka bir şey değil. Yoksa bunu başarmış ve bu sisteme sırt çevirmiş çok fazla insan var. Sadece konumuz vazgeçmek. Ama vazgeçmiyoruz. :) Ölçü birimimiz yok, çünkü tüketmeye Alıştık. Özellikle yeni nesil çok anormal tüketiyor. Hiçbir şey yetmiyor onlara hep daha fazla her şeyin daha fazlası. Doğum öncesi anne karnının içine tablet falan koyacağız yakında. :) Tek konu para da değil. Dünya her zaman insana hükmedecek bir şey yaratmıştır kendi kendisine. Mesela piramitler ne kadar güzel gözükür. Ama onun yapım aşaması gerçekten o kadar güzel midir? Başka insanlara zevk veren şeyler, bir diğer insan için zulüm değil midir? Para sadece bazı şeylerin üzerini örtüyor ve kapitalist sistem şunu söylüyor: çalış ve kazan. Paran yettiğince istediğini al. Günümüzden, doğa sistemine dönmek oldukça zor. O yüzden bireyler olarak düşünen insanlar olarak bizler yapabilir miyiz? Ona bakmak lazım. Yaparız. :) ama nereye kadar? Sıkıntılı bir durum aslında. O konfor alanı insanı çok zorluyor. :) Biz olarak yaşamayı biliyoruz ama biz olduğumuzda hemen ötekileştirme çabaları baş gösteriyor ve onlar bunlar şunlar oluyoruz maalesef. :) Teşekkür ederim okuduğun, beğendiğin, değerli ve uzun yorumunu paylaştığın için, çok sağol. :)
1 sonraki yanıtı göster
aslixan okurunun profil resmi
Bunu bekliyordum :)) okuyacam hemen :)
Primadonna okurunun profil resmi
Kalemine sağlık tek kelimeyle süper,özellikle bölümlere ayırman kitabın vermek istediği ana temayı daha iyi vurgulamış.
Murat Ç okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim. Kitap bir mesaj veriyor ve kitabı okumayanlara da ulaştırmak istedim. Umarım başarılı olmuştur. :)
Düş Peşin(m)de okurunun profil resmi
:) ne kadar kısa bir yorum olmuş:) Boş feryatlari okumaktansa iki 1 saati şuraya ayırmak daha mantiklı...
Murat Ç okurunun profil resmi
Bunun daha uzunları da var, bu inceleme yine ucuz kurtuldu, kısa kesmişim. :)) Çok teşekkür ederim değerli vaktinizi ayrırıp incelemeyi okumaya değer bulduğunuz ve beğendiğiniz için.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.