Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

463 syf.
10/10 puan verdi
Ağıtlara Ve Sürgünlere Kâğıt Kalem Yetmez
İncelememiz,
Esra Kurt
Esra Kurt
kardeşimizin yaptığı ( #30997659 ) Mehmet Uzun etkinliği vesilesiyle yazılacaktır. Kendisine bu vesileyle teşekkür ediyorum. Böyle güzel bir etkinliği yapan yoğun duygulara sahip kendisi incelememizi okumasın. (Bu şaka tabi) :) Bazı kitaplarda olduğu gibi biz de yazımızda bir teşekkür yazısı yazmayı kendilerine karşı minnet duyduğumuz saygıdeğer insanlara bir borç biliriz. Bu yüzden, bana kitabı hediye eden çok kıymetli
Havva Öztin Akarsu
Havva Öztin Akarsu
ablama teşekkür eder, hürmetlerimi bildiririm. Kendisi bana doğum günü hediyesi olarak -aslında başka bir zaman gönderecekken bu âna denk geldi- kitabı hediye etti. Bu yüzden unutulmayan simalardan olacak zihnimde ve gönlümde. İncelemeyi yazdıran aslında bizim düşüncelerimiz değildir. Yazarın kendisi ve kalitesidir. Bir inceleme yazarken veya inceleme yazarken biz, güzelleştirmeyi kendimizden çok yazara mâl etmeliyiz. Buna sebep olarak şöyle denilebilir: Kitap nitelikliyse biz okuyucular o kitabın hakkında inceleme yaza yaza-öve öve bitirmeme coşkunluğu taşar içimizde. Bunun tersi bir durum ise bilgilendirmek amaçlı kısa yazılar olur. Nasıl ki hoşlanmadığımız veya tadını beğenmediğimiz yemeği yerken kısa kesip kalkarız ya... işte öyle bir şey bu duyguyu tam ifade eder. Bu bağlamda yazarımızı tanıtan naçizane birkaç kelam etmek -zihnimizle kalemimiz arasında mekik dokumak- okuduğumuz eserin hakkı olacaktır. Biraz bahsedelim o halde... Mehmed Uzun Siverek doğumlu bir yazardır. Burayı biraz daha açacağım. Çünkü Siverek günümüzde Urfa vilayetine bağlı bir meskendir. Eski zamanlarda Diyarbakır'ın vilayetiyken sınır değiştirmiştir. Bu yüzden Mehmed Uzun da Diyarbakırlı olmuş oluyor. Zaten anlaşılacağı üzere de mezarı Diyarbakır Mardinkapı Mezarlığı'nda. Mehmed Uzun gibi değerimiz olan bir yazarı mezarında ziyaret etmek bizlere düşen kültürel bir haktır... <a href="hizliresim.com/VD3bZR"><img src="i.hizliresim.com/VD3bZR.jpg"></a> i.hizliresim.com/nlJBva.jpg i.hizliresim.com/vPJq0D.jpg i.hizliresim.com/1EGX9b.jpg i.hizliresim.com/LDOLJz.jpg i.hizliresim.com/r1J7qz.jpg i.hizliresim.com/7Dy4Or.jpg i.hizliresim.com/PDOgRb.jpg Yazarımız Kürt Edebiyatı'nı ihya etmiştir. Yaşamı boyunca Kürt Edebiyatı sahasında çalışmalarıyla katkısını sunmuştur. Ve bu edebiyatla ön çıkmıştır. Her ne kadar bu edebiyatla da öne çıkmışsa da Türk Edebiyatı ve İsveç Edebiyatı'na hakim bir edebiyatıçıdır. Zaten malumunuz üzerine özellikle de edebiyatçıların eserlerini okumanın tadı bambaşka oluyor. Hele ki yazar, üç edebî ekole hakimse... gerisini siz düşünün. Yıllarca İsveç Yazarlar Birliği Başkanlığı'nı yaptı. Eserleri çeşitli ödüllere gark oldu. Yirmiden fazla eseri Kürtçe telif etmiştir. Ve bu eserleri Kürtçeden, yirmiden fazla dile çevrilmiştir. Böyle bir adamdan bahsediyoruz. Ama malesef ülkemizde çeşitli sorunlardan dolayı sürekli koca yürekli ve aklı kütüphanelerle dolu zihinleri sürgünlere yolladık. Bunların arasında Mehmed Uzun da vardı.
Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık (Cep Boy)
Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık (Cep Boy)
ve
Nar Çiçekleri
Nar Çiçekleri
adlı eserleriyle yargılandı ve aklandı. 1977 yılından 2007 yılına kadar ülkesine irca edemedi. 2007 yılında ise Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yatırıldı. 30 yıl sürgün hayatı yaşayan Uzun, onu bu hayatın renkli ışıkları herkese yansıdığı gibi yansımadı. Nasıl ki hepimiz aynı gökyüzünün altında farklı hayaller ve hayatlarla yaşıyorsak buna mukabil herkes gibi aynı hayatı yaşayamadı Uzun. Bu sürgün midesine düşen pimi çekilmiş ve infilaka hazır bir bomba gibi kendisini perişan bir hale getirdi. 11 Ekim 2007'e kadar tedavisi yaşamasına yetmedi... I Diclenin Yakarışı II Diclenin Sürgünleri... Bu iki kitaba birden Diclenin Sesi olarak isimlendirilmiştir. Başta tek baskı olarak Gendaş Yayınları'ndan basılmıştı. Fakat daha sonra usta kalem bunların ayrı ayrı okunabileceğine karar verip yukarıda da zikrettiğimiz gibi iki kitap haline getirmiştir. Anlatımında her şeyi açıkladığı için biri diğerini aratmıyor. Gerçi ben ilk kitabını Kürtçe olarak yaklaşık bir on sene önce okumuştum. Sonra bu kitabı okurken tereddütlüydüm: "Acaba ilk kitabı pek hatırlayamadığım için kitabı baştan mı okusam" diye. Fakat öyle olmadı. Çeviren Muhsin Kızılkaya'nın da belirttiği gibi kitabın önsözünde: " 'Yakarış'tan 'Sürgünler'e zorunlu bir açıklama." Bu başlık altında kitaba zorunlu bir önsöz yazmıştır kendisi. Bu yazıyı okuduğumda hakikaten beni ilk kitaba götürdü. Unutma duygumun yerini ilk kitabın olayları doldurdu ve ben hatırladım. Eğer siz hiç okumamışsanız ilk kitabı; benim kanaatimce ilk kitabı okuyun. Çünkü bu set halinde basıldığı için her ne kadar da bağımsız okunuyorsa ben bağlam açısından ilk kitabı okuyarak olayların ve gerekli şeylerin bağlanabileceğini tavsiye ederim. Eğer benim durumumdaysanız önsöz yeter size. Ama mutlaka kitabın önsözünü de okuyun. Bu kitabın bir başka farklı özelliği ise yazar ve çevirmenin eşzamanlı/eşgüdümlü yek organize olup çevirmeleridir. Başka bir deyişle; yazarın kitabını çeviren Muhsin Kızılkaya diğer kitaplarını çevirdiği zamanlardan bahsederken araya altı ay bir sene girdiğini ifade etmiştir. Yalnız bu Diclenin Sesi kitabında ise hemen hemen bir sayfa dahi göndermişse onu hemen çevirmiştir. Araya zaman koymadan. Bu açıdan hem yazara hem de kendisine minnettar olduğumu belirtmek isterim. Diclenin Sürgünleri... Mezopotamya halkının göz bebeklerinden biri; Dicle... diğer gözbebeği ise Fırat... Bu halkın evladı. Acılarını, umutlarını, sevdalarını, köylerini-kasabalarını, şehirlerini-meskenlerini, tarihi dokularını; taşını-toprağını, evini-barkını; tendur(tandır) ekmeğinin kokusunu, camiisini; ezanını-selasını, umudunu özlemini, çem'ini(nehir) yeşillik dolu bağ bahçelerini, ellerine aldığı sigara yaprağını, sardığı tütünü, çektiği dumanını, nane sele(sac ekmeği)'sini; alıp suya batırıp yediği ekmeğini, kitaplarını, kütüphanelerini, bin bir medeniyetin izlerini taşıdığı yaşam motiflerini ve binbir medeniyetin fani hayata bıraktığı kültürel miras... Cizre... Medreseya Sor(Kırmızı Medrese)... Kur'an'ı Kerim... İncil... Tevrat... Alimler... Esnaflar... Bezirganlar... Farklı etnik kökenli aşiretler ve toplumlar... Ve bu hamurları birarada yoğuran hamur ustası Mehmed Uzun... Yaşamına ne kadar da benziyor... Sürgün... Sürgün... Sürgün... sür... Bir başka tad bırakır insanda, geçmiş dönemlerdeki kavimleri-milletleri ve aşiretleri okumak. Kendi yaşamı dizelerde tüyler ürperten göz merceğine değen yazılar... bir yazar ki eserlerinden bağımsız olsun; inanılır gibi değil.
Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık (Cep Boy)
Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık (Cep Boy)
,
Yitik Bir Aşkın Gölgesinde
Yitik Bir Aşkın Gölgesinde
,
Dicle'nin Yakarışı
Dicle'nin Yakarışı
... Bu adı geçen kitapları okudum. Bunlar arasında birini birine kıyas edemedim. Bu son okuduğum Diclenin Sürgünleri kitabı dahil. Bir insan ancak bu kadar ustaca yazabilir. Metreyle ölçebilseydik; kalemi ayarından milim şaşmazdı. Biri diğerini gölgede bırakamıyor. O kadar yoğun duygular ve ustaca yazılmış ki... Bunların hepsinde sürgün... Sürgün onun hayatı... Sürgün onun yazarlığı... Sürgün onun geçmişi... Sürgün onun geleceği... Sürgün onun göğsü... Sürgün onun kalbi... dili... aklı... Ve sürgün onun her şeyi. Diclenin Sürgünleri... Bu topraklarda yaşayan halkın kaderi... Sadece bu mu... sanmam. Acı, yitmek, gözyaşı, sevdalar... sevdalar... sevdalar(takılı kalır boğazda)... Top mermileri, yiten umutlar, günün ışığının merhameti ve yakıcılığı... çözülmemiş davalar... bağımsızlık, diğer bir deyişle özgürlük... Bu son söylenen ne tatlı şeydir: Özgürlük. Sürgün halkların kaderi hiç değişmedi, Mir(belli bir bölgenin sorumlusu, beyi)'ler zamanında. Hep bir özgürlük mücadelesi vardı yüreklerinde. Ve bir de yitmek bilmeyen sevdaları. Acıları sevdaları kadar kazınmamıştı yüreklerine. Ölümü bile göze almışlardı sevdalarıyla birlikte. Çözülen birliklerde dahi yitmemişti sevdaları. Ama ihanetler... işte burada sevdalar, özgürlükler, yiğitlikler her ne varsa yiter gider. Aklım bir an Diclenin Yakarışına gitti. Haware... Bir de Bıro'ya... Bıro kör... öksüz... yetim ve yalnız... Ape Xalef alıp onu sahiplenmiştir. Sonra Medreseya Sor'a(Kırmızı Medrese, Cizre) gidip çeşitli kutsal kitapları ve farklı kültürlerin kitaplarını okuyarak eğitim almıştır. Bu eğitimi o dönem Cizre eyaletinin miri olan Mir Bedirxan'ın sağ kolu olan Mam Sefo'nun çocuklarıyla beraber görüp Cizre'de yetişmiştir. Daha sonra Ape Yakup'un salıyla Cizre'den yola çıkarak Kürtlerin yoğunlukta olduğu bölgelere doğru çeşitli kültür ve deneyimler yaşamak için yola çıkmıştır. İlk Kitabında IV tane Şevbuhêrk yani yazarın ve çevirmenin deyimiyle: Geleneksel Kürt kültüründe, dengbêjlerin türkü, destan söyledikleri, hikaye, masal anlattıkları, akşam namazından sonra kurulan ve gece yarılarına kadar süren geleneksel gece meclise ne denir. Kelimenin tam karşılığı "birlikte geçirilen gece"dir. Bu gece meclislerinde dengbêjler anlatır, divanhane de bulunanlarda dinler, kimi zaman dinleyiciler de çeşitli hareketlerle dengbej'in anlatısına katılır. Dinleyiciler ne kadar dikkatli ise dengbêj de o kadar coşar. İİ. kitabı Diclenin Sürgünleri'nde ise III tane Şevbuhêrk anlatır. İşte bu yolculuktan sonra Cizre eyaletine dönen Bıro bazı kıyıcı ve yıkıcı faaliyetlerin olduğunu görür. Artık kimse yurtta yabancıların kalmasına dahi müsamaha göstermez. Bunlar Süryani, Keldani ve diğerleri... Bir duyumla Hakkari'ye doğru yola çıkan Bıro, orada birçok insan cesediyle karşı karşıya kalır. Bunların arasında duyum aldığı bağlamında Ape Yakup ve ailesini aramaya koyulur. Çünkü bu duyum onlarla ilgiliydi. Ve kızı Ester(daha sonra isim bozmayı seven Bıro adını Ster olarak zikreder.)'i yaralı halde görür ve yüzünü gözünü silerek Cizre'ye doğru yola koyulur. Buraya kadar Ester'in bulunuşuyla ilgili ders ve çıkarımlarım: Eski zamanlarda insanlarımız hatır/gönül işlerine çok değer verirdi. Hani deriz ya dostun hatrına çiğ tavuk yenir. Bu bizim zamanımızda eski zamanlarda yaşayan insanların yaşayışlarının basite indirgenmiş söz şeklidir. Yani kendisine minnette duyduğu ve salıyla yolculuk eden Bıro bunca minneti gözönünde bulundurarak Hakkariye gitmiştir. Bu yolculuk da çok tehlikelidir. Çünkü az evvel de ifade ettiğimiz gibi kendi dışındaki bazı halklara yaptırım uygulaması vardı. Bu yüzden Ester'i götüren Bıro, gitmesi gibi dönmesi de tehlikeydi. Ester'i binbir zorlukla götürdü, Bıro. Sonra Mir Osmanlı Devleti'ne isyan etti. Bu şekilde sürgün anıları başladı... Ester'in Tevrat'taki Raşel'e benzetme... Bıro'nun kendine yâr olarak Ester'i diğer kadınlardan seçme olayının: Truva Kralı Priyamos ile karısı Hakabe'nin oğlu Paris, Hera Atena ve Afrodit... Bu üç kadından birini seçecekti Paris. Paris Afrodit'i seçti. Bu olayı Bıro'nun Ester'i seçimine benzetme... Ahmede Xane'nin o muhteşem eseri Mem u Zîn. Bu eserdeki Mem yani Memê Alan Cizîra Botan (Cizre'nin Botan'ı) Mir'inin kızı Zîn'i rüyada görüp aşık olmuştur. Bekoyê Ewan (Kült kültüründe daha sonra bu isim fitne çıkaran fitnebazlara denilen bir lakap haline gelmiştir.) da bu esamisi okunan Mir'in has adamıdır. Bu adam yüzünden Memê zindanda yatar. Konuya dönecek olursak Bıro Ester'i getirdi ya Cizre'ye haliyle duyulunca Mir tarafından hapse atılır. Ve bu hapisten sonra da Mir'in çocukları Bıro'yu kurtarmak için zindanda kalmasını söyler. İşte bu zindanla Memê'nin kaldığı zindan aynıydı. Bu şekilde yaşamları buluştuğu fakat Bıro kendi kaderinin Memê gibi olmasını istemiyordu. Ester'e kavuşmak istiyordu. Beni etkileyen olaylardan biri de zindanda kalmasını isteyen Mir'in çocukları gelirken beraberinde kelebek gelmiştir. Bu beni çocukluk anılarıma götürdü. Çocukluk dönemimde annem bir kelebek gördüğü vakit müjdenin geldiğini ifade ederdi. Ve bir hafta sonra babam yurtdışından yani iş seyahatinden dönerdi. Kitapta bolca tasvir boşuna değilmiş demek. Bu yüzden tasvirlerin içi boş değildir. Ben bu kelebeğin olayını yakalayabildim başka bildiklerim ve bir o kadar da bilmediklerim anlamlı tasvirler bulunuyor bu kitapta. Değişik atasözleri... Kürt halkının neden birbirinden hayır görmediği... Daha birçok şey. Bu kitabı mutlaka okuyun. Anlamadığınız bir yer varsa bana sorun. Sözü daha fazla uzatmadan kitapta geçen Mehmed Uzun'un tüyler ürperten... ağlatan... tüm acılarını ortak odağı haline getiren şiiriyle sonlandırıyorum: Sayfa: 430-431-432 " Dicleyim ben Diclenin sesi Çok uzaklarda, sürgün ülkesinde bir inilti Bir inilti, yabancı bir güneş altında Şavkın altında yabancı yıldızların, yabancı bir ayın. Seni düşünüyor. Sen, çoktandır unuttuğum bir çobanın kavalı Bir atın koşusu, uzaklarda kalmış bir Moğrip rüzgar misali, Dallarını, yapraklarını, tanelerini unuttuğum bir dut ağacı, Kokularına doyamadığım bir reyhan dalı, zambak çiçeği Artık haber alamadığım bir turna sürüsü Sen unutulmuş kaderim Sen yitirilmiş aklım, hafızam Seni düşünüyorum kayboluş ülkesinde Seni düşünüp 'hawar' diye bağırıyorum Hawar, ben, sen, bizler ne çok yorgun Savaşlardan, kavgalardan,matem ve taziyelerden, Yolculuklardan, göçlerden, darbe ve yaralarda. Boynumuzdaki boyundurluk, el ve ayaklarımızdaki zincir, Dilimizdeki kilit, ölümü ruhumuzun Kalu-beladan beri süren esaretten yorgun Kaybolmuş artık çok uzaklarda Dicleyim ben  Diclenin sesi Seni anlatan ses, yalnız ülke, sessiz toprak. Ben yorgun, sen yorgun, biz yorgun Dörtnala kalkan atlar, Kınından çekilmiş kılıçlar Patlayan toplar, gelip geçen ordular, Gökyüzüne ulaşan fermanlar Etrafı esir alan naralar Yanan kasır ve kaleler Kaldırılan talanlar Şimdi hepsi yorgun yüreğinde incecik bir çığlık Sen Nuh Nebi toprağı; dayan Nuh peygamberin sabrıyla  Şefkatli yaratıcının kandilinin ışığıyla Nur kara dumanın ardında, aydınlık gecenin karanlığından sonra Sen insalığın şefkatli kadim toprağı Neler gördün, neler duydun sen ! Gelip geçn kaç padişah, kaç kral, kaç imparator, kaç komutan, kaç paşa... Kaç yangın, kaç tufan, kaç yıldırım Kaç felakete şahitlik yaptın sen Gelip geçtiler tümü Bir sen kaldın! Gideceğim ben, gidecğiz biz. Kalacaksın sen Ey Adem ile Havva'nın uzak toprağı Matemin toprağı, timsali sabır ve metanetin Dicleyim ben  Diclenin sesi Ataların sözüyle mırıldanan söz Melek Tavus'un boynunda bir mercan gibi asılı Ağzından dökülmüş, Adem ile Havva'nın Enoş peygamberin kitabında yazılı, Nuh tufanında güvercinin gagasına tünemiş İnançlı İbrahim'in ruhunda yankı Kurban İshak'ın yüreğinde korku, Cudi'de gemii Urfa'da Halil-i Rahman Ninovada Yunus Nebi, Harran ovasında Eyüp Zagroslarda Zerdüşt, Latişte Müshefa Reş Dicle, Fırat Ben ataların sözü Ben sözü cennetin Cehennemin sözü Ben bütün kök, soy, damar ve yolarda Bütün kadim şehirlerin harabelerinde beyit Süt çocuklarının beşiklerinde ninni Mir çadırlarında nakış, mezar taşlarında satır Bütün rüyalarda ses, Bütün arzularda coşku, Sözüm ben  Söz, Dicle türküsünün sözü Diclenin sesi Onunla birlikte ondan çok uzak ben Rahmet ülkesinin eşiğinde Dicle türküsünün son sözü, Dicleyim ben  Diclenin sesi... " Mehmed Uzun
Dicle'nin Sürgünleri
Dicle'nin SürgünleriMehmed Uzun · İthaki Yayınları · 20141,898 okunma
··
2 artı 1'leme
·
1.376 görüntüleme
Mustafa Diyar okurunun profil resmi
Not: Okumayıp da sadece beğenene hakkımı helal etmiyorum!
Gülşen Birinci okurunun profil resmi
Ah be mustafa o nasıl incelemydı yaktın kavurdun içimize oturdu... Sürgün onun hayatı, geçmişi, geleceği, göğsü, kalbi, aklı, herşeyii.. Acı, yitirmek, göz yaşı, sevdalar, davalar, mermiler, umutlar gün ışığının merhametı.. Ne kadar da kör sağırmışız. Ne kadar geç geride eksik kalmışım Mehmet Uzun kitaplarını okumak için hemen başlamam gerekiyor galiba hele ayrıntılar mezarının resımleri nasıl bir emek hüzün acı bütün duyguları yaşadım.. Kelebek etkisini es geçemicem hala yaşıyorum.. Eve her kelebek girdiğinde (babam)diyorum.. Dünyanın neresine gidersen git, kendi tıpraklarından uzaklarda yaşıyorsan sürgün hayatı yaşarsın.Mustafa kelimelerim yetersiz kalıyor.Bogazımda düğüm düğüm kaldı emeğine, koca yüreğine sağlık. Kalemın daim olsun..👏🏻👏🏻
Mustafa Diyar okurunun profil resmi
Değerli yorumların için çok teşekkür ederim. Böyle güzel bir şeye vesile olmak da apayrı bir güzellik :))
Roquentin okurunun profil resmi
Bir Mehmed Uzun kitabı yazacak kadar usta olmuşsun ,şahane bir yazı olmuş tebrikler. Yazarlarımıza sahip çıkma konusundaki bu duyarlılık beni çok mutlu ediyor. Özellikle mezarına gitme, onu anma , kendinden görme ve onun için bir şeyler yapabilme okuyucuyu da yüceltiyor. Bunun için de ayrıca tebrik ederim:) Henüz bir kitabını okumuş biri olarak her incelemede daha da içime işliyor Mehmed Uzun. Ve anlıyorum ki daha çok yol var bırakamayacağım.
Mustafa Diyar okurunun profil resmi
Hocam nacizane birkaç şey yaptık işte. Bunu Esra'nın samimiyetine bağlayabilirsiniz. Çünkü samimiyetini bize geçirdi kendisi. Bu kitabı bana göre en iyi kitabıdır. Gerçi daha dört kitap okumuşken bunu söyledim. Geçen Esra ile konuşurken de Uzun'un kendisinin de en çok beğendiği kitabıymış. Bunu Bir Romanın Hatıra Defteri adlı kitabında demiş. Tabi bu kitap iki seridir. Zaten yukarıda da değinmişim. Bütün kitapları okunmaya değer hocam. Güzel yorumlarınız için teşekkür ederiz. 🌹🌾
1 sonraki yanıtı göster
Necip G. okurunun profil resmi
Merakla beklenen inceleme de geldi sonunda. Bir yazar etkinliğinin ruhuna uygun olarak, hem yazarını hem kitabını hem kültürünü, coğrafyasını, insanını, hatırasını ve şiirini... Hatta bunlarında ötesinde o kelimelere dökülemeyecek soyut etkiyi böylesine akıcı ve bilgilendirici şekilde yazıya dökmek ancak o havayı ciğerine çekmiş birinin kalemine yakışırdı... Değerli dostum, gerçekten de bir solukta okudum incelemeni. Pek çok yeni şey öğrendim, pek çok şey düşündüm okurken... Bir o kadar da duygulandım... Harcadığın emek için çok teşekkür ederim. Selam ve sevgilerimle...
Mustafa Diyar okurunun profil resmi
Sevgili ve değerli Abim. Biraz mektup gibi giriş cümlesi oldu fakat gerçekten sitede bıraktığın yazılar olsun, kişiliğin olsun bana bu güzel cümleleri senin hakkında sarfetmeme iten gizilgüçler. Okuman dahi yeterliydi. Kitabın ruhuna sadık kalarak yazıyorum genelde. Bu kitap da öyle oldu. Kelebek meselesini açıkladım. Daha birçok yer var onun gibi anladığım ve anlamadığım. Bu kitap da şuana kadar okuduğum Mehmed Uzun kitaplarında zirveydi açıkçası benim için. Senin de okumanı şiddetle tavsiye ediyorum. Her şey için teşekkürler. Biz de çok istifade ettik yazılarından. 🌾🌾
2 sonraki yanıtı göster
Özlemnd okurunun profil resmi
Harika ellerinize, kaleminize sağlık bir inceleme ancak böyle yazılır. Mehmed Uzun okumak istediğim bir yazar fakat daha, okuyamadım. İnşallah bende okuyup değerli yazarla tanışırım...
Mustafa Diyar okurunun profil resmi
Sizin oraları daha doğrusu Mezopotamya'yı anlatmış. Sizden de Resim beklerim. Medreseya Sor ve Memo Zîn'le ilgili fotolar. Ben de teşekkür ederim güzel yorumlarınızla renk kattınız. Kültürlerimiz güzel. 🌹🌹
1 sonraki yanıtı göster
Mustafa Diyar okurunun profil resmi
İnşaallah Özlem. Birkaç fotoğraf fena olmaz. 🌹
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
Dicle’nin Sürgünleri kitabını ve Dicle’nin sesiyim şiirini şimdiden önce okumuş bilmiş olabilmeyi isteten bir inceleme olmuş.. Değişik zamanlarda iki kez görme fırsatı elde ettiğim Dicle nehrine bakarken sadece tarih bilinciyle değil de buradaki halkların duygusuyla da bakabilmiş olmayı isteten bir inceleme olmuş.. Bu inceleme’nin resimde bir karşılığı olsaydı yani Dicle’nin Sürgünleri eserinin demek istediğim,şu kayaları delip geçen büyüyüp yeşeren çiçekler ,ağaçlar varya işte o resimlerden biri olurdu. Aslonan her zaman duygu.. Sistemler,görüşler,kararlar değil.. Toplumların ortak hafıza bilincinde son tahlilde kalan duygu.. Hangi coğrafya’da kültürde,inançta,dilde,ırkta yaşanmış olursa olsun insanların gözlerinin içini güldüren sevinçte,yürekleri dağlayan acı da aynı... Duygularımız ,hissettiklerimiz ortak.. Ne olursa olsun tüm kimliklerimizin önünde,temelinde insaniyetimiz olabilmeli.. Mehmet Uzun’un kalbini gördüm Dicle şiirinde.. Vatan hasretini kendi hâlimden de daha iyi anlayabildiğim için yüreğim burkuldu okurken.. Bu koparılış,vatandan uzaklaştırılma böylesine ağır bir ceza hiç insanî değil..Evine girememek,her mevsimde karşıdan bakmak mecburiyetinde bırakılmak gibi..Sevdiğin kupan,en güvende hissettiğin dört duvarın,aşinâ olduğun kokular.. İnceleme manalı ve duygusu da olan bir emek çalışması olmuş..Kitabı okumak isteyenlere güzel bir mihmandarlık niteliğinde açıklamalarda aynı zamanda zarif ,ince düşünceli bir okur olduğunuzun göstergesi.. Ben istifade ettim.. Kütüphaneme de ekliyeceğim bir kitap olacak.. Teşekkürler ☺️💐
Mustafa Diyar okurunun profil resmi
Faydası olmuşsa bu bizim için nehri besleyen kollar misali... bizim de sevincimizi besledi düşünceleriniz. Çok teşekkür ederim. Yazarı da tanıtan bir düşünce ile mündemiç olan bir inceleme. 🌹
Ferah okurunun profil resmi
"Kitap nitelikli ise coşkuyla anlatmak" Çok doğru ama okurunun da kalitesini göz ardı etmemek lazım. Nice okurlar var, kitabın niteliğinden çok kendi kalitesizliğini sergilemek adına inceleme yazan, derin konular bunlar seninle özelden görüşülecek olan:) Yazarın hiç bir kitabını okumadım ama en son verdiğim siparişler içinde Nar Çiçekleri ve Bir Dil Yaratmak var. Gelmelerini bu inceleme üzerine daha da merakla bekliyor oldum. Haa okuyunca inceleme yazabilir miyim acaba diye düşünüyorum yok bu yazar hakkında senin incelemen üzerine inceleme yazmaya çalışmak benim için hadsizlik olur. Kalemine sağlık olsun.
Mustafa Diyar okurunun profil resmi
Estağfirullah olur hiç öyle şey. Güzel güzel okuyup güzel güzel de yazarsın. 😊 Ben de kalkıp İncelemeni okurum. Çok teşekkür ederim, yorumların çok değerli. 🌾
37 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.