İbo can. Bir kurmacada, ki sen bu metinde onu denemişsin, iki önemli unsur da, anlatma ve göstermedir. Bu iki unsuru birbirine karıştırmamak lazım.
Senin metni incelersek. "Acıktım. Ne pişirmeli?" Bu iki cümle bir anlatımdır. Okura durumu anlatıyorsun. Okurun kafasında canlandırıyorsun. Anlatmazsan okur anlamaz. Konuya Fransız kalır. Düşer metinden. Dolayısıyla anlatmış, kahramanı takibe aldırmışsın. Gayet iyi. Başka şansın yok zaten.
Sonra, "Dolabımda hazır yemeğim olsa yesem, ısıtıp yesem. Hep acıkınca gelir aklım başıma," diye başlayıp devam eden kısım bir anlatma değil, gösterme. Bir iç konuşma çünkü. Okura ruhsal durumunu, hislerini aktarıyorsun. Anlatarak dolaylı değil, iç konuşmanla (bilinç akışı değil bu) direkt veriyorsun. Bilinç akışı biraz daha değişik. Bunun için, aklıma gelenler ustalar Faulkner, Joyce, Woolf.
Bir örnek verirsem bilinç akışına. "Bugün doktora gittik Filiz geldikten iki gün sonra İki gün önce mi geldi Filiz İki gün. evet. O gün Filiz gelmişti. Herkes şaşırdı. Ona şaşırırlar hep niye geldin diye sormak istedik. Soracak bir yiğit çıkmadı. mavi bir elbisesi vardı. Ben doktora giderken etek bluz giydim. Beyaz bir bluz. Leke vardı. nasıl kötü yıkamışım. Daha çok deterjan koy. Filiz’in etekleri tül perde gibi. Tülleri yıkamak. Bacaklarının arasından bakkalı gördüm. Tülün arkasında gözlerini bakkalın Kör olasıca. Herkese bakar. Bacaklara. Herkes bakar Filiz’e." gibi.
Ama bir yandan da anlatman lazım. Yapmışsın da. Başka şansın yoktu ki! "Pencereyi kapattım. Gittim yatağımı elimi koyuverdim şakacıktan. İçim geçmiş." Burada mesela süper. Çünkü bir metinlerarası göndermeyle yapmışsın. Ballı kaymak.
Benim dikkat çektiği şey, aralarda kullanmak zorunda olduğun anlatma kısımları. Dedim ya, iki faz var burada, anlatma-gösterme. İki fazı ya birbirinden tamamen ayır ya da ilk yazımda verdiğim gibi göstermenin içinde eriterek anlat.
Öyküde kolay bu. Bir O anlatıcı rahatlatır. Şöyle ki, "Nasıl da fark etmiştim. Bozuklar avucuma, benim bütünü indira gandi. Vay sihirbaz bozuntusu vay. Hırsız hergele. Kıvırcığın kendisine döneceğini fark edince çarpıp özür diledi. Çek lan sırtını puşt.
“Pardon beyefendi” Kıvırcık bir şey demedi. Gülümsedi. Pardon dedik ya ayı. Nezaketen bir şey söyler adam. Hırsız herif." Bu arada, diyaloglar da bir göstermedir.
Dur ya, sana akıl veriyorum ya, kendimde de aynı şeyleri hatırladım. Özellikle romanlarda zor bu. Çünkü anlatıcıyı belirlemişsindir. Değiştirmek bozar romanı. İlla da ben anlatıcı hem anlatacak hem gösterecek. Zor iş be.
Umarım anlatabilmişimdir.