Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

137 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
24 saatte okudu
Bugün biri çıkıp 'sizce dünyada enerji problemi var mı?' diye bir soru sorsa şu cevabı verirdim: 'Evet bayım, kesinlikle dünyada bir negatif enerji problemi var!' Ve daha da kötüsü, bu enerji problemini ortadan kaldıracak elimizde ne bir pozitif enerji santralimiz var, ne de yeraltı rezervlerimiz... Orta Doğu ve Arap Yarımadası dahi bu konuda çaresiz. Modern Batı ve Uzak Doğu da öyle... Negatif enerji, havadaki oksijen gibi yayılıyor ve her geçen gün yeni birilerini daha rüzgarına katıp dünyayı sarmaya devam ediyor... Eğer bu hızla yayılmaya devam ederse lanet bir gezegen olup çıkacağız sonunda... Neyse, bu girizgah dursun bir köşede... Önce Wilhelm Genazino'nun bu sıra dışı kitabı hakkında konuşalım biraz... Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk; mutsuz bir adamın, daha da kötüsü, mutsuzluğunu bilen bir adamın, hayatın içinde küçük mutluluk kırıntıları aradığı bir modern zaman hikayesi... Gerhard Warlich, felsefe doktorası yapmış bir çamaşırhane müdürü... Zamanın şartları içinde felsefe doktorası, ona çamaşırhanede bir iş bulmasında oldukça faydalı oluyor! Nakliye şoförlüğü ile başlayan kariyeri zamanla müdürlüğe kadar yükseliyor. Şirketinde çalışan herkesin kendini aldattığını düşünen paranoyak bir patronu var. Tek güvendiği kişi, ona ne kadar güvenmek denirse artık, Warlich oluyor. Ve hazır böyle donanımlı birini yakalamışken onun etinden sütünden sonuna kadar faydalanabilmek için sürekli yeni görevler yüklüyor üzerine... Çamaşırhanenin denetlenmesi, nakliye şoförlerinin yolda kaytarıp kaytarmadığının kontrolü falan derken, iş şirket için yeni iş modelleri ve reklam kampanyaları üretmek ve müşterilerle birebir görüşmeler yapmaya kadar gidiyor... Tabii okur olarak, buradaki ironi bizi asla şaşırtmıyor. Biliyoruz ki çevremizdeki insanların %80'i sevmediği veya hiç alakası olmadığı bir işle meşgul... Belki kendimiz de bu gruba dahiliz... Ve yine pek çoğumuz işimizde görev tanımına giren görevler dışında onlarca işi üstlenmek durumunda kalıyor... Yani Warlich, bizim Almanya şubemiz gibi çalışan sıradan bir beyaz yakalı aslında... Beraber yaşadığı hayat arkadaşı Traudel ise bankacı bir kadın ve sırf banka müdürü olmak için yaşadıkları yerin kilometrelerce uzağında bir taşra şubesinde çalışmayı ve her gün 80 km yol gidip gelmeyi kabul ediyor. Onun hikayesi de yabancı değil aslında... Bizde bir laf vardır ya; 'Bir şeyin başı ol da, istersen soğan başı ol' diye... İşte Traudel de bu öğüdü hayat felsefesi yapanlardan biri sadece... Aralarındaki ilişki temelde sevgiye dayanan, küçük farklılıkları bir oyun gibi görüp 'idare eden' ama iş ciddi konulara geldiğinde büyük çatışmalara gebe olan tanıdık bir ilişki... İlişkide 5+ yıl geçmesine rağmen evlenmek yerine beraber yaşamayı tercih eden çiftlere has o 'tam bağlanamama' ya da 'her an gidebilirim' haline bu ilişkinin satır aralarında da rastlamak mümkün... Kitap temelde Warlich'in gündelik yaşam içinde yaşadıklarını, hislerini ve kendi kendine geliştirdiği küçük mutluluk arayışlarını monolog tekniğiyle bize aktarırken, fonda modern dünyanın açmazlarını ve bu açmazların insanı nasıl bir kapanın içine soktuğunu samimi bir dil ve akıcı bir kurguyla önümüze seriyor... Bundan sonrasını, henüz kitapla tanışmamış okur dostlarımın kendi keşiflerine bırakıyorum... ------------------------------ (Teknikçi / Tenkitçi arkadaşlar tam bu noktada incelemeden ayrılabilirler. Çünkü bundan sonraki bölümde lanet olası kendi fikirlerimi paylaşacağım:) ------------------------------ Ben mutluluğun ve mutsuzluğun bulaşıcı olduğunu düşünen insanlardan biriyim. Bunu hayatım boyunca sayısız defa test ettim ve her gün bu tezi güçlendiren durumlar yaşamaya devam ediyorum... O yüzden, toplumda tanık olduğumuz bu baskın mutsuzluğun bir veba salgını gibi kişiden kişiye yayılarak büyüdüğüne eminim artık. Herhangi biriyle yaptığım ayaküstü 5 dakikalık sohbetlerin sonunda bile kendimi yas evinden çıkmış gibi hissediyorum. Normal şartlarda mutsuz olmak için elimde somut bir nedenim olmasa dahi, günün sonunda eve Sami Hazinses gibi dönüyorum çoğu zaman... Başkalarının mutsuzluğunu taşımak gerçekten de içinden çıkılması zor bir durum. Bulduğum en pratik çözüm ise, bende biriken mutsuzluğun fazlasını yine başka birine boca edip kaçmak oluyor. O sürekli hissettiğimiz ama tanımlayamadığımız mutsuzluğun ardında işte bu 'elim sende' oyunu yatıyor maalesef... İşin garip tarafı ise, karşılaştığım bu kronik mutsuzluk sancılarının pek çoğunun geçerli bir sebebinin olmaması. Gerçek bir mutsuzluğa denk geldiğimde mutlu olacak duruma geliyorum neredeyse!:) En azından harcadığım çabanın bir karşılığı oluyor... Ancak bu devirde gerçek mutsuzları bulmak ve onlarla mutsuzluklarını paylaşmak kolay değil... Varsa yoksa melankoli ve depresyon... Bu pencereden baktığımız zaman 'mutsuzluk zamanları' ifadesi tam yerini buluyor aslında... Dünden, bugünden, yarından bağımsız bir mutsuzluk zamanı içindeyiz... Sistem, çevre, modern kölelik, tüketim baskısı, ilişkiler, insanın ve insanlığın değersizleşmesi, siyaset, değişen şehir hayatı, sosyal medya dayatmaları ve daha pek çok şey, mutsuzluk zamanının takvim yaprakları gibi sıra sıra duruyor önümüzde... --------------------------------- Ve ne yazık ki, mutsuzluk zamanlarında yapılan hiçbir faaliyet, aktivite ya da kişisel uğraşılar, hayal edilen etkiyi asla bırakmıyor üzerimizde... Mesela, çevremde koca bir iş yılının ardından bir haftalık yıllık iznini kullanıp tatile giden ve mutlu bir şekilde dönen kimseye rastlamadım henüz. Kadın Phuket Adası'ndan Instagram'a fotoğraf koyuyor, gözünün feri sönmüş, yüzünde sadece yalancı bir Instagram gülümsemesi... Yahu bir insan neden tatilden mutlu dönmez ki? Gerçi bunun da nedeni az çok belli ya... Sen bir haftalık tatilde en iyi nerede, nasıl dinlenirim diye düşünmek yerine 'nereye gidersem daha cool olur ve Instagram'a daha rahat fotoğraf yüklerim' diye düşünürsen olacağı budur tabii ki... 16 milyon nüfuslu İstanbul'dan kaçıp soluğu yazın 2 milyon nüfuslu Bodrum'da alan ve 8 bin lira bütçeli tam pansiyon tatilinin yarısını oranın yüksek desibelli gece hayatı ve trafiğinde harcayan birinin gözaltı torbalarıyla tekrar İstanbul'daki işine dönmesinden nasıl bir mutluluk hikayesi çıkarabilirsiniz? Bu sadece basit ve lokal bir örnek tabii ki... Hayatın her alanına uyarlayabiliriz bu döngüyü... Sizi mutlu edeceğini iddia eden bütün tüketim/reklam nesneleri günün sonunda mutsuzluk havuzunuza birkaç damla eklemekten öte bir katkı sağlamaz hayatınıza... ------------------------------ Mutsuzluk üzerine uzun bir yazı yazmak gerçekten çok sıkıcı:) Alın size bir mutsuzluk öğesi daha:) Bu arada hep mutsuzluk zamanlarından bahsettik. Peki ya mutluluk nerede? Warlich böyle zamanlarda mutluluğu nerede aradı? gibi sorular geliyor insanın aklına... Yarım bırakmamak adına birkaç satır da bu konuya değinip yazımızı sonlandıralım... Warlich, başta da belirttiğim gibi mutsuzluğunun ve nedenlerinin farkında olan bir karakter. Mutsuzluğuyla barışık dersek çok yanlış bir ifade olmaz. O yüzden büyük mutluluk planlarından olabildiğince uzak duruyor. Yolda yürürken, metroya bindiğinde ya da yemek yerken çevresinden geçen insanlara veya nesnelere bakıp küçük mutluluk oyunları türetip onlarla oynuyor. Evet bu oyunlar onu bir şekilde mutlu etmeyi başarabiliyor ama özünde mutsuz olan birini küçük oyunlar ne kadar mutlu edebilirse o kadar mutlu oluyor diyelim... --------------------- Normalde incelemeleri birine ithaf etmek çok adetim değildir ama kitabı okurken sık sık kulaklarını çınlattığım sevgili
Erhan
Erhan
'ın adını bu incelemede geçirmezsem haksızlık etmiş olurum:) Wilhelm Genazino'nun yazım tarzını ve cümleleri kullanış biçimini şaşırtıcı derecede Erhan'ın tarzına benzettim. Başka bir ifadeyle, Erhan bir kitap yazarsa sanırım böyle bir kitap yazardı:) Vakit ayırdığınız için çok teşekkürler... Şu mutsuzluk zamanlarında herkese mutluluklar diliyorum:) Keyifli okumalar...
Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk
Mutsuzluk Zamanlarında MutlulukWilhelm Genazino · Ayrıntı Yayınları · 20204,057 okunma
··
2 artı 1'leme
·
2.555 görüntüleme
İclâl okurunun profil resmi
Ben bu kitabı birkaç yıl önce okumuştum. Fakat kafamın yoğun olduğu bir zamanda böyle daha çok ince olmasına güvenerek 'mola' amaçlı okunan bir kitaptı. Tabi arz talebe uymadı :)) Kitabı beğenmeme rağmen bir şeyler kaçırdığımın farkındaydım bittiğinde. Incelemenizi okuduğumda bundan emin oldum... Mutluluktan emin değilim ama mutsuzluğun bulaşıcı olduğunu fikrine ben de katılıyorum. Mutluluk eğer bulaşıcıysa da bağışıklığımız hayli yüksek sanki :)) aşırı doz gerekiyor bulaşması için. Çok güzel olmuş yazınız. Bir de gözlemleriniz ve hayat tecrübenizle birleştirmeniz daha bir etkileyici yapmış incelemeyi. Teknik falan da anlamam ben:)) sözde teknik yazılan bir incelemeyi böyle zevkle okuyacağımı düşünmüyorum. Böyle çok daha güzel bence. Elinize sağlık :)
Necip G. okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim İclâl hanım. Okuduğumuz bazı kitaplarda benzer durumlar yaşıyoruz. Her kitabın bir zamanı var meselesi sanırım. Bir de her kitap okuruna farklı şeyler hitap edebiliyor. Ben doğal bir mutluluğun karşı tarafı da etkileyebileceğini düşünüyorum. Daha doğrusu mutluluğun etkisi ben de bu şekilde kendini gösteriyor. Başkaları adına sevinip üzülebilen biriyim. Ancak dediğim gibi samimiyeti hissetmek lazım... Vakit ayırdığınız için tekrar teşekkür ederim. Sağlıcakla kalın...
Mustafa Diyar okurunun profil resmi
Sade/akıcı ve spoisiz. En sevdiğimden :)) Bazı baskılar olması hasebiyle sanırım kişisel fikirler için yeni başlık kullanılmış. Bunun olmaması gerek. Hele ki abi senin incelemelerinde. Bence insicamı korumak için farklı başlıkla ikiye bölmemelisin. :)
Necip G. okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Mustafa. Sitede birkaç gündür devam eden tartışmalara dikkat çekmek amacıyla bu incelemeye mahsus küçük bir gönderme yapmak istedim. Yoksa seninle aynı fikirdeyiz normalde:) Selam ve sevgilerimle...
Murat Ç okurunun profil resmi
Necip Hocam diss atmış... :)))) Şu mutluluk ve mutsuzluk kavramına bir gireyim dedim. Yakın zamanda okuduğum
Hayatın Anlamı
Hayatın Anlamı
ve
Kierkegaard'dan Hayat Dersleri
Kierkegaard'dan Hayat Dersleri
kitapları düşündüğüm şeylerin yazılmış olması olarak karşıma çıktı. Neydi bunlar? "Sorun şu ki mutluluğumuz hava durumu kadar tesadüfi ve mantıksız gibi görünüyor. Mutluluğun neden bir anda ortaya çıktığını bilmediğimiz gibi yine bir anda kaybolup gittiğini de bilmiyoruz." der Kierkegaard. #32164506 Ardından Arthur Schopenhauer gelir ve tam şunu der; "...hiçbir insan mutlu değildir; bütün hayatı boyunca hayali bir mutluluk peşinde koşup durur... ...onu nadiren ele geçirir ve ele geçirse bile, geçirmesiyle birlikte bir yanılsamadan, bir düş kırıklığından başka bir şey kalmayacaktır geride; ve kural olarak sonunda bütün umutları suya düşecek ve limana bir enkaz halinde girecektir. O halde yalnızca her an değişip duran şimdiden ibaret olan ve şimdi sona eren bir hayatta mutluluk olmuş mutsuzluk olmuş hepsi birdir." #32445788 Şimdi bu iki alıntıya baktığımızda mutluluğun tarifi hakkında pek bir şüpheye yer kalmıyor gibi duruyor. Mutlu olmak için yapabileceğimiz şey, hayattan çok şey beklememek. Beklentiler mutsuzluğu getirecektir. Rol yapmamıza gerek yok. Ne hissediyorsak o hislerde iyi olanı düşünmek bile olmayan bir mutluluğu getirebilir. Ne diyor Schopenhauer "mutluluk olmuş mutsuzluk olmuş hepsi birdir" Son üç yılda bu konu da yıpranmış olsam da, sevdiğim insana hep şunu derdim "Seninle tartışırken bile seni çok seviyorum. Seninle tartışmak bile beni mutlu ediyor. Çünkü sesini çıkarmasan bile varlığın bana yetiyor ve mutlu oluyorum." Ben bunu bizzat yaşadım ve mutsuzlukta dahi mutlu olabilmenin ruhun ve düşüncenin gücünden geçtiğini düşünüyorum. Teknik ve hisli bir incelemeye mutluluk ve mutsuzluk konulu bir yorum yapmak istedim. :) Necip Hocam eline ve emeğine sağlık, kitap merak ettiklerim arasına girdi. Sevgi ve saygılarımla.
Necip G. okurunun profil resmi
Çok teşekkürler Murat hocam... Eğer gerçekten de diss atabilmişsem ne mutlu bana:)) Konuyu nokta atışı alıntılarla felsefik olarak açmışsınız. Gerçekten de önemli tespitler. Zaten tespiti yapanlardan da belli bu durum:) Mutluluk ve beklenti ilişkisinde yazdıklarınıza katılıyorum. Kendi hayatımda iki seçeneği de test etme fırsatım oldu. Büyük beklentiler içine de girdim, kendimi suyun akışına da bıraktım. Buna mutluluk denir mi bilmiyorum ama 2. seçenekte kesinlikle kendimi çok daha iyi hissettim. Bu his işime ve çevreme de yansıdı. Konuyu günlük hayat tecrübelerinde değerlendirmenin yanı sıra bu kavramları felsefik olarak yeniden tanımlamak lazım belki de. Bu durum bakış açımızı da değiştirebilir ve bundan sonraki süreçte belki de mutluluk ve mutsuzluk bizim için bambaşka şeylerin karşılığı olur. Bu açıdan bakınca da katkınız gerçekten önemliydi... Vakit ayırdığınız için çok teşekkürler. Sağlıcakla kalın...
1 sonraki yanıtı göster
Erhan okurunun profil resmi
İnsan pazar sabahı sabah yedide, dünyada yapılacak başka bir şey yokmuş gibi burada inceleme okumaya başlarsa, hayat kendisine küçük oyunlar oynıyor, kendi ismini görüyor alakasız yerlerde. Uykulu olduğumdan mı görüyorum bilmiyorum, ama oradaysam gerçekten, çok teşekkür ederim - benzettiğin için değil tabi, bir tarzım olduğunu düşündüğün için. Normal okurların aksine ben senin lanet olası fikirlerini daha çok seviyorum dah önce belirttiğim gibi. Küçük öşe yazıları ile (büyük de olabilir sorun değil) buralarda, ya da başka bir yerde görmek isteyenlerdenim onları incelemelerden bağımsız olarak- benim gibi başkaları da var biliyorum. Umarım 40. defa söylememden sonra gaza gelip başlarsın bir şeyler daha yazmaya. İsmi mutsuzluk zamanlarında mutluluk olan ir kitabı okur muydum bilmiyorum bu yazıyı okumamış olsadım. Zevkli bir şey gibi geldi - normalde yaşadığımız topluma ayna tutan kitapları sevmem, ukala derim kendilerine. Tabi bunu çıkarmadım o kadar yazıdan. İyi şeyler çıkardım, o iyi şeyler doğrultusunda da alacağım kitabı kesinlikle. Teşekkürler tavsiyen için. Mutsuzlukla ilgili olarak da normalde beylik bir laf ederdim ,mesela 2 yıl önce olsa-insanlar mutsuz olmaktan zevk alıyor gibi. ama dünden beri insanların gerçekten mutsuz olduğuu söyleyen 3. kişisin. Gerçekten kötü zamanlar bunlar, kötü insanların elinde olan. O olağan mutsuzluğumuzu bile doya doya yaşayamıyoruz. En zekimizden en aptalımıza kadar iyi olduğunu düşündüğümüz herkesle birlikte çaresizce birbirimize bakıp bekliyoruz. Bir felaketi bekliyoruz belki, belki de o felaket senin söylediğin mutsuzluk havasına bir çözüm olabilir, dibe vurmadan yukarı çıkılmaz modunda. Neyse, pazar ve sabah olunca insan saçmalamadan duramıyor, gereksizce erken kalkmışım zaten. Uzatmayayım daha fazla, sonuçta bu yazdıklarım o mutsuz insanların bir kısmına göre samimiyetsiz sırt sıvazlamalardan başka bir şey değil. İnsan burada yazacak kadar aşağılık birisinin yazıları beğenebilir mi hiç ? Oysa ne güzel şarkı sözleri, hadisler ya da doğru/yanlış Oğuz Atay sözleri var paylaşılan. Şirk koşmamak gerek onlara normal insanlarla. Eline sağlık ve güzel pazarlar. Mutlu geçir bugününü olabildiğince.
6 önceki yanıtı göster
Necip G. okurunun profil resmi
Çok teşekkürler Erhan. Sen popüler ve kitlesi olan bir okur olarak adının muhtelif yerlerde görünmesine alışmalısın bence:)) Kitaba, en azından benim kıyasımı test etmek için göz gezdirmen taraftarıyım. Çünkü ben okurken bazı bölümlerde alakasız bir şekilde tebessüm ettim sırf bu yüzden:) mutsuzlukla ilgili tespitlerine katılıyorum. Toplumun belki de gerçekten kendine gelmek için daha büyük bir krize ihtiyacı var. Belki de bir kereliğine dibi görüp yüzeyin kıymetini anlamak gerekiyor. Sana da mutlu pazarlar Erhan, görüşmek üzere...
1 sonraki yanıtı göster
Semih Doğan okurunun profil resmi
Lanet olası fikirlerine katılıyorum ben de. Erhan Abi’nin dediği gibi yazdıkların burası ile sınırlı kalmamalı. Mutlaka bir şeyler yapmalısın. Hem toplumun içinden gelen hem de toplumu çok iyi analiz edebilen birisin. Gerçekten de bir köşe yazarı olsan keyifle okurdum seni :) Bir arkadaşım vardı. Şöyle söylerdi: “Mutsuz olmak için bir nedenin yoksa mutlusundur.” Günümüz şartlarında erişebileceğimiz en “mutlu olma şekli” budur bence. Sosyal medya ve türevleri, bizleri mutlu görünen mutsuzlara çevirdi. Her şey iyiymiş gibi yapmak, mutluymuş gibi yapmak bize iyi geliyormuş gibi davranıyoruz ama aslında hiç de iyi gelmiyor. Zira kendimizi kandırmaktan başka bir şey değil bu “-miş gibi yapmak.” Eline sağlık Necip Abi. Paylaşımların için teşekkürler.
3 önceki yanıtı göster
Necip G. okurunun profil resmi
Semih çok teşekkürler... Lanet olası fikirlerimizi eklemedikçe sadece yazarın lanet olası fikirlerini tekrar etmiş oluyoruz:) Aklı başında her okur, kitabı okuduğunda bunu anlıyor zaten. Papağan gibi tekrar etmenin kime ne faydası var ki? Kendime vakit ayırabildikçe burada bir şeyler paylaşmaya çalışıyorum. Gazetede şu an daha farklı bir alanda bir dönüşüm süreci yaşadığımız için iş dışında başka bir şeye vakit bulabilmek çok zor. Ancak bir dönem sonra daha kapsamlı bir proje için girişimlerde bulunacağım. Umarım güzel şeyler üretebiliriz zaman içinde... Son paragrafta yazdıklarına aynen imzamı atarım. Bunun farkına varanların bu tuzağa düşmemesi gerekiyor. Kendi adıma bu çabayı gösteriyorum. ‘Çok mu mutlusun’ dersen, en azından mutsuz değilim şeklinde bir yanıt verebilirim:) Tekrar teşekkürler değerli dostum, sevgilerimle...
Sezen B. okurunun profil resmi
Sizin incelemelerinizi seviyorum Necip Bey ister teknik olsun ister kişisel düşüncelerinizden oluşsun. :) Birkaç gündür burada dönen tartışmalar da kendi fikrimi belirtmemiştim, çünkü değerli arkadaşlarımızdan gayet yerinde yorumlar yapanlar oldu. Hep olumsuzu görerek, dünyayı kendine ve etrafındakilere zehir etmek isteyen arkadaşlar her zaman olacak. Ben onları pek kaale alamıyorum, onlar da almasalar kendilerine büyük iyilik ederler ama malesef bu bir huy ve "can çıkar huy çıkmaz" misali de onları öyle kabul edip yolumuza bakmalıyız. Gerçekten yaşadığımız kötü hayat koşullarında insan kendi mutluluğunu kendi yaratmak zorunda diye düşünüyorum. Bunu yaparken de başkasını incitmeden, eleştirmeden de yapmak gayet mümkün... Güzel incelemeniz için teşekkürler Necip Bey. Zevkle okudum. :)
2 önceki yanıtı göster
Necip G. okurunun profil resmi
Sezen Hanım çok teşekkür ederim desteğiniz için. 2014’ten bu yana kitaplığımda duran bu kitabın okuma kistesine alınmasında sizin de payınız var:) Yorumunuzda öne çıkardığınız diğer konu hakkında sizinle hemfikirim tamamen. O mevzu da bu bahsettiğimiz mutsuzluk mevzusuyla yakından ilişkili aslında:) Selam ve sevgilerimle...
Esther. Sema okurunun profil resmi
Yorumlara bakmadan yazdım aynı şeyleri yazdığım dostlar var mı bilmem.:) Arthur Schopenhauer okumuş birisi olarak diyorum ki ; ne kadar mutlu olmaya çalışsak da mutsuzluk olacaktır. Tamamen oluşan bir mutluluk can sıkıntısını da beraberinde getirir. Çünkü düşünsenize her şeyi elde etmiş hayatı istediği gibi olan birisi daha ne için çabalayacak? ( bknz. Burak Özçivit:))) Aslında hayat koşuşturması yanında birçok kişi rahat bir yaşama sahip her şey elimizin altında. Yaşlılar gibi konuşacağım ama eskiden ne zorluklarla yaşayan insan gün geçtikçe daha rahat bir yaşamla birlikte can sıkıntısı ve mutsuzlukla doluyor. Tabiki bununla kalmıyor yapmacıklık maalesef dünyayı sarmış - muş gibi yapmaktan insanlar kendi benlikleri dışına çıkıp toplumun istediği kimliğe bürünüyorlar. Gelelim kitaba okumak istediğim bir kitap ve okuduğum ikinci güzel inceleme. Bir an önce okumalıyım isteği oluştu gene:) Emeğinize sağlık.:)
Necip G. okurunun profil resmi
Sema çok teşekkürler. Schopenhauer’ın konuya bakış açısına Murat Ç. hocam da yorumunda değinmişti. Kitabı okuyanlar için böyle benzer çağrışımlar yapması ayrı bir güzel:) Dikkatli okurun gözünden hiçbir şey kaçmıyor:) Her şeyi elde etmiş birisi var mı bilmiyorum:) Aslında oradaki her şeyin ne olduğunu da konuşmak lazım. Mesela burada senin benim gibi bazı okurları Burgazada’da içi kitap dolu bir eve kapatsalar bence o ‘her şeye’ ulaşmış oluruz:)) Şaka bir yana, ne kadar mutlu olmaya çalışsak da mutsuzluk olacak görüşü doğrudur bana göre de. Ancak mutluluğu an’da değil de özde yakalamış birinin mutsuzluk zamamlarında da kendini idare edebileceğine eminim:) Vakit ayırdığın ve güzel düşüncelerini paylaştığın için çok teşekkürler. Sevgilerimle...
Nesrin A. okurunun profil resmi
Bir de mutsuzluk ve kıyaslama konusuna girseydiniz keşke Necip Bey, bu aralar buna taktık biz ailecek :) 'Mutlu olma' durumunun şimdiki hali o kadar abartılıyor ki, anlık haz almak için yapılan ve tamamen toplumun etkisiyle yapıldığı farkedilmeyen eylemler çoğunlukla mutsuzluğa sürüklüyor. Aniden gelen basit 'mutlu musun' sorusu bile nasıl düşündürüyor günümüz insanlarını. Kitap da, incelemeniz de yine benim en sevdiğim cinsten, elinize sağlık.
Necip G. okurunun profil resmi
Çok teşekkürler Nesrin Hanım. Evet haklısınız, girmek istediğim pek çok konu vardı daha ama her zaman olduğu gibi frene biraz hızlı basmak zorunda kaldım:) Toplumun etkisi, reklam ve tüketim dayatmaları... Başka nedenler de var tabii... Gün içerisinde maruz kaldığımız duyum, sayılarla ölçülemeyecek kadar fazla artık. Her konuda bilinçli bir algı yönetimi mevcut. Bu yüzden duygularımızı bile doğal değil de -miş gibi yaşıyoruz. Değerli yorumunuz için tekrar teşekkür ederim, sevgilerimle...
Bu yorum görüntülenemiyor
19 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.