Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

464 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 günde okudu
Aşka, Hayata ve İnsana Dair
“Elimde hiçbir kapıya uymaz anahtarlar, şimdi size aşka, hayata ve ölüme dair yerli yersiz cümleler söyleyeceğim.” Koca kitabın hülasası, içeriğinde ne taşıdığı bu veciz cümleyle tam olarak anlatılmış aslında. Bu iyi bir niyet aktarımı. Ben yine de biraz bahsetmek istiyorum kitaptan. 450 sayfa boyunca beni biriktirdi sonuçta, hem de ben onu bitirmemeye çalışırken. Nazan Bekiroğlu, bilen bilir ama bilmeyen için şöyle söylemek gerek; özge dili, lirik anlatımı ve hassas bir kalbi olan kendi deyimiyle Nakkaş (hem de usta bir Nakkaş), Türk edebiyatı içinse büyük bir talihtir. Onun o sizi çok başka yerlere çağıran lirik cümlelerini başka dile çevirdiğinizde aynı tat olmayacaktır. Bu da bizim lezzet dolu bir ayrıcalığa sahip olduğumuzun kanıtı. Denize, Buhurumeryeme, Nergise, çiçeğe yani, doğaya, hatıra taşıyan güzel kokuya ve aşka âşık bu zarif kadın, naif ibrişimiyle sizi gönlünüzden yakalıyor. Temas ettiği yerler, gönül dilini konuşanların, ancak aynı hâle mazhar olmuş, aynı yolu yürekli bir serdengeçti olarak gitmiş ve hikmetten nasibini alarak gönül bilgesi olarak dile getireceği şeyler. Hani vardır ya Halil Cibran’nın Ermiş’i işte yer yer o sesi duyarsınız. Mimoza Sürgünü’nde kendisi için: “Tamam, estetize ediyorum, idealleştiriyorum biliyorum. Düpedüz yazıyorum. Romantik olduğum da bir yafta gibi boynuma asılı. Ama ben gördüğümü söylüyorum. Neticede şu yazdıklarımda ben hem mecazlı hem de gerçekçiyim. Yani düpedüz kinayeliyim. Eğer öyle değilse ya ben hayal görmüşümdür ya bana hülya anlatmışlardı.” demişti Nakkaş. Çünkü doğası dışına çıkan şeylerin acı verdiğini ve bu acının da ancak estetize edilerek yaradılıştaki o doğal güzelliğine döndürülebileceğine inanıyor. Bu kitabı da, 20 senelik yazarlık ömründeki aşka, hayata ve ölüme dair eserlerinde yayınlanmış lirik deyişleri ve bir kenarda kalmış ama yayınlanmamış yani kitaba kadar henüz söylenmemiş estetik deyişlerinden teşekkül ediyor. Parçaya dair örnek sunmak bütünü tam olarak anlatamaz belki ama fikir verebilir. Onun için eserin içeriğine dair de bir şeyler yazmak istiyorum. Bir yazar var ki karşımızda kendine Nakkaş, Yazıcı isimlerini seçen. “Daha yüksek hakikate temas etmek için bunca hikâyeyi ben uydurdum” diyen ve “kaybolmamak için, varlığımdan en fazla şüphe ettiğimde var olmak için yazı, içim içime sığmadığında yazı” diyerek yazıyı bir çıldırmama tahliyesi olarak gören, ancak yazı aracılığıyla halleşebilen... İçinde bir can yangını taşıyan ve “sizin gördüğünüz dumanı, ateşi bendedir” diyerek kelimelerin kifayetsizliğini gösteren... Hayatın sahiciliğine takılıp, sertliğine maruz kalarak yaşama beceriksizliğini yazının emniyetinde sükûna erdiren bir ruh. “Kelâmın hükümsüz kaldığı bu yerde beni küçümseme. Bil ki kelâmdan da öte ah var.” Nakkaş, dile dökemediğin şeyin acısının katlanılmaz olduğunu söyler sana. Çünkü isimlendirmek, o şeyin varlığını beyan etmektir. Çünkü isimlendirmek, acıya bir anlamda sınırlar çizerek, onu daha evvel tecrübe edilmiş bir alana hapsetmektir. Bu yüzden kelimelerle yolunu bulmak, yazmayla kendini sağaltmaya da eştir ona göre. Köhne diliyle dünyada kendini ifadeye çalışan insan ancak aşkı yaşadığında yepyeni bir dil sahibi kılınabilir. Bu dilin kahramanları Yusuf-Mecnun-Âdem ise de Nakkaş bizzat bu çetrefil, büyülü dili bize duyurur. “Ömrü boyunca hayatı, varlığı, oluşu bir imaj sağanağının arasından seyreden biri sonunda düz cümlelerle konuşmak istiyorsa o artık şiirle birlikte aşkı da kaybetmiş demektir.” Ben aşkın kelamını en çok Nakkaş’tan dinlemeyi seviyorum. Çünkü güzelliğin insanın doğasından geldiğini ve o doğayı fark edip, ezel tanışının farkına vardığında insanın gerek dilsel gerekse manasal anlamda hayatı çok farklı bir boyutta yaşayabildiğine, beni O inandırdı. Anlattığı masal, hikâye ya da deyişle önce o dilin lezzetine varıp, sonrasında o hali duyumsamak farklı bir hakikate ermek demekti çünkü. “Elif karanlıkta oturuyordu. Bir Be bulsa, açılacaktı yolu. Ama sırdı Be. Elif sırrın varlığını bile bilmiyordu. Sır ortaya çıkınca Elif soracaktı, neye geldin? Seni açıklamak için, diyecekti Be… Aşkın yolu, mezhebi, meşrebi belliydi. Bıraktı kendini aşkın oluruna. Ne kadarsa o kadardı… Müstesna bir yazgıyla ödüllendirildiğine inanmaktan gelir aşkın büyüsü. Seçilmişlik vehmi.” Bu müstesna hali tehlikeli kılansa akılla oynamaktı. Bir denge üzerinde durmak… Oysa Nakkaş, akılla dengede tutulan aşkın münisleştiğini ve munisleşenin artık aşk olamayacağını söyler bize. Çünkü mecnunluğudur, Mecnun’u Mecnun kılan. Ancak aklıyla sorgulayarak vehim ve şüphe doğurduysa âşık, orada hiçbir şey eskisi gibi olamaz. Teslimiyetin kaybolduğu yerde tereddüt var olacaktır. Hiçbir duygu aşkla aşık atamaz, nefretten başka. “O kadar büyüktü ki aşktan geri kalan boşluk, orayı ancak nefretin cüssesi doldurabilirdi. Nefret, aşkla boy ölçüşebilecek yegâne duyguydu ve nefreti de ancak aşk yok edebilirdi.” Aşkın hâllerini zarif bir biçimde anlatan Nakkaş bize insanlık hâlleri üzerine de önemli ipuçları verir. Der ki: “Kötülükle sınanmayan iyilik makbul meta değil. İnsanı insan yapan, kötü olmaya gücü yettiği hâlde iyi olmayı seçebilmesi.” İyilikle ilgili olarak da “hatırlayacağın iyiliği yapma” diyerek ince bir telkin de bulunur. İnsan unutan bir canlı hele de insaniyetinden sıyrılmışsa nankör. Onun için der Nakkaş “Kalbine dokunmalı insanların. Yoksa bir kalpleri olduğunu kolayca unutuveriyorlar.” İçinden yenilenmeyenin, dışından çabuk eskiyeceğini ve insana, kalp yönünün tayininde en büyük rehberin vicdan olduğunu, onu kaybedenin tam da kaybettiği yerde bulabileceğini çünkü vicdanın hatırlanabilir bir gerçek olduğunu biz yine Nakkaş’tan duyarız. Acı çekmenin ruhun fiyakası olduğunu bilirdik de acının da bir estetiği varmış; “İnsan, acısını salt kendi adına çekiyorsa bu bencil bir acıdır. Kendi acımızda başkasının acısını da tecrübe edebilirsek, o zaman çoğalır, tamamlanırız. Bu da kendi acımızda evrenin acısını tecrübe etmek demektir.” Hayata dair sözlerini söyleyen Nakkaş’ın annelere dair de diyecekleri olacaktır elbet. Annelerin hepsini birbirine benzeyen ayrı bir ırk olarak görür ve güçsüzlükteki büyük güce dikkat çeker. “Kucağı bebek biçiminde yaratıldığı için midir, içinin her bebeğe böyle akması ve minicik bir bebeğin minicik bir kadını böyle güçlü kılması?” Bu kadar etrafında dolanıp, noktanın kendine temas etmeden olmaz tabii. “Hayat ne biliyor musun? Delinmiş sandalına su dolarken senin daha yüksek bir hızda onu boşaltmaya çabalaman.” Sözü daha fazla yormadan şunu söyleyebilirim. Ben okurken, bu kesif mana ikliminde Nakkaş’la birlikte enginde yol aldım. Yıllar evvel okuduğum Halil Cibran’ın Ermiş’ini okurken de benzer hikmetli bir yolculuğa çıkmıştım. Yol farklı olsa da ben yine o soyut yolun somut yolcusuydum. Kitapla alakalı elbette ki değinmediğim çok şey var, zaten hepsine değinmek de mümkün değil. Birçok konuda kavramsal manada deyiş ve sorgulama imkânı var, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Eserin oluşturulma biçiminden dolayı da Nazan Hoca’nın “Best of” çalışması olduğunu söylemek mümkün. Bitirirken Nakkaş’ın şikâyetten hikâyet ettiği bölümde söylediği, zaman zaman kalbe gelen o deyişle bitirmek isterim: “Ya Rabbi! Ben içtiği suya, yediği lokmaya, giydiği hırkaya şükreden biriyim. Bilirsin, öyle, senin adını unutmuşlardan değilim. Dilimden taşanda kusur varsa affet ism-i rahmanınla, esirge ve bağışla; ama bu dünya bana zor geldi.”
Yerli Yersiz Cümleler
Yerli Yersiz CümlelerNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 20171,361 okunma
··
276 görüntüleme
Selma okurunun profil resmi
bir röportajında, "kendi satırlarımın altını çizdim ve işte cümlesini ortalığa saçıverdim. şimdi benim bende ne gördüğüm de ortaya çıkacak. o da yaralarımdan ibaret." diye bahsediyor Yerli Yersiz Cümleler'den. bu kitabı okumak, okuyucuları için, Yazıcı'nın yaralarına tanıklık etmek, demek bir bakıma... Filbahri kokan bu güzel incelemeniz için teşekkür ederim... ruhunuza sağlık!🍃
Emin K. okurunun profil resmi
Yazıcı ' ya aşina olanlar için de o tanışıklığı belirgin bir şekilde zihne nakşetmek, yaralara ortak olmak gibiydi. Anlıyorum, siz de daha evvelden olan tanışıklığını pekiştirenlerdensiniz. Katkınız ve zarifliğiniz için ben teşekkür ediyorum :)
Burak okurunun profil resmi
Bu kitaba da böyle güzel bir inceleme yakışırdı zaten, emeğine sağlık. :)
Emin K. okurunun profil resmi
Teşekkürler Burak hocam, kitaba göre eksik kaldı aslında. Daha çok şey vardı ama ancak belli yerleri dile getirebildim. Bu şekilde bile uzun oldu :)
Beyza okurunun profil resmi
''İçinden yenilenmeyenin, dışından çabuk eskiyeceğini ve insana, kalp yönünün tayininde en büyük rehberin vicdan olduğunu, onu kaybedenin tam da kaybettiği yerde bulabileceğini çünkü vicdanın hatırlanabilir bir gerçek olduğunu biz yine Nakkaş’tan duyarız.'' O kadar anlamlı ki. Çok güzel, berrak bir inceleme olmuş. Emeğinize, yüreğinize sağlık. :)
Emin K. okurunun profil resmi
Teşekkürler Beyza hanım, o anlam deryasında bir damlaydı sadece. Eser, anlamın derinlerinde gezdiriyor sizi :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Zeyneb Öztürk okurunun profil resmi
"ama bu dünya bana zor geldi...” Bu inceleme de sanki sizin incelemelerinizde - best - olmuş gibi, henüz hepsini okuyamadim gerçi :) Zamanınıza, kaleminize bereket, tsk ederiz Emin Bey.
Emin K. okurunun profil resmi
Takdir sizin, belki de öyledir :) Ben teşekkür ediyorum, ilgi gösterip zaman ayırdığınız için.
Bu yorum görüntülenemiyor
pomegranate okurunun profil resmi
Emeğinize, yüreğinize sağlık Emin Bey, detaylı ve kitabın hakkını veren bir inceleme olmuş. Yerli Yersiz Cümleler'de Yazıcı'nın altı çizili satırlarını, kendi geçmişinin üzerinden geçişini okuyoruz aslında. Teşekkür ederiz incelemeniz için. :)
Emin K. okurunun profil resmi
Çok teşekkürler Mine hanım, vakit ayırdığınız için, beğenmiş olmanıza da sevindim ayrıca. Doğru, Yazıcı kendi geçmişi üzerinden geçiyor. O samimi yolculukta kendinize dair de çok sahici şeyler buluyorsunuz. Sanki sizden biri, size iyi gelecek bir yolculuğa, sizi beraberinde götürüyor. Rica ederim :)
eda emin karataş okurunun profil resmi
Bir Nazan Bekiroğlu seçkisi.Inceleme için teşekkürler.Kaleminize sağlık.
Emin K. okurunun profil resmi
Rica ederim, vakit ayırdığınız için ben teşekkür ediyorum.
Eylül Türk okurunun profil resmi
En sevdiğim deneme türünün, en sevdiğim kısacık paragraflarında, sayfa sayısını kat be kat arttıran uçsuz bucaksız mânâ, yoruldum, yoğruldum... İnsan bu kadar aşkın cümleyi kurmuş olabilir mi diye düşünüyorum. Kimbilir hangi Romanın yüksek eşiğinden, hangi hikâyenin hıncahınç kederinden, hangi duanın hüzmesi bu inşirah, hangi suâlin habercisi... Yer yer başıma ağrılar saplandı...Yer yer şiirin müziği... Çok güzel yorumlamışsınız Emin Hocam. Bitirir bitirmez tahlil okumanın zalım bir keyfi varmış. :) Yüreğiniz varolsun.👏
Emin K. okurunun profil resmi
Bu kitabı okuduğum zamanı çok iyi hatırlarım. Bilerek uzatmıştım, yavaş yavaş okumuştum. Çünkü hayatımın başka bir evresindeydim ve her gün okuduğum o biraz sayfada enteresan bir biçimde o güne dair bir şeyler vardı. Güzel bir yolculuktu yani Eylül Hanım, bazen öğretmendi Nakkaş, bazen de benim söylemek istediğim şeyleri bana yakın gelecek biçimde söyleyen bir gönül dostu. Bu kitap bence de çok kıymetli. Bitirir bitirmez yazıyı okumuş olmanız da iyi bir paylaşım olmuştur, çünkü ben de sıcağı sıcağına olan fikir-duygu paylaşımlarından keyif alıyorum. Paylaşımınız ve sözleriniz için teşekkürler :)
K. okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık. Sipariş veriyorum, derhal. :)
Emin K. okurunun profil resmi
Teşekkürler, birden okumayın ama, sonra gönle zeval gelmesin :)
2 sonraki yanıtı göster
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.