Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

225 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Savaş Biter; Bedenler Yaşar, Ruhlar Ölür...
Savaşı çıkaranlar değil, savaşa gönderilenler ölür. Savaştan geriye kalan ise parçalanmış ruhlardır. Cephenin sana yaptıklarını yaşamın boyunca unutmak istemezsin, neden orada ölmediğini sorgulayıp durursun. Artık “Yürüyen Ölü” olmuşsundur. Ruh bedende var gibi, ama yok gibi. İlk yüz sayfa sizi kitaba alıştırıyor, geri kalan kısım ise sizi olduğunuz yere mıhlıyor, barut kokusunu ciğerlerinize çekiyorsunuz. Bir kitap okursunuz, görmediğiniz savaşa lanet edersiniz. İşte bu o kitaplardan biri. Gerçeğin arkasına gizlenmeyen, gerçeği yüzünüze vuran cinsten. Ölenler neden öldü, yaşayanlar neden yaşıyor, bunu kimse bilmiyor. * Kamu Spotu: “Spoiler olma ihtimali olan sürpriz bozanlar olabilir. Bu uyarı sadece bilgilendirme amaçlıdır. Spoiler değil, gerçekler vardır!” * “Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür.”
Jean-Paul Sartre
Jean-Paul Sartre
Bir ülkeye saldırdığınızda, haklı olarak savunma yapacaktır. Teslim olmamak için, tüm gücünü seferber edecek, istilayı kabul etmeyecektir. Bu bir savunmadır, yaşamak için, özgürlük için yapabileceğiniz tek şey, kanınızın son damlasına kadar çarpışmaktır. Bir de bunun aksine, devlet liderlerinin genellikle, toprak, petrol gibi konularda anlaşamaması üzerine hiç yoktan yere savaş çıkması durumu vardır. Hiç gitmeyeceğiniz topraklar yüzünden, belki de hiç ihtiyacınız olmayacak petrol için birileri sizi savaşa sokacaktır. İşte o zaman hikâye başlayacaktır. Sen vatan müdafaası yaptığını düşünürken, bir diğerleri savaş sonunda kazanacağı toprakları ve parayı hesap ediyor olacaktır. Birinci Dünya savaşı neden çıktı diye sorduğunuzda önünüze en başta “Sanayi Devrimi” ve “Fransız İhtilali” çıkacaktır. Birisi sömürgeciliği bir diğeri ise milliyetçiliği tetiklemiştir. Nedenleri Avrupalı Devletlerde arayacak olsak ta, asıl neden Osmanlı’nın hasta adam olarak son günlerinin gelmesi idi. Kaybedilen topraklardan pay alma yarışı kızışmış ve sert karşılaşmalara neden olmuştur. İş çığırından çıktığında ise, hiç cepheye dahi gitmemiş liderlerin SAVAŞ kozu ortaya atılmıştır. İşte milyonlarca insanın öldüğü, sakat kaldığı, dünyanın çirkin yüzünün ortaya çıktığı yakın yüzyıl savaşlarının başlangıcı böyle çıktı. Neden Öldürüyoruzun karşısında, neden ölüyoruz vardı. Cephede değilde yolda karşılaşsalar birbirlerine hiçbir düşmanlık beslemeyecek milyonlarca insan işte bu savaşlarda öldü. “(…)Öldüreceğiz diyenlere karşı, “ölmeyeceğiz” diye savaşa girebiliriz. Ancak, ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir. “
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
(1923, Adana) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, II, Ankara, 1997, s. 128) * Birinci Dünya Harbini, İkinci Dünya Harbinden ayıran en önemli nokta, askerlerin sorgulama yapabileceği durumların oluşmasıdır. Birçok ülke askerinin anılarında, ülkemiz askerilerinin anılarında da mevcuttur bu durum. Bu savaşlar genellikle siper savaşlarıdır ve askerler birbirlerine yakındır. İkinci Dünya Savaşı’nın dehşet saçan silahları daha keşfedilmiş değildir. En büyük dehşet gazdır. Çeşit çeşit gazlar üretilmiştir. Kimyasal silahların kullanımı ile ilgili
Kurt Vonnegut
Kurt Vonnegut
‘un
Mezbaha No:5
Mezbaha No:5
incelemesinde değineceğim. Şimdilik o konuya değinmiyorum. Ne diyorduk, askerlerin savaşı sorgulaması ve birbirlerine olan yaklaşımları. Fazlasıyla anı mevcut demiştim, bu anılar düşman askerlerin cephelerde birlikte yemek yemesi, sigara alışverişi, haberli top atışları, şahitlerin anlattığına göre Çanakkale de askerlerin cepheler arası tavalara nişan alıp kendi aralarında bir çeşit oyun oynaması vs. Olağan dışı gelen bu durumlar İkinci Dünya Harbinde yoktur, çünkü gaddarlık vardır bu harpte. İnsanlığı yok etmek istermişçesine savaşan ordular vardır… Savaşın içindeyken, savaşı sorgulayabilmek ve neden öldürüyoruz sorusunu sorarken, neden ölüyoruzu anlayamamak meselesidir. Bunca insan neden öldü? Dönüp arkanıza baktığınızda, detaylı tarih kitapları okuduğunuzda; birleştirmeden ziyade hep parçalama yaşatmıştır bu savaşlar. İstediğini alacağını sananların sadece hayalinde kalmıştır. Garp Cephesinde Yeni Bir Şey yok işte tam bu noktada karşımıza çıkıyor. Avrupa’nın savaştığı ilginç cepheler vardır. Bu cephelerin bazılarında askerler rutin bir yaşantı sürmektedir. Savaşmaktan ziyade geri planda kalmış, sanki unutulmuşlardır. Bir de kan kokusunun hüküm sürdüğü, ellerin parçalandığı, bacakların koptuğu, beynin kafatasından sarktığı, vücudun ikiye ayrıldığı, ağızdan koyu kanların aktığı, bedenin yok olduğu ve bulunamadığı cepheler vardır. Kitabı okurken iki cepheye de konuk olacaksınız. Savaş karşıtı bu kitabı okuduğunuzda, savaş çığırtkanlığı yapan insanların hayat hakkında hiçbir şey bilmediğini anlayacaksınız.
Jacques Tardi
Jacques Tardi
‘nin
Siperlerdeydik (1914-1918)
Siperlerdeydik (1914-1918)
Çizgi-Roman’ı bir bakıma “Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” un çizgilerle yansıtılmış halidir. Cephede yaralandığınızda, yaşama şansınız çok azdır. Kurşunun nerenize isabet edeceği hiç belli değildir. Dönemin imkanları göz önüne alındığında, yetersiz sağlık ekipmanı ve insan gücü zaten yeterli olmayacaktır. Bacağınızdan vuruldunuz ya da kolunuza bir şey oldu. Tamamı değil, bir kısmı zarar gördü. Hastaneye gittiğinizi hatırlayacaksınız, uyandığınızda hasar görmüş uzuvunuzu tekrar göremeyeceksiniz. Çünkü kesilmiştir. Doktorların bir kasap gibi çalıştığı savaştır. Milyonlarca asker, milyonlarca kol, milyonlarca bacak… Bunu gördüğünüzde savaşın içinde dahi olsanız, savaştan kopma noktasına gelip sorgulamaya başlıyorsunuz… "İnsan sinip kaldıkça dehşete tahammül eder, fakat düşünmeye kalkıştı mı, onu öldürür bu dehşet." #42843475 Savaşın dehşeti hiçbir şeye benzemez. Bir bakıma insanın en serbest olduğu zamandır. Katliam yapmasına izin vardır. Savaş suçları dediğimiz şey, gerçekleşen binlerce olayı değil, anlatılan birkaç olaydan ibarettir. Savaşın içinde saklı kalmış sivil ölümleri, teslim olmuş askerlerin ölümleri, yapılan soykırımlar insanın içinde ki insan dışı varlığı da ortaya çıkarır. Kimileri savaşın celladı olur, kimisi ürkeği. Dalıp cepheden uzaklaşan askerlerin anıları hayli çoktur, yanlarında top patlasa dahi, daldığı düşten çıkamayan, kilitlenen, savaşın anlamsızlığında kalakalan askerler vardır. Şans yanındaysa bir gün daha yaşar, değilse parçalarını bulmak bile zorlaşacaktır. Her asker, bir gün daha yaşayabilmenin hayalini kurar. "Öldürmek istiyoruz; çünkü karşıdakiler bizim can düşmanlarımız şimdi; tüfekleri, bombaları üzerimize çevrili. Biz onları mahvetmezsek onlar bizi mahvedecekler!" #42841184 Savaş sona erene kadar bu tablo değişmez. Karanlıkta yanına gelen arkadaşında olabilir, düşmanda. Süngüyü sapladığında beş dakika önce birlikte güldüğün arkadaşına mı, yoksa düşmana mı sapladığını bilemezsin. Karanlığın ortasında kalakalır, cansız bedene bakarsın. Ceplerini yoklarsın annesine, sevgilisine, eşine yazdığı bir mektuba rast gelirsin. Okursun ve hayatın değişir. Senin için bir hiç olan beden, daha sonra hayata bakış açın olur. Savaşın sonunda yaşayan insan, yaşadığı olaylardan dolayı normal bir hayat süremez. Ruhu ölmüş, cephede kalmıştır çünkü. Savaşı iyi anlamda sunabileceğimiz bir argüman yoktur. Savaşın mantığı olmadığı gibi insanlığa yararı da olmamıştır. Fetihler araba yarışı değildir, askerle ve kanla yapılır. Her fetih insanlığa inen bir darbedir aslında. Ülke savunması ayrı bir şeydir, başka bir ülkeye saldırmak, toprağını işgal etmek ayrı bir şeydir. Yetinmesini bilmeyen insanoğlu hala bu kavramları anlayabilmiş değildir. Belki de insanoğlu gizliden gizliye, dehşetin sınırlarında gezmeyi, şiddeti, kanı, ölümleri çok seviyordur. Belki de savaşmak için can atıyordur, kim bilir insanı sevmek değil de öldürmek daha hoşuna gidiyordur. Bugünün dünyasına baktığımızda; yarın için olumlu bir tablo gördüğümüz söylenemez. * “Üçüncü dünya savaşında hangi silahlar kullanılacak bilmiyorum; ama dördüncüsü taş ve sopa ile yapılacak.”
Albert Einstein
Albert Einstein
* Kitabı öneriyor, savaşın karşısında durmanın büyük bir erdem olduğunu tekrar hatırlatmak istiyorum. Savaşın değil, BARIŞIN hüküm sürdüğü bir dünya görmek dileğiyle. İncelemeyi okuduğunuz için teşekkür ederim.
Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (Ciltli)
Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (Ciltli)Erich Maria Remarque · Everest Yayınları · 20203,262 okunma
··
166 görüntüleme
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Savaşlarda milyonlarca asker, milyonlarca kol, milyonlarca bacağın parçalanacağı zaten başlı başına bir spoiler iken yaşanıp bitmiş tarih ve savaş kitaplarında spoiler uyarısı isteyen tayfaya selam olsun. "Neden öldürüyoruzun karşısında, neden ölüyoruz vardı" İncelemenin özeti bu cümle olsa gerek. Zira insan olarak "nasıl"ları cevaplamak her zaman kolaydır fakat "neden"leri keşfedebilmek o kadar kolay değildir. Ne kadar kitap okuyup ne kadar inceleme yazsak da bunun nedenlerine tam olarak ulaşamayacağız. Ayrıca "Savaş karşıtı bu kitabı okuduğunuzda, savaş çığırtkanlığı yapan insanların hayat hakkında hiçbir şey bilmediğini anlayacaksınız." bu cümlende de savaş çığırtkanlığı yapanlar kadar savaş karşıtlığı çığırtkanlığı yapan apolitiklere karşı da bir ironi sezdim sanki. Çünkü Müjdat Gezen'in dediği gibi; "Politika tabii bir şeydir, hayatın içindedir. Adımınızı sokağa attığınız anda başlar. O gün ekmek fiyatına zam geldiyse, o gün benzin pahalandıysa, siz de bir arabaya biniyorsanız ve ekmek yemek zorundaysanız bu doğrudan politikaya bulaştınız demektir. Evin içindeki konuşmadan tut, bakkalla konuşman, şoförle konuşman politik bir meseledir." Politika kelimesi yerine savaş kelimesini koyarsak sanırım ki benzer anlamlara gelecektir. İnceleme için eline sağlık Murat...
Murat Ç okurunun profil resmi
Spoiler konusunda spoiler vermesem dahi en az 3 defa sorun yaşadım. Spoiler olabilir diye yazdığım inceleme bile kalkmış sonra geri gelmişti. Aslında spoilerlık bir bölüm anlatmıyorum kitaptan. Sırf bir şeyleri şikayet etmek için nefes alan insanlar var, anlamak mümkün değil. Söylediklerine katılmamam imkansız. Hayatımızı idame ettiğimiz ülke içinde ki sorunlara tamamen sırtımızı çevirmemizi bekleyen, anlamakta zorlandığım kendisini entelektüel sanan bir insan grubu var. Güncel olana yorum yapmayacaksak, ortada bir haksızlık var ve dile getirmiyorsak "haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" sözü bizim içinde geçerli değil midir? Savaşa karşı çıkan neden karşı çıktığını bilmiyor, savaş isteyen de niye istediğini bilmiyor. Sadece istiyorlar ve istemiyorlar. Aslında bu konuları tamamen anlamak için dediğin gibi okumaktan ziyade işin içinde olmak ve birinci elden görmek lazım. Ülkelerin bütün siyasi kararları, anlatıldığından çok anlatılmayan taraftadır. Biz sadece bize anlatılanı biliyoruz ve onu yorumluyoruz. Anlatılmayan kısımda neler var gram bilmiyoruz. Yorumun ve katkın için teşekkür ederim.
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
barış okurunun profil resmi
Şimdi incelemeyi okuyacağım, bu sefer kitabı okumak isteyeceğim, bulamayacak iyice sinir olacağım. Yer imlerine kaydettim ruh halim uygun olduğunda okuyacağım, şimdiden eline koluna sağlık :) Not : savunma savaşları hariç bütün savaşlar para için yapılır, dünyanın en salak olaylarından biri ama oluyor işte
Murat Ç okurunun profil resmi
İşim vardı yazamamıştım. :) Sen kitabı mı bulamıyorsun, benim okuduğum ciltli olanı mı? Hiçbir devlet can sıkıntısına yapmaz savaşı tabi. İşin içinde her zaman maddi bir şey vardır. Ama o zamanın ruh hali ile şimdi ki çok farklı. Öyle bir savaş düşünülemez artık. Herşey daha da aptalca.
2 sonraki yanıtı göster
Adem YEŞİL okurunun profil resmi
Azıcık Mülkiyet kitabım ile ilgileneyim, sonra yorum yaparım. :)) Okudum mu, okuduğum vallahi. Max'in anlatmak istediği o' psikolojiye bürünüp (tamamen insani duygular ile içimdeki cenevar olmadan) öyle yorumlayayım bari. 😀😀😀
Murat Ç okurunun profil resmi
Sal gitsin içinde ki cenavarı. :)))
1 sonraki yanıtı göster
Sezen B. okurunun profil resmi
Okurken savaşın anlamsızlığını ve korkunç yüzünü iliklerime kadar hissettiğim bir kitap olmuştu. Sen de çok güzel yorumlamışsın. Emeğine sağlık. Son olarak savaş karşıtı olan biri olarak Sadi Şirazi'nin şu sözünü paylaşmak istiyorum. "Baştanbaşa bütün dünya, bir damla kanın yere dökülmesine değmez."
Murat Ç okurunun profil resmi
Okurken biraz Orwell tadı da almıştım. Dönemin edebiyat dili olabilir tabi bu. Normal bir şeyi anlatır gibi, sakin ve yavaş yavaş başlıyor. Sonrasında ise zihinlere işleyen bir savaş karşıtlığı başlıyor. Dönemin yasaklanan kitaplarından biri. Savaşların gram mantıklı yanı yoktur. Bir damla kan bile yok yere akmış kandır. Rica ederim ne demek. Senin de yorumuna sağlık.
Ayşe* okurunun profil resmi
Ben bu kitapla
Silahlara Veda
Silahlara Veda
‘yı ard arda okudum, bütün parçalar kafamda birbirine karışmış durumda. Fakat özü aynı, insanlar, savaşlar ve silahlar dünyanın başına gelen en büyük felaket olabilirler, ve bunun hiç bir koşulda değişmeyecek olması artık beni giderek aldırışsız yapıyor. Bu kitabın devam kitabı olarak
Dönüş Yolu
Dönüş Yolu
öneriliyor, aklında olsun. Ağzına sağlık.
Murat Ç okurunun profil resmi
Tamamdır ekledim sepete. Yakın zamanda olmasa da okurum. :) Savaş hep var. 1984 kitabı gibi düşünmek lazım. Etrafımızda silahsız, çatışmasız bir yer yok. Her yerde ölüm var. Sadece ülkeler birbirine girmiyor, bölüm bölüm hepsi kendi işini belirli yerlerde hallediyor. Ya da ülke içinde yapılıyor bu savaş. Amerika ürettiği silahları ne yapacak yoksa? Birine saldırı silahı satıyor bir diğerine savunma silahı. Şaka gibi bir durum var. Ülke istila ederek bir şey elde edilemeyeceğini çok iyi biliyorlar. Kontrol alabilmeleri için komple o ülkenin insan ırkını yok etmeleri lazım. Özellikle birinci ve ikinci dünya harpleri yüzyıla damga vurmuş savaşlar. Yıkımları ve sonra ki yüzyıla bıraktığı miras acı dolu. Söylediğin kitabı da alacağım. Okuduğum kitap bitsin ya Kar Kurdu ya da Kardeşler Takımına başlayacağım. Yakın zamanda da Çanlar Kimin İçin Çalıyor'u artık okumam lazım. :)) Teşekkür ederim yorumun için.
9 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.