Şu meşhur esere bizde bir el atalım dedik, fena mı ettik? Kitabın hikayesi beni etkilemiştir her zaman. 1. Dünya Savaşı başlar, Ernest gazetesi adına Fransa’ya muhabir gider ama amiyane tabirle bu kendisini ‘kesmez’ ve İtalya’ya giderek savaşa kendini gönüllü yazdırır. Önce ambulans şoförü olur ama bu da kendine yetmez ve piyadeye geçerek çarpışmalara katıldı, ödül aldı. Vücudunda şarapnel parçaları ve diz kapağında platin ile yaşadı. Bu yaşadıkları onu etkiledi ve o da dünyada ‘Klasikler’ arasına giren; heyecanlı, hareketli ve aşk macerasıyla yoğurduğu Silahlara Veda eserini yazdı.
Dikkat bu paragrafta ‘ağlama modu’ etkinleştirilmiştir: 5 dakika yahu 5 dakika. O kadar çabaladım ama maalesef yetiştiremedim ve birkaç dakikayla maalesef kitabı tek günde bitirmeyi kaçırdım, sağlık olsun ne diyelim? Gene de üzüldüm işte. Bunu hemen telafi etmeliyim. Edebilir miyim? Evet.
Güzel bir kitaptı, dönemin ve yazarın kendi psikolojisini açık açık anlattığı, savaş ve aşkın birleştiği, insanın canının yandığı bir konunun derin analizi aslında. Psikolojik olarak mutlaka tavsiye edebileceğim, sadece klavyeden “ŞUYUM, BUYUM” benzetmesi yapanları o savaş ortamına zorla sokup şu kitabı da üstüne okutturmak isterdim. Daha ne söylemek istediklerim var da neyse...
Cümleten keyifli okumalar, mutlu geceler dilerim. Esen kalın..