Siz hangi konular üzerine yazıyorsunuz Asım Bey? diye sordu Yiğit Bayatoğlu. Ben, genelde haksızlıklar, görmezden gelinenler, ayrımcılığa uğrayanlar hakkında yazarım Yiğit Bey, dedim. Ağız burun kıvırdı, pezevenk.
Altın mıydı gümüş mü bilmiyorum.
Ona neden ihanet ettiğini bilmiyorum
kendi gerekçeleri dışında,
açgözlü ve sahtekâr bir adam olması dışında.
Ve bir de büyük günahlar vardı,
önceden açıkça bildirilenler
ve daha sonra görmezden gelinenler
ve daha sonra unutulanlar
benim dışımda herkes tarafından unutulanlar…
Yahuda’nın bir annesi vardı
tıpkı benim gibi.
Ah! Yücelt hakikati ve tadını çıkar!
Sana bunu söylerken hissettiğim
taşkın heyecanı düşünme
sadece düşün ki…
Yahuda’nın bir annesi vardı.
“Saflar, deneyimsizler, ürkekler, tedirginler, suskunlar, çekingen, bağırmadan ve böğürmeden konuşanlar, 'kısık sesler' için yazıyoruz. Arka sıradakiler, bir baltaya sap olamayanlar, görmezden gelinenler, tutunamayanlar için yazıyoruz (...) nereye gideceğini ve gitse de ne yapacağını bilemeyenler için yazıyoruz. (...) Kendisine bile geç kalanlar için yazıyoruz en çok. (...) Yeryüzüne alışamayanlar, dünyayı zindan bilenler, olup bitenleri kabullenemeyenler için yazıyoruz biraz da. Nasıl yaşayacağını bilemeyenler, şaşkınlar, amatörler, acemiler, ''Ben 'ben' olacağıma şu dağlarda kar olsaydım!'' diyesi gelenler için yazıyoruz.”
Ve bir de büyük günahlar vardı,
önceden açıkça bildirilenler
ve daha sonra görmezden gelinenler
ve daha sonra unutulanlar
benim dışımda herkes tarafından unutulanlar...
Sevdiği kişinin sesine gizlenmiş hazineleri, yalnızca görmezden gelinenler, çirkin kadınlar, bahtsızlar, bilinmeyen âşıklar, utangaç kadın ve erkekler bilir.
Aile içinde bile görmezden gelinenler var. Bazen koca eşini, çocuk annesini, kardeş kardeşi görmezden geliyor. Gözlerinin içine baktığın insan seni görmüyor.