Kitabınızı bir umut için okumak istedim. Çoktan yitirdiğim umutlara bir umut olsun diye. Dicle Nehri kıyısında ölü bir beden kadar soğuk bir taşa oturup sıcak kitap sayfalarını okumaya başladım.
Çocukluk yıllarınızı okurken kendi çocukluk yıllarım aklıma geliyordu, çocukluğumda hayaller kurduğum bu nehir kıyısında. Çocukken geleceğe dair
♡♡♡♡
O zamanların elit ve şımarık çocuğu ben, birisini gördüm pazarda...
Gerçekten ve gerçekten o dilenci degildi, çalışamayacak kadar fiziken mağdurdu.
"Acaba birileri bir iki lokmalık birşeyler verirde, çocuklarıma götürebilirmiyim" ümidi ile yanaştığı tezgahlarda pazarcıların gözlerine bakıyor, yüz bulamayınca sanki içi ağlar gibi
Hâlâ etkisindeyim...
Bu kaçıncıdır gözlerim doluyor bilmiyorum. Selahattin Demirtaş beni kemiklerimden sarsmayı başardı. Demirtaş' ın öykücülükte bu denli iyi olabileceğini asla düşünmezdim. Sonuç itibarıyla önyargı kötüdür ve benim gibi dersini alanlara öğreticidir. (:
İncelemeyi okuyan okurların hangi ideolojik kültürle yetiştirildiği umrumda bile değil. Bildiğim tek şey öteden getirdiklerinizi ötede bırakmanız ve kendi ideolojik felsefenizi kendiniz oluşturmadan birey olduğunuzu iddia etmenizin saçmalık olduğudur. Hoş, kendi bedeni üzerinde söz söyleme hakkına sahip olmayan bir toplum içinde birey kalabilmenin ne denli başarılı olacağı da yine sizin taktirinizdir...
"Seher" bana göre kürt halkının lâzım gelen en önemli öz-eleştirisidir. Selahattin Demirtaş "edî bèsé" (yeter artık) çığlığının ilk mihenk taşıdır.
Demirtaş' ın üslubu bildiğiniz mitinglerde veya yerel televizyonlarda yaptığı güleryüzlü konuşmasının karşınızda yapılması gibi içten ve canlı.
Hep söylerim, keşke başka bir partiyle sizi tanısaydık Sayın Demirtaş. Değişim şart (!)
Klimalı ofisinde en zengin manzaralar karşısında en teknolojik programlarla kitap yazan yazarların günlük hayat tahlilleri zayıf olur. Yani bildiğiniz bir şantiye işçisinin yaşadığı zorlukları, bir çocuk gelinin zorla evlendirilmesinin onun üzerinde nasıl bir duygu durumu yaratacağını yazabilmek, yüksek topuklu ayakkabısıyla yaptığı röportajlar sonrası Anadolu' yu anlatmanın etkisi zayıf olacaktır diyorum.
Önyargılarını kırmayı bilen dostlara...
~~kitapla kalın~~
Sen Quasimodo... Yüreği ve görüntüsü bu kadar tezat olan bir karaktere rastlamamıştım. Ta ki
Notre Dame'ın Kamburu 'nu okuyana kadar...
Eserde, dışı bakılamayacak kadar çirkin, yüreği inanılamayacak güzel olan Quasimodo ve onun tam tersi olan Phoebus karakteri aracılığıyla, sadece dış görünüşe önem vermenin ne kadar yanlış bir tutum olduğunun mesajı
Carlos gibi kitap düşkünleri görmedim hiç,
böyle insanlar tanımadım. Kitap okuyanların farklı kuralları, takıntıları ya da ilkeleri de olabiliyor. Hiç kitabını paylaşmayanlar var, kimseye kitap ödünç vermeyenler. Ya da ikinci el okumayanlar da var benim bildiğim. Kitap biriktirmeden edemeyenler de var, bunu ben de yaşadım, ama bir buçuk sene
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nden yaşlı bir kadın, aldığı yardım parasını Türkiye'deki depremzedelere destek için gönderdi.
Gözlerim doluyor gerçekten iyi ki varsın teyzem. Yüreğimiz sızlıyor dünyadan her yerde sizi görünce..😢