Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Darmadağın
Hava tüm gün 40 dereceden fazlaydı. İçimden "bu Mersin sıcağı da temmuz ayında daha fena oluyor" derken birden kapı çaldı. Oysa kimseyi beklemiyordum. Kapıyı açtığımdaysa karşımda birisini beklerken bir zarf görmüştüm. Pembe bir zarf. Merakla içini açıp okumaya koyuldum. 3 sayfa mektup vardı içinde. Özensiz bir el yazısı, yanlış imla
💚🍀☕ hani hep ''konuşmaya çok ihtiyacım'' var diyoruz ya, aslında konuşmaya değil birine ihtiyacımız var. belki yanında sadece susabileceğimiz biri, belki omzuna yaslanıp öylece duracağımız biri, belki aynı şarkıyı aynı anda dinleceğimiz biri. en çok böyle biri olmalı. ne sevgili ne arkadaş. benim hiç kaybetmekten korkmadığım biri olmalı yanımda... eğer ki olmak istemiyorsada fazla ısrar etmeyeceksin! elinden geleni hakkıyla yapıp, bekleyeceksin... inat iyidir ama kıvamında... . . . 📷 ben yokken; çiçeklerim açmış, solmuş, kurumuş... gelir gelmez onların bakımını yaptım ve onlarla konuştum...dertleştim...ağladım... güldüm... "bizi kaybetmekten korkma, sen gitsen de biz dallarımız yapraklarımız kuruyup dökülse bile, köklerimizle seni bekliyor olacağız" dediler... anladım ki nankörlük yalnızca insana has bişey...
Reklam
'hayat'ta üzerine düşünülecek şeyler; montaigne ve monteyn.. :D
bundan 15-16 sene öncesinde köyde olduğum bir gündü.. akşam saatleriydi.. bizim oralarda hayat denilen, evin önünü kaplayan üzeri kapalı, çevresi açık yüksekçe yerde (şu evin girişi gibisine bi' yer; 4.bp.blogspot.com/-hLE3QMeLxcw/V1... ) yeğenim ile birlikte
Vasiyetimdir Sevgili Atölyem;
‘Ah’lar Ağacı 1- Bir ilaç içsem bari diye düşündüm, Biraz kolonya sürünsem, Ferahlasam, pencereyi açsam. Şöyle bir şey yazdım sonra: Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde.
Nefret ettim insanların din adı altında dinimizi sömürlemelerinden. Yahu arkadaş bizim dinimiz hoşgörü dini değil mi? Kimin orucu, kimin namazı kimin kuranı bunlardan sadece kişinin kendisi sorumlu değil mi ? Bugün en yakın arkadaşım “ bugün Ramazan mı ya “ diye sordu. Güldüm geçtim oruçlu olmama rağmen. Şimdi onu sevmekten vaz mı geçmeli? Ezelden beri savunduğum bişey var. Kim karşısındaki insanda bişeyleri kusurlu buluyorsa kendinde ki eksikliktendir. Malesef ülkemizde de epey eksik. Herkes kendi din kavramını kurmuş kafasında ve ona göre yaşıyor. Onun dışına çıkan herkes dinsiz. Niyet arkadaşım niyet!! Senin niyetin kötü olduktan amacın sadece fesatlık olduktan sonra başını din uğruna koparsan yine şüphe duyarım. Asıl insanlar hakkında böyle kolay hüküm vermek en büyük münafıklık. Ama yok bunu asla kimseye ispat edemezsin. Ne de olsa oruç tutan müslüman diğeri değil, namaz kılan dindar diğeri değil. Bu fetvayı veren de biziz. Sen, o ben. Bu işler böyle yürüyor artık. Yazık.
“Susmak yalanını örter sanarsın ya Belki de yanlış insanım çünkü ruhum gerçek kadar çıplak ama benim olayım göz bebeklerine kadar sızmak Şimdi; ya yanımda ol ,ya karşımda Biz okyanuslarda başardık bak Ne yaşanacaksa bi yaşansın da Bi zamanlar vardım, sen de vardın ama baş ağrımda Arkadaşlarım öldü, 18 yaş aldım ben Bi ağladım, bi güldüm; bi fırsatım olsa kaçardım ben Belki de senin cehenneminde bile yaşardım ben Sorun asla gitmen değildi, eminim onu bile aşardım ben..”
Reklam
Bazen yoruluruz, dinlenmeye bile gücümüz yetmez. Bense hep yorgundum, bu beni tüketiyordu. Sonra geldin canım oldun, daha bile fazlası. Ama o gün... O gün gördüm o uğruna öleceğim gülüşünü. Seni tüketirim ben Jeongguk, yemin ederim ki tüketirim. Sana verebileceğim hiçbir şey bırakmadılar ruhumda. Güldün ya Jeongguk, zerre bir şey kalmayan ruhumda bir şeyler hissettim. Gülümsedim, içim acıdı; kıyamam dedim yapamam ben, gülüşünü çalamam! Kalbim sıkıştı, mutlu oldum, üzüldüm, ağladım, güldüm, ellerim titredi... Ellerimi hiç titrerken gördün mü? Görmedin, çünkü yemin ederim ki titremezlerdi Jeongguk. Daha o an anladım ben gülüşünü çalacağımı. Sana son öpücüğümü verdikten sonra uyuyacağım hiç kalkmamak üzere çünkü sana yapabileceğim tek iyi şey bu olur sevgilim; gülüşünü çalamam, yapamam bunu sana! Belki hiç tadamadığım o huzurlu uykuyu kazanırım ben de. Şu an bu mektubu sen karşımda uyurken gülümseyerek yazıyorum. Sen beni hiç gülümserken gördün mü? Gördün, çünkü sana gülümsedim ben sadece Jeongguk. Bu mektubu okuduğunda da ağlarsın, bilmez miyim ben seni? Bilirim Jeongguk, en iyi ben bilirim. Ondandır bu gitmem. Güzelim gözyaşlarına değmem ben. Özür dilerim. Bakmaya bile kıyamadığım Jeongguk'uma.
AH’LAR AĞACI – Didem Madak
Bu şiiri Tuğba Dursun'un enfes sesinden dinlemenizi tavsiye ederim. YouTube ve Spotify linklerini bırakıyorum. Spotify: open.spotify.com/episode/1DbK3Py... YouTube: youtu.be/uuMws4PB01E?si=... AH’LAR AĞACI Bir ilaç içsem bari diye düşündüm, Biraz kolonya
Kendimi bildim bileli kurallarla yaşayan biriyim. Çevremdeki herkes bi amaç uğruna yanımda oldu hep. Arkadaşlarım ya para için yada eğlenmek için benimle oldu. Birini sevsem kullanıldım. Biriyle tanışmak istesem hep yalnız kalan oldum. Ailem tarafından her an küçümsendim, bazen vücudum saatlerce ağrıdı, bazen gözlerim kızarık haldeyken bile güldüm herkesin yanında, bazen canım çok yansa da sesimi çıkartamadım, bazende duvar kenarına çöküp ölmeyi diledim. Daha doğduğu an ismiyle kaderi yazılan biriyim ben. Esir demek ismim. Senelerce her yanlışımda ya dayak yedim yada bana iyi gelen şeyler yasaklandı. 3 kere telefonum elimden alındı mesela. 1 sene ev hapsi yaşadım ve dışarı çıkamadım. Bana iyi gelen 2 şey vardı o dönem. Biri şarkılar, biri de balkon. Ama ben balkonda bile oturamadım. Çocukken şarkı dinlemeye başlamıştım. Kafamdaki sesleri susturabilmemin tek yolu buydu çünkü. 1 sene boyunca şarkı dinleme sınırım oldu. Günde en fazla yarım saat dinleyebildim. Arkadaşımla bile görüşemedim. Annem anlamadı. Babam anlamadı. Ablamlar anlamadı. İlk defa anlasınlar istedim. Ama kimse anlamadı beni. Ölmek istedim. Çünkü tek kurtuluşum oydu. Acılarımın son bulması için ölmem gerekiyordu. Çok denedim aslında ama hep son anda durdum. İlaçlar içtim avuçla ama sonrasında kan kusarak saatlerce ağladım. 18 yaşına gelince kurtulacağını düşünen biriydim ama işler öyle yürümüyormuş. 18 yaşına gelince bile dayak yiyen ve ailesinden korkan küçük bi kız gibiydim. Çocukluğum hastanelerde geçti, ergenliğim de kurslarda. Sonra 19 oldum. Sonra 20 oldum. Hala korkuyorum. Ne bi koruyanım oldu nede bi sevenim. 2 ay sonra 21 olucam ama hala korkuyorum.
Tüh :)
"Keşke o gün sana gülümseseydim. Biz seninle sevgili olmak zorunda değildik ki..." Duraksadım. "Yani şu an şey..." Tugay gülmeye başladı. "Of, biz seninle iki arkadaş da olabilirdik yani. Ne var?" "Sevgili avukatım," dedi Tugay gülerek. "Senin gibi biriyle arkadaş olup zaman kaybedeceğimi düşündüren ne? Hadi ama hangi ihtimali düşünürsen düşün, hepsinin sonunda ben seni öpmeden bırakmazdım." Gülmemek için kendimi zorladığımda "Ama mahkum olduğun zamanlar, biz seninle arkadaş olalım demeyi biliyordun," dedim gözlerimi kısarak. "Ve sen de buna inandın öyle mi?" Hafifçe göğsüne vurdum. "Siktiğimin sınırlarını söyleyip duruyordun, ben de o sınırları siktir etmek için seninle arkadaş olmayı bile göze aldım işte. Başka türlü bana gülümsemeyecektin." Dilimle damağıma vurdum üç kez. "Tüh, çok ayıp oldu, küfür ettim değil mi?" "Sen çok terbiyesiz bir adamsın." Güldüm. "Ama düşünsene, ben avukatım ve sen pilotsun. Tanışmışız ve arkadaşız, hayır, beni öpmüyorsun ve..." "Umarım göğüslerinden şarap içiyorumdur." Gözlerim kocaman açıldı ve hızlıca ona dönüp baktım, Tugay gülmeye başladı ve sonrasında yüzüme yaklaşıp "Ya da," dedi kısık bir sesle. "Altımda adımı sayıklıyorsundur umarım." "Sen," dedim yutkunarak ama çoktan kalbim heyecandan atmaya başlamıştı. "Daha da terbiyesiz bir adam olmaya başladın, böyle açık konuşma haddini kendinde..."
Reklam
Bir hikâyemiz var hepimizin… Umutla doğan güneşin aydınlattığı bir bahar sabahına uyanmış gibi “mutluluk mavi çocuk” sesiyle mahmurluğumuzu atarken… Kuşların kanat çırpınışları içinde ılık rüzgârın yüzümüzü okşaması gibi merhabalar derken yeni güne… Bir hikâyemiz var hepimizin... Bazen hüzün kokan bazen umutla doğan… Her birimiz kendi
500
500.gün... Evet sevgili 500 gün oldu. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorum. Daha geçen ayrılmıştık ve de ben bisikleti yokuşa sürüyordum, daha geçen ayrılmıştık bir durak önce inip Kız Kulesinin arkasındaki Galata Kulesini izliyordum, daha geçen ayrılmıştık ansızın senden bir mesaj gelmişti bana, daha geçen gün bahçeden odaya çıkıp anlayabilmen
Aradığım Kadın 😅😅😅 İlk yemeğe çıkışımızda cep telefonu çaldı. Elini çantasına attı. Kurcaladı, kurcaladı. Telefon uzun uzun çalmaya devam ediyordu. Bir türlü bulamadı. Sonra o güzel cümle döküldü dudaklarından : Evde mi bıraktım acaba ? İşte o an aradığım kadın bu dedim... Pek çoğunuz Bruce Willes in 6. his filmini hatırlar. '6. His filmini
Meleğimle bir daha başlamak rüyasını bahsederse yaratan;
Üzerimde oynanılan şaklabanlıkların tiyatroların soytarılıkların hepsine aynı gün içerisinde son vereceğim.. Az önce apt yöneticisi abim baktım ki fatura üzerine alma, sayaç takibi vs gösteriyor ama belli yani.. Hani malız ya.. Sıkıntılıyız ya.. Neyse adam gibi adam Allah, razı olsun.. Kısaca arzuhal ettim ve başladım anlatmaya :)) Güldüm abi bunların tasarımını onarımını bakımını yapan bir şahıs kuvettle muhtemel endeks okumasını da üzerine alma işlemlerini de biliyordur dedim ve güldük birlikte.. :)) Hani şu tiyatroya bakın hele.. Gökhan bunları yapabilecek mi? Boş işlerle uğraşıyor insanlar.. Allah'ım şu meleğe bir mesaj attırmaz mı? Adaklarımı keser kesmez bütün soytarılıklara ve şaklabanlıklara son vereceğim.. Dipnot; Bu evde de kalmayacağım.. Gerek yok zaman kaybı.. Ben birgün olsun yaşamak için yeterince zaman kaybettim.. Birlikte yaşayacağımız evi tutar orada tek yaşamaya başlarım işlerimle ilgili daha istikrarlı ve kararlı adımlar atıp hayatımın anlamıyla baharıyla Birlikte yaşamak nasip olacak güne kadar.. Hemde görsün işte bakalım nasıl idare ediyormuşuz evelallah yedi düveli.. Aklımın sadakası yetiyor mu yetmiyor mu? Ama bir umut.. Sadece bir umut.. Bir umut, bir hayat..meleğim..
280 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.