İtiraf ediyorum ki hayatımda neredeyse yabancı müziğin hiç yeri yok desem yeridir. Kendimi bu konuda eleştirmiyorum, eksik hissetmiyorum, müzik illâ ki evrensel, bana da hitap eden birkaç müzik elbette var ama rock’n roll nedir, ne değildir, hiçbir fikrim yoktu. Merak da etmemiştim. Meğer kadın bir yaşayan efsaneymiş. Okurken dinledim Patti’yi,
burada sonlandırmam gereken bir hayat var. peki ya güvenden yoksun bir hayata ne demeli - aşkın bir yalan olduğu ve bütün o keyifli fedakarlıkların çirkin görevler olduğu hissine ne demeli.
Bütün çaresizliğimle, ideallerimle, her şeyimle – hayatı seviyorum. Ama bu çok zor ve öğreneceğim daha çok, çok şey var. Galiba zaman zaman deliriyorum.
Benim hayatımın amacı ne ve onunla ne halt edeceğim? Bilmiyorum ve korkuyorum. Asla istediğim bütün kitapları okuyamayacağım; olmak istediğim bütün insanlar olamayacağım ve yaşamak istediğim bütün hayatları yaşayamayacağım.
Geri çekildim ama benliğimin ve 'başarı güçlerini' insanların gözünün önünde tasdik ettirme ihtiyacımın eriyerek gözlerimin önünde kayıp gittiği yere geri dönüyorum ve dünya da, ona duyduğum bütün merakla ve acıyı, kederi, kıskançlığı, sohbeti klinik anlamda gözlemleme ihtiyacıyla birlikte geri dönüyor ve ben, bu kısıtlı boş duvar, tamamen alakasızım.