Gurbet bu.
Evet o yıllarda gurbet hâlâ vardı.
Telefon yoktu ama mektup vardı.
Selamın bir değeri vardı. Sağlık haberi almanın.
Bilhassa erini gurbete gönderip bir daha haber alamayan gelinlerin yürek yakan türküleri yankılanır bağda, bostanda, dağlarda, boz-bulanık akan dere boylarında. Bunların en dokunaklı olanları asırlarca gurbet acısı çekmiş Eğin (Kemaliye) türküleridir.
Birkaçını buraya kaydedelim de "Bizim romanımız türkülerimizdir" diyen Tanpınar'a hak verin:
"Şu karşıki karlı dağlar var olsun
Selâmı gelmeyen ağam sağ olsun
Senden bana selâm gelmek âr ise
Benden sana çok çok selamlar olsun"
"Tabutumda örtmesinler yüzümü
Hasret ölsem yummasınlar gözümü
Sağ yanıma bir pencere koysunlar
Nazlı yâr geçerken görem yüzünü"
"Kurban olam gözlerinin içine
Ayrı düştüm o gidiyor gücüme
Elâ gözlerini sevdiğim ağam
Sığmadın mı bir Eğin'in içine"
Sayfa 98 - Dergah Yayınları, 8. Baskı, Mayıs 2017