Aşk büyük olunca sevgide kıskançlıkta büyük olur. Bakmasına tahammül etmez yani; Hafızı şirazi diyor ki; sevgilimle geziyorduk el ele.. Haberim yok bakmışım bir çiçeğe; Utanmıyorsun dedi ve ekledi..!! Ben varken nasıl bakarsın bir güle, Bakmaya tahammül yok yani..!! Neden!! Seviliyorsun kıymetini bil yani.....
Şair Hafız ile sevgilisi, gürül gürül akan bir derenin kenarında oturup her zamanki gibi aşk hakkında konuşuyorlardı. Konu, dönüp dolaşıp Leyla ile Mecnun hikayesine geldi. Kız, Hafız’ın gözlerine bakarak, ''Söyle bakalım. Sence Leyla mı çok sevdi yoksa Mecnun mu?’’ diye sorunca Şair Hafız sinirlendi;
''Bu da soru mu şimdi!
Sevginden başka bir şeyle uğraşırsam, adım âşıklar dîvânından silinsin.
Aslan yavrusu gönlümü kapmak için üstüme saldırdı; fakat ben zayıf olsam da, olmasam da zaten bir kere aslana avlanmışım, onun avıyım.
Timur: İbni haldun yanlış hatırlıyor sanırım. Ben Semerkant’ta iken Hafız’ın bir şiirini okumuştum. Şiiri şuydu:
Agar an turk-i Şirazi ba-dast arad dil-i mara ba
Hal-i hinduyaş bahsam Semerkant-ı Buhara.
(Timur şiiri bitirir, Hafız’a döner.) Öyle mi şair?
Hafız: Evet bunlar benim dizelerimdir.
Timur: Bu şiirin manası şudur: Eğer o Şiraz
Bir öğüdüm var; dinle ve uygula.
Bu söz tarikat pirinden aklımda kalmış.
Dünya gamı çekme ve öğüdümü aklından çıkarma.
Şu aşk latîfesini de bir yoldaşımdan duydum.
Sana verilene razı ol ve alnındaki hoşnutsuzluk ifadesini sil.
Çünkü seçenek kapısı ne senin ne benim yüzüme açılmıştır.
Karaktersiz dünyadan ahde vefa arama.
Çünkü bu kocakarı bin damada gelin olmuştur.
Gülün tebessümünde ahit ve vefa işareti yok.
Aşık bülbül, inlemeye bak sen.
Çünkü feryadın tam zamanı şimdi.
Ey şair bozuntusu! Niye kıskanırsın Hafiz’ı!
Şiir gücü ve söz güzelliği Allah vergisidir çünkü.