Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Oğuz Atay'la başka bir kitapta karşılaşmak... Ne hoş bir tevafuk
Bir sonraki sabah, elinde kitapla geldi mezarın başına. “Bak” dedi. “Seni buldum. Neymiş adın, biliyor musun?” Güldü. Kitabın kapağındaki ilk kelimenin üzerinden işaret parmağıyla geçerek, “Oğuz...” dedi. Sonra da ikinci kelimeye dokundu. “Atay... Oğuz Atay...”
"Kayra, "Ne kadar yalnızsan o kadar uzağa gidersin. Ne kadar terk edersen o kadar ölürsün' demiştik. Hatırlarsın... Seni Abidjan'daki otel odanda gördüğün rüyalardan uyandırdığım için pişman değilim... Ama bil ki, zihnin cehennemindir. Sonsuza kadar yaşayacak. Senin gibi. Öldüğünde ise, sen orada olmayacaksın ne yazık ki!"
Sayfa 255 - kinyasKitabı okudu
Reklam
Herkesin tezgâhtar olduğu bir dünyada hiçbir şeye şaşırmamak gerekir çünkü üreticilik dönemi sona ermiş, aracılık dönemi başlamıştır. Ancak aracılığın yan etkisiyse deliliktir.
İçinde bulunduğumuz şartlar o kadar boktandı ki elimizden gelen tek şey cehennemi gösterip arafa razı etmekti. Kendimizi ve çevremizi…
''Varılabilecek son noktadır anlayabilmek. En üst derece bilgi gerektirir. ... Kim bilir belki ben de anlarım kendimi. Anlayabilirim varlığımı. Ya da hepsinden vazgeçtim. Belki bir gün, ben de anlayabilirim suyu, ateşi, toprağı, havayı... Yanlış anlaşılmasın! Ders almak değildir anlamak. Tecrübe asla! Kıyasla da varılmaz bu noktaya. Sadece anladığının farkında olmaktır gereken. ... Ancak sanmıyorum. Ne o kadar sabrım var, ne de anlamaya merakım...Ölümlü olduğunu unutamadıktan sonra ne gereği var anlamanın? Tutunsan da âşıklarına, zincirlesen de kendini dostlarına yine de gömülürsün toprağa. Gerekirse hepsiyle beraber gömerler.''
Sayfa 181 - Kinyas
''Doğal nedenlerle ölemeyecek kadar doğa düşmanıyım. Topraktan nefret ediyorum. Attığım her adımda bugüne kadar gömülmüş ve karışmış milyarlarca yaratığı düşünüyorum. Ölümün üstünde yürümeyi sevmiyorum. Ve dünya aklıma sadece bunu getiriyor, içine gömdüğü milyarlarca ölüyle. Birinin burnu, diğerinin ayakları. Bunların üzerine basarak gidiyor milyarlarca insan işine, okuluna. Hepimizin bastığı yerde bir ceset var. Hepimizin altında bir ölü var. İnsanlık gömdüğü yakınlarının üzerinde yürüyor. İnsanlık ölümün üstünde duruyor. Koşuyor spor yapıyor... Ve artık insanlık karar vermeli. Ya cenazelerde ağlamayacak ölülerine, ya da üzerine basmayacak, sevdiklerinin cesetlerinin beslediği toprağın.''
Sayfa 165 - Kinyas
Reklam
"Pırlanta insana benzer. İki pırlanta asla aynı değildir ve mükemmel pırlanta yoktur. Mükemmel insan olmadığı gibi.”
Hayata bak be
Ülkemde yaşarken pavyonlara giderdim. Her zaman param vardı buz bademe verecek kadar. Bolşeviklerin torunlarıyla düşüp kalkmaya yetecek kadar. Kendimi iyi hissederdim pavyonlarda.
''Ama bir insanı gömmek dostluğunu, aşkını da gömmek olduğundan ve aynı insanın içini doldurup bir heykel gibi evin en güzel yerine koymak da pek kullanışlı olmadığından, yapacak bir şey yok. Canlıların birbirini öldürüp yemelerini ana hareket edinmiş ekolojik sistem ne kadar faşistse, öleni gömmek de o kadar canavarca. Doğanın gereği faşistlik. Güçlünün zayıfı yemesi faşizan ve doğal. Ölüyü gömmek de dostluk, aşk gibi kavramları yalanlayan en büyük doğa geleneği. Ki bu gelenek hayatta kalana unutmayı emrediyor. Unutmak için toprağa gömmeyi.''
Kayra
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.