Bazen unutmak istersin sanır
Geceye yanaşır zifiri de bulur
Güneş doğmasını bekler uyur
Bazen susar sessizliğe sağır
Gözlerinden akan yaşlarla konuşur
Huzur dersin kusur
Hasret dersin uzak
Hayat dersin su
Kalbim dersin sabır
Ölüm dersin mezar
Bülbül dersin şakır
Sümbül dersin koparır
Hakikat yolu ile olana sevgi ile imtihan bulana
kahır ile baht arayana
göz ile seçene kalp ile görene
el ile dokunana
ruh ile çağrılana
sabır ile kavrulana
dünya ile anılana
cennet ile cehennemde kalana insan mı dersin?
Bir yere gitmemiz gerekmeseydi iyi olurdu, Dolaşırdık kimseye zararımız olmayacaktı aslinda, Ekmek aldığımız kapıdan hakikat tartışacaktık bilgi verecektik, Onlardan hakikat gerçeklikler alacaktık, Hedefi erken birbirimize öğretecektik.
“Ben bu şîrpençeyi hep aslanpençesi veya pençesi aslan gibi olan biri diye düşünürdüm ve yıllardır aklımdan çıkarmak isterdim ama yüreğimin bir köşesinde acısını hep duyardım. Sekiz yıllık Saltanatımda durmadan çabalamam bu yüzdendi. Genç iken çok iş yapabilmek içindi. Allah bana küffar ile savaşmayı ve zaferleri nasip etsin diye hep dualar ettim ama işte bak tam küffar üzerine giderken baba ahına uğradık. Hem de adıyla sanıyla şîrpençelere uğradık. Mecaz, hakikat oldu. Allah beni affetsin”.
~Yavuz Sultan Selim
" Dünyada en yüksek hakikat, peder ve validelerin evlâtlarına karşı şefkatleridir.
Ve en âli hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukabil hürmet haklarıdır. "