Kitaplarını kâğıt fabrikasına yolluyorum, dedi. Sahaflara, ayağa düşmelerini istemedim, içim götürmedi. Satmıyor bu tür kitaplar, satmıyor biliyorsun... Bulaşık sabununun yanına katıp ev eve sattırmak da var, ama onur kırıcı. İnan, kamyona atlayıp ben de gideceğim İzmit'e, başlarında duracağım, bembeyaz kâğıda dönüşecekler, hamur olacaklar. Dostum haklıydı, alınmayan bir kitabı beyaza çevirmekten, hiç yazılmamış, hiç yaşanmamış saymaktan başka ne gelirdi elden? Hem o zaman başkaları, gençler, yeniler doldurabilirlerdi beyaz sayfaları. Kimbilir, belki benimkine benzeyen ya da taban tabana aykırı düşen deneyleriyle. Yoksa sahaflara düşmek daha mı iyiydi? Uzun süre düşündüm, alışmaya çalıştım, olmadı. Yazdığımı hiç yazmamış olmak duygusuna alışamıyordum bir türlü. Oysa buna hazırlıklı olmadığım söylenemez. Ne tür kitapların sattığını, boş kâğıdın yazılı kâğıt karşısındaki değerini biliyordum.
Hayat çok zor demek çok zor!
Uzun uzun yürüdükten sonra, dostum gözlerini Aşiyan'a doğru sabitleyip "Hayat çok zor demek çok zor!" deyiverdi. Bir şey diyemedim. Haklıydı.
Sayfa 60 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Birinci Gazze Muharebesi
27 Mart günü öğleden sonra Gazze’ye geldiğim zaman şehrin üzerinde yalnız düşmanın hafif topçu ateşi vardı. Binbaşı Tiller’i cesurca mukavemetinden dolayı tebrik edip kendisinden olanlar hakkında tafsilatlı rapor aldıktan sonra İngilizlere karşı mukabil bu taarruza geçip geçmemek gibi zor bir karar karşısında bulunuyordum. Her türlü taarruzdan bizi kayıtsız ve şartsız men eden Cemal’in bir telgrafı beni bu hususta bir karar almaktan kurtarmış bulunuyordu. Paşa, birkaç gün sonra muharebe meydanını teftiş etmek ve kıtalara cesurane müdafaalarından dolayı teşekkür etmek için cepheye geldiği vakit beni, işlerime yapmış olduğu yeni müdahalesinden dolayı canım sıkılmış bir halde görünce bana şöyle demişti: “Sevgili dostum, emriniz altında bulunan kıtaların Alman değil, talim ve terbiyesi henüz o derece ilerlememiş olan Türk kıtaları olan olduğunu unutmamalısınız. Müdafaada Türk piyadesinden her şeyi talep edebilirsiniz; fakat taarruzda o, cesur olmakla beraber bu hususta gerekli olan talim ve terbiyeyi görmemiştir. Taarruz hakkındaki Alman düşünceleriniz güzel ve iyidir amma sizinkiler gibi subay ve astsubaylar olursa! Fakat burada siz, Türklerle çalışmak mecburiyetinde olduğunuzdan bu husustaki bilgilerinizi değiştirmek mecburiyetindesiniz.” Cemal, şüphesiz bu sözlerinde haklıydı. Fakat bilgiyi değiştirmek kolay bir iş değildi! Evet, o bilgi ki hemen yirmi sekiz senelik hizmet müddeti içinde her gün işletilmiş ve talimlerle kökleştirilmişti.
Sayfa 275 - Yeditepe Yayınevi; 1. Baskı: Kasım 2007, İstanbulKitabı okudu
ARALIK BİTSİN SONRA
Kimse beni önemsemiyor, Kimse... O siyahtan da kara kalabalıklarda, Gündüzü, yarını sahte olan bu dünyada. Kimse ama kimse, Belki de bu intihar mektubu olur. Daha geçenlerde ne yaptığımı unuttuğum bir şey yaptım,
Haklıydı dostum. Ne yapacağını, neyle yetinmesi gerektiğini bilmezlerle doluydu dünya.
"Bir zamanlar dostum sayıp yanıldığım bir adam, bana ölüleri yaşayanlardan iyi anladığımı söylemişti; belki de haklıydı. En azından ölüler yalan söylemez."
Sayfa 80 - Yabancı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
46 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.