aslında amacım, kitabı yalnızca elime alıp incelemekti, normalde başka bir kitap okuyordum fakat bir de baktım, gözlerim dolu dolu kitabın sonuna gelmişim... kitap, annesinden dolayı hapishanede kalmak zorunda olan barış'ın; hapishanede tanışıp sonradan özgürlüğüne kavuşan inci'ye yazdığı mektuplardan oluşuyor, özgürlüğün nasıl bir duygu olduğunu bilmeden yaşaması ve yapılan şiddeti gözlemlemesi çok ağır bir travma.. küçük bir çocuğun bakış açısıyla yazılmış bu kitap, her sayfasında "keşke dünyayı çocuklar yönetse." düşüncesini aklıma getirip durdu. mektuplarında sorduğu o masum sorular.. aslında her insanın bir zamanlar böyle masum olduğunu düşündüm. ne oldu onlara..? son ve bi bakıma özet olarak; gerçek bir hayat hikâyesi oluşu ve bir çocuğun bakış açısıyla özgürlüğe kelepçe vurulamayacağını öğreten s yaşındaki barış'ı herkesin tanımasını çok isterim, bu mektuplar demir parmaklıklar ardından, masum ve minik parmaklı barış'tan geldi. mektubunuz var! inci'ye ulaşamamışlar ama size ulaştı. lütfen okuyun..
"bak, uçurtma kaçmış!"
"hani bakayım, nereden kaçmış?"
“bizim göğümüzden kaçmış. ama sakın onu vurma!"
"ama çocuklar kusura bakarlar. kuşlar gibi. hani taş atmıştım bir kez de küsüp kaçmıştı... ben şimdi kaçamıyorum inci. ama büyüyünce kaçarım belki. hani o mavi uçurtma gibi..."