Demek böyle, bu çorak hayat içinde rüzgârın, güneşin sürükleyici darbelerine karşı muhtaç olduğu iltifattan mahrum kalarak solup, kuruyup, mahvolan fidanlar gibi, yok olmaya mahkûm bir hayatım var.
Hayat nasıl diye soranlara bazen şöyle saçmalamak istiyorum: Siyah kâğıtların vardır ve üzerinde yazdıkların anlaşılsın diye beyaz yazan bir kalem istersin ama sana vermez sonra zaman geçer sana beyaz yazan bir kalem uzatır ama sen çoktan beyaz kâğıtlara geçmişsindir…