Bütün o acımasızlıklar gerektiren hayat mücadelesi hikâyesi alt düzeydeki yaratıklar için doğru olabilir, ama insanlar arasında geçerli olmamalıdır. Biz gelişmiş, akıllı yaratıklarız, ortamın koyduğu yazgıdan yakamızı kurtarmalı, ortamı değiştirip kendimize uydurmalıyız. Hayvanlar hukuk, adalet, merhamet nedir bilmezler; karanlık içgüdülerinin esiri olarak yaşar giderler. Oysa biz insanlar düşünürüz; düşünce de özgürlük demektir. Güçlü olan, gücünü kanıtlamak için zulüm yapmak zorunda değildir; gücünü kötüye kullanmayıp hamiyetli davrandığında daha büyümüş olur. Dünyaya gelen herkes hayat hakkına sahiptir; nasıl gururlu yaratıkların yanı sıra kendi halinde yaratıklar varsa, büyüklü küçüklü, kimi ihtiyar kimi genç halklar da varlıklarını korumalıdır.
Bizim varlığımızın amacı mücadele değildir, öldürmek değildir, yoksa sonra bizi de öldürürler, derken bizi öldüren de öldürülür. Bunları kör doğaya bırakalım. Uygarlaşmış halklar ortak bir düşünceyi izleyeceklerse Akdeniz Avrupa'sınınkini benimsemeli, elden geldiğince barışçı ve tatlı bir yaşam kavramını gerçekleştirmelidirler.