Öyle bir gezelim ki, içimiz hayat dolsun, dedi arkadaşım.
Heyheylerim üzerimdeydi. Heyheylerim, yani eleştirici ve tahlil edici yanım. Barbar yanım. Yani ukalâlığım.
Anlamak için yüzüne baktım. Acaba ne demek istiyordu? Böyle bir “gezme” nasıl olabilirdi?
İçimizin hayat dolması, ne demekti?
İçimiz hayat’la nasıl dolacaktı? Niçin hayatiyetle değil de, hayatla?
Hayat neydi?