Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atsız asker değildi, fakat bir asker gibi yaşadı, asker gibi öldü. Zamanlar üstü, zamanlar aşırı bir adamdı. Türklük onun için bir sevda idi ve başka hiçbir şey önemli değildi. Önem verir göründüğü, üzerinde yazılar yazdığı, kitaplar doldurduğu her şey Türklük içindi. Türklük, tarihin derinliklerinden kopup gelen, geleceğe doğru yürüyen kutsal bir
Hayat dediğin neydi ki zaten; bitecek diye korktuğun kısıtlı vakti, bozuk para gibi harcama telaşı.
Reklam
“Hayat dediğin neydi ki zaten; bitecek diye korktuğun kısıtlı vakti, bozuk para gibi harcama telaşı.”
Kadın, sustu... Yeni bir hayat nerede nasıl başlayabilirdi ki, düşündü içinden. Günler geçip, giderken ne bırakırdı geriye, iyinin ya da kötünün karşılığı neydi bu hayatta? Renkler, sesler, yüzler ayrı ayrı yaşamlar niçindi? Caddeleri sokaklara bağlayan, sokakları döken sihir; o sonsuz büyüyü anlamak için neleri, ne kadar yaşamalıydı ki insan? Bedelsiz iyiliklerine, yalnızlığı karşılık bulan insanları caddelerde, sokaklarda buluşturan o tanrı, göğün neresindeydi?
Sayfa 36
İlk karımla sorun neydi? Hassasiyet ve kibir. İnsanın yaşadığı sıkıntıların, felaketlerin temelinde genellikle bunlar olur. Kibir. Gurur. Korkarız, çünkü kibir yüzünden hayatın hediyesini almaya cesaret edemeyiz. Bir insanın kayıtsız şartsız sevilmeyi kabul etmesi büyük cesaret ister. Kahramanlık değilse bile cesaret. Çoğu insan sevgiyi ne almayı ne de vermeyi bilir; çünkü ödlektir, kibirlidir, korkuları vardır. Sevgi verdiği zaman utanır ve diğerine teslim olup sırrını paylaştığı zaman daha da fazla utanır. Bu üzücü sır şudur ki, insanın şefkate ihtiyacı vardır, onsuz yaşayamaz. Bence gerçek bu.
Fakat mutluluk denen şey de gösterişten, sürdürülmesi imkânsız bir durumdan başka neydi, hele ki dile getirmesi bile bu kadar zorken ?
Reklam
Hayat dediğin neydi ki zaten; bitecek diye korktuğun kısıtlı vakti, bozuk para gibi harcama telaşı.
"Sence Felix'in ne derdi var?" diye sordu Bay Baker. Soru beklemediği yerden geldiği için cevap vermeden önce düşünmesi gerekti. "Ben bir derdi olduğunu düşünmüyorum efendim" dedi. "Bence tek sorunu ... " Mutsuzluk diyecekti az daha. Fakat mutluluk denen şey de gösterişten, sürdürülmesi imkansız bir durumdan başka neydi, hele ki dile getirmesi bile bu kadar zorken? Çocukken mutluluğu tanımlayabildiğini hatırlamıyordu: Bir tarafta korku ve sefalet, diğer tarafta korku ve sefaletin yokluğu vardı ve tek isteği ya da ihtiyacı bu durum olmuştu. "Çekingen bir çocuk olması" diye bitirdi. Bay Baker homurdandı (belli ki aradığı cevap bu değildi). "Ama sen onu seviyorsun değil mi?" derken o kadar tuhaf ve savunmasız bir çaresizlik içindeydi ki hem Felix hem de Bay Baker için muazzam keder duydu içinde. Baba olmak böyle bir şey miydi? Böyle bir babanın çocuğu olmak böyle bir şey miydi? Böylesi mutsuzluklar, kırgınlıklar, beklentiler dile getirilmeden ve karşılanmadan mı yaşayıp gidiyordu insanlar? "Tabii ki seviyorum" dediğinde Bay Baker göğüs geçirip normalde kapıya giderken hizmetçinin eline tutuşturduğu çekini vermişti.
"Hayat dediğin neydi ki zaten; bitecek diye korktuğun kısıtlı vakti, bozuk para gibi harcama telaşı."
Sayfa 249Kitabı okudu
" Küçük bir işçi kız neye, ne kadar ve nasıl karşı koyabilirdi ? Hem neyi değiştirirdi ki karşı koymak ? Yazgısına boyun eğmeye razıysa eğer, yaşadığı şu hayat yazgısı değil de neydi ?"
904 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.